Kırk Kuyu’dan / Fahri Tuna
Bugün, modern çağda, modern dünyada, günümüzde site devletleri var mıdır? Yoktur elbette. Önce imparatorluk kültürü, sonra da son bir asırlık ulusal devletler, site devleti kavramını çöpe atmış. Atmış atmasını da bunun bir istisnası var bana göre: Mamuşa Site Devleti.
‘Sen ne anlatıyorsun arkadaş, bu çağda site devleti mi olur, hem nire bu Mamuşa nam şehir?’ dediğinizi duyar gibiyim. Söyleyeyim efendim: Balkanların ortasında, Kosova nam ülkenin Prizren şehrinin altı bin nüfuslu bir kasabası Mamuşa. Namı diğer Mahmutpaşa. Bir tarafı Şar Dağları (doğusu Makedonya) diğer tarafı Sarı Saltuk Dağları (Güneyi Arnavutluk) ile çevrili Çekirge (Skaçka) Ovası’nda konuşlanmış bir modern zamanlar devleti Mamuşa. Bizim Talat İr’e göre ‘özerk devlet Mamuşa.’ Devletçik desek daha doğru.
Mamuşa ziyaretlerimde bazen kafam karışıyor: Harita, coğrafya bizi kandırıyor diye düşünüyorum: Bu Mamuşa Ankara’ya bağlı olmasın diyorum. Ankara’nın İstanbul tarafında Kızılcahamam’a yakın.
Asırlar önce (ben diyeyim dört, siz deyin beş) Tokat’tan göçen ailelerin kurduğu, bugünün altı bin nüfuslu Mamuşa’sı, iki büyük Türk aşiretinden, iki büyük Türk obasından oluşuyor aslında: Mazrekler ve Morinalar. Şehrin yüzde doksanı bu iki ailenin çocukları, torunları. (TRT’nin popüler dizisi Diriliş-Ertuğrul’daki Kayı ve Çavdar Obasını hayal edin lütfen.) Geriye kalan yüzde on nüfus ise Krasniçler, Şalalar, Bütüçler, Taçlar, vesaireler.
Bunu evlerinde sadece Türk televizyonlarının izlenmesinden, aynı bir Anadolu şehrindeki gibi muhabbetlerinden, Türkiye’deki siyasi konu ve kişilerinin daima konuşulmasından, gençlerinin ağırlıklı olarak Galatasaray Beşiktaş Fenerbahçe üzerine sohbetlerinden de anlayabilirsiniz. Unutmadan; Mamuşalının yüzde doksanı, Kosova’da doğup büyüdüğü yaşadığı hâlde Türkçeden başka bir dil bilmez, konuşmaz, konuşamaz.
Mamuşalı Türkiye ile beraber ağlar, Türkiye ile beraber güler. ‘Türkiye’de yağmur yağsa biz burada hapşırıyoruz’ sözü bundandır. Zaten hemen her evden bir genç Türkiye’de bir üniversitede öğrencidir. Türkiye’de beş yüzün üzerinde Mamuşalı öğrenci okumaktadır bir veriye göre. Sadece Sakarya Üniversitesi’nde öğrenim gören Mamuşalı sayısı yüz ellinin üzerindedir mesela; gerisini siz anlayın işte. Bu eğitim başarısında Mamuşa Anadolu İlköğretim Okulu Müdürü Milazim Mazrek ve kadrosu ile Mamuşa Atatürk Lisesi Müdürü Hevzi Mazrek ve ekibinin büyük katkılarını da burada yad etmeliyiz. Ve Mamuşa Belediyesi Eski Başkanı Arif Bütüç kardeşimin girişimlerinin.
Tam Teşekküllü Devlet Hastanesi’nden alınmış sağlık raporu gibidir Mamuşalı: Yüzüne bakınca her şeyi okuyabilirsiniz; özü sözü yüzü birdir. Temizdir, durudur, güvenlidir. Merttir, yiğittir, vatanperverdir. Yalanı dolanı, filmi, entrikası yoktur. Neyse odur Mamuşalı Türk. İçi dışında, eli yüzündedir. Müslümandır, mümindir, musallidir (namazında orucundadır.) Kamber Paşa Camii (Merkez Camii) ile Yeni Camii, aynı safta aynı kıblede aynı yürekte cem eder Mamuşalı’yı asırlardır.
Kahvehanelerine oturun, cami önünde oturun, sokaklarında gezin; yüzler izler gözler size çok şey anlatacak. Kendinizi Denizli Çal’da, Kırşehir Mucur’da, Sivas Divriği’de, Sakarya Taraklı’da hissedeceksiniz. Belki tenleri biri iki ton açılmıştır, o kadar. Mamuşa’nın üç caddesi vardır, isimlerine dikkat edin lütfen: Cumhuriyet Caddesi, Asker Yolu Caddesi ve Saat Kulesi Caddesi. Mamuşa’yı doğru anlamanız için gezerken gözüme ilişen on beş sokak adını yazacağım size: Asma, Ayvalık, Bağlık, Bahçelik, Begler, Birlik, Çimen, Dere, Dut, Goran, Harmanlık, Kültür, Lale, Nar, Nazar, Paşa, Taç, Yıldız. Ve evet az daha unutuyordum Mamuşa’nın bereket nimetini: Domates sokak. Trakya’dan Anadolu’dan farkı var mıdır sokak cadde bulvar isimlerinin. Unutmadan: İlköğretim okulunun adı Anadolu, lisesinin adı ada Atatürk’tür.
Bereketli köydür Mamuşa. Çalışkan insanlar diyardır orası zira. ‘Kim erken kalkar işine / Altın takar dişine’ atasözü, sadece avlularının kocaman ana giriş kapılarında değil, esas gönüllerinin kapılarında yazılıdır. O yüzden Prizren’de meşhur sözdür: ‘Mamuşalı’dan at da araba da alınmaz. Zira çok yıpranmışlardır.’
Mamuşa bir Anadolu kasabası aslında. Ama 1960’ların Anadolu’sunda. Mesela, üç nesil aynı evde yaşıyorlar hâlâ. Özlerini geleneklerini kaybetmemişler daha; ne güzel. keseler ortak, mutfaklar aynı, sofralar ye sofrası. Besmele ile başlanıyor, Elhamdülillah diyerek kalkılıyor hâlâ.
Bu yazının asıl konusu, Mamuşalı Hoşseven Ailesi aslında: Sözü uzattım, biliyorum. Bilerek yaptım bunu. Bağımsızlığını ilk Türkiye’nin tanıdığı Kosova’yı, sokakları sofraları gönülleri gül ve Türkçe kokulu Prizren’i, Tokat’ın Zile, Konya’nın Akşehir, Eskişehir’in Mihalgazi ilçelerinden farksız olan, Prizren’in ilçesi Mamuşa’yı tanımadan Hoşsevenler’e geçmek olmazdı diye düşündüğümden öyle yaptım. Affediniz.
Hoşseven Ailesinin en büyüğü, evin dedesi Nihat Usta. Evinin altında yaşı altmış beşlerinde bir traktör tamircisi, başarılı bir zenaatkâr. Eşi Resmiye Abla dili ve gözleriyle evi çekip çeviren karizmatik bir kadın.
Dört oğulları bu Nihat-Resmiye çiftinin: Nafiz, Üzeyir, Ersan, Berkan. Hepsi de evli. Ortancalar Almanya’da çalışıyor ve yaşıyorlar. Büyük oğul Nafiz, otoban inşaatlarında yönetici, yani formen. Eşi Gülden ev hanımı. Resmiye Ablanın sağ kolu, en büyük yardımcısı. Nafiz - Gülden çiftinin üç çocukları var: Aysun (Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu, TUS’a hazırlanıyor), Erdinç (Sakarya Üniversitesi İnşaat mühendisliği 3. Sınıf öğrencisi) ve ilkokul son sınıfa giden Aslı.
Evin en küçük oğlu Berkan. O da Neşe ile beş yıllık evli. Berkan, evin dedesi Nihat Usta’nın yardımcısı. Eşi Neşe de annesi Resmiye ablanın ve Gülden gelinin. İki çocukları var: Pırıl ve Poyraz. On bir kişilik bir aile Hoşsevenler.
Hoşsevenler tipik bir Mamuşalı. Yani misafirperver. Sofraları herkese açık. Hele de Türkiye’den gelenlere. Defalarca sofralarına konuk oldum. Bir ben değil; benle beraber üç, beş, yedi, on beş, yirmi, üç, otuz iki kişilik kafilelere de açtılar sofralarını. Bütün ısrarlarımıza karşın, bir kuruş da para ödeyemedik. Öyle ya; biz kafile hâlindeyiz, Mamuşa’da bir Türk sofrasında yemek yemenin mutluluğu yetiyor da artıyor bize. Lokantadaki ücreti ödeyelim istedik. Nafile, ödetmediler.
Güleryüzlü neşeli vatanperver insanlar Hoşsevenler. Türkiye’yi adım adım, saat saat, dakika dakika takip ediyorlar. Evin babaannesi Resmiye Abladan dinleyelim: ‘Bizim evimizde 24 saat ATV kanalı açıktır. Haberleri, dizileri hep oradan izleriz. Biz Türkçeden başka dil bilmeyiz. Türkiye’de gün gün ne oldu, hepsini söyleyebiliriz size.’ Siyasetle de çok ilgili Resmiye Abla: ‘Bir oyum değil bin oyum olsa hepsini Recep Tayyip Erdoğan’a atarım. Onu neden eleştirirler bu kadar, anlamam hiç. Haksızlık ediyorlar ona çok.’ Resmiye Hoşseven’in bir de şikâyeti var yalnız, daha doğrusu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a selamı ve ondan bir ricası var: ‘Biz Rumeli’deki Türklere de oy kullanma hakkı verin lütfen. Bütün oylarımız da Ak Parti’ye. Başka oy verecek parti mi var ki?’
Size Mamuşa’dan tipik bir aile fotoğrafı/kesiti, Hoşseven Ailesini sunmaya çalıştım. Böyle, benzeri beş yüz, altı yüz aile daha düşünün: İşte size Mamuşa.
Mamuşa budur işte. Mamuşa dündür, bugündür, yarındır. Mamuşa’yı temsilen Hoşseven Ailesinin selamı var sizlere: ‘Buradayız ve dimdik ayaktayız. Arkanızdayız üstelik!’
Hoşseven Ailesi tipik Mmuşalı. Her Mamuşalı gibi sofrası 24 saat açık. Üstelik herkese. Hele de Türkiye’den gelene. Böyle biliniz, ey okurlarım. Hiç abartısız böyle.