Söyleşi: Fahri Tuna

Emekli öğretmen Sayın Ahmet İşsever. Bugün dördüncü kitabınız ‘Geçmişten Günümüze Taraklı’ yayımlandı. Hayırlı olsun.                                                                                                                     Çok teşekkür ederim. Sağ olun.

Kitabınızın hikâyesini bize anlatır mısınız bize?                                                                                                   Bundan önce, ‘Taraklı Ağzı’ diye bir kitap yazmıştık. O biraz aceleye gelmişti. Tacettin Özkaraman o tarihte belediye başkanıydı, biraz da onun sıkıştırmasıyla yayımlamıştı. Kitap çıktıktan sonra okurlardan bazı istekler, eleştiriler geldi. Şu konuyu da yazsaydınız, bunu da yazsaydınız daha iyi olurdu gibi. Ben de yeniden bir kitap yazmaya niyet ettim. ‘Geçmişten Günümüze Taraklı’ diye aklıma öyle bir isim geldi. Liste yaptım; şunu da yazayım, bunu yazayım, bunu da yazayım. Böylece kitap ortaya çıkmış oldu.

Peki bu kitabı yazmaktaki amacınız neydi?                                                                                                                     Bizim Taraklı’mıza son zamanlarda bir şey oldu. Termal tesislerin etkisiyle, gelenin gidenin çok olduğu, yabancı plakanın çok olduğu bir ilçe olduk. Plakalara bir bakın. 54 plaka çok çeyrek görürsünüz. Gelenler hep 34 plaka ve diğer illerin plakaları. Gelen insanlar, burasını merak ediyor. İşte konakları geziyor, çınarın yanına geliyor, soracak adam bulamıyor. Konağın gelini bilmiyor ki anlatsın. Kitabı yama amacım; dışarıdan gelenler, kitaptan okusunlar, Taraklı’yı daha iyi tanısın ve sevsinler istedim.

Ne kadar sürede yazıldı bu güzel kitap?                                                                                                                    Epeyce uzunca sürdü. Hani büyük salgında, Covid19 sürecinde, bu korona davasında evden çıkamamıştık, hastalık korkusuyla. O iki buçuk sene, hep evde oturduk zaten. Ben de boş durmayayım diye, bu kitapla ilgili çalışmalar yaptım.

Covid sayesinde çıktı bu kitap yani?                                                                                                                      Evet, evet, öyle sayılır. Aklıma gelen konuları hep kitapta işlemeye çalıştım. Benim isteğim şuydu: Dışarıdan, Taraklılı olmayan birisi, Taraklı ile ilgili bir şeyi merak ediyorsa, bu kitabı açsın, o konuyu bulsun, okusun, öğrensin istedim.

Okuyanlar, bu kitapta Taraklı ile ilgili hangi konuları bulabilirler?                                                          Konular çok… Taraklı’yı tanıyalım, dedik ilk önce. İnsanıyla Taraklı, gelenek ve görenekler, ölüm defteri, temcit. Yöresel düğün adetlerimiz. Taraklı’da çocuk oyunları. Yüresel ürünlerimiz, yemeklerimiz. Türkçenin Taraklı’daki kullanım biçimi. Taraklı’da lakaplar, atasözleri, deyimler. Halk oyunları, türküler. Son yüz yıldan bu tarafa, esnaf olarak çalışmış, otuz beşe yakın meslek grubu mensupları. Mesela ayakkabıcı esnafları, bakkallar, berberler, bisikletçiler, demirciler, elektrikçiler, fırıncılar, gazoz imalatçıları, kahveciler, kasaplar, kalaycılar, kaşık ustaları, lokantacılar, marangozlar, mutaf ustaları, nalbantlar, saat tamircileri, sağlıkçılar, saraçlar, semerci ustaları, sinemacılar, şekerci ve helvacılar, Taraklı şoförleri. Özel, kendi arabasını kullananlar değil de piyasada kamyonculuk, otobüsçülük yapan esnaflar yani. Taraklı’da kaşık yapımı, terziler, yorgancılar. Sonra Taraklı'da kamu görevi yapmış olan insanlar; mesela belediye başkanları, muhtarlar, postacılar, din görevlileri; bunları yazarken tarihlerini, çalıştığı yeri, doğum yeri neresi, detaylı olarak yazmaya çalıştık. Özetle, her konuda bilgi olduğu için, çalışmamız, Taraklı Ansiklopedisi gibi bir şey oldu, diyebiliriz.

Bunun haricinde Taraklı’da kültürel varlıklar, anıtlar, evler olarak neler var kitabınızda?  Mesela yedi asırlık çınarımız var. Kültür evimiz var. Beş asırlık tarihi Yunus Paşa Camimiz var, çeşmelerimiz var, konaklarımız var. Konakları yazarken, ben bile bazı şeyleri bilmediğinin farkına vardım. Sadece adını biliyorduk ama araştırınca çok detaylı ve değişik bilgiler çıktı. Ondan sonra Taraklı’daki mezarlar var. Mezarlığa bizzat gittim, tek tek inceledim. Taraklı’daki yaşam ortalamasını merak ettim. Çok ilginç bir şey çıktı: Bundan otuz - kırk sene öncesi, 60 yaşın üzerinde pek insan yok. Yani ölenlerin yüzde sekseni, 60 yaşın altında ölmüşler ama şimdilerde artık yaş ortalaması 80’e çıkmış durumda.

Çevre ilçelerdeki tarihi ve kültürel eserleri de yazdınız, sanıyorum?                                                                          Çok yakınımızda olan Geyve'nin, Pamukova’nın bazı böyle çok özel ve güzel eserlerini de ilave etmeye çalıştım. Mesela Pamukova Paşalar Kalesi var. Geyve'nin Bağlarbaşı’nda eskilerden kalma çeşme var. Elvanbey İmareti, Sinan Bey Zaviyesi var, İkinci Beyazıt Köprüsü var. Pamukova'da bazı türbeler var. Taraklı’daki termal tesisleri de yazmaya çalıştım. Yani kitapta Taraklı’yı ve çevresini tanımak isteyenler için, çok değişik çapta bilgiler var.

Kitabınız kaç sayfa sayfa?                                                                                                                                        Büyük boy, 288 sayfa.

Kitabınız nereden, hangi yayınevinden çıktı?                                                                                                    Değişim Yayınları’ndan çıktı. Yayınevi sahibi İsmail Aydın Bey’e ve ekibine de çok teşekkür ediyorum.

Kitabınızın yazım ve yayın sürecinde, kimlerden destek ve yardım aldınız?                                                               En büyük yardımı ben, ‘Taraklı’nın üç iflah olmazları’ vardır ya hani, Tacettin (Özkaraman), Alaattin (Yılmaz), İzzettin (Kömürcü); bu üç arkadaşımız bana çok yardımcı oldular. Takıldığım her konuda, merak ettiğim herhangi bir konuyla ilgili, yazdığım bilgilerde hep onlara sordum. Kadirler Konağı sahiplerinden Nurgül Sayın Özkan kardeşim, bilhassa Taraklı’da kullanılan kelimelerde çok yardım etti bana. Bu arada Ankara'daki polis kardeşimiz Ufuk Şen, sık sık telefondan bir şeyler attı. Çok faydasını gördüm. Ondan sonra, Taraklı’nın dışından, İstanbul'dan, İzmir'den, Ankara'dan devamlı bilgiler yağdı. Ben de akşam oturup onları kayda geçmeye çalıştım. Çok faydaları oldu bana. Yardım eden herkese teşekkür ederim.

Kitabı nasıl yazdınız? Kalemle deftere mi direkt bilgisayara mı?                                                                        Bu arada bütün kitabı elle yazdım. Bilgisayar pek kullanmadığım için. Hep elimle yazdım. Yazdıktan sonra, konularla ilgili yeni bilgiler çıktığı zaman, altına ilave etmem lâzım oldu. Yer olmadığı için yazdıklarımı tekrar yazdım. Klasörler birikti böyle. Bu arada tabii evdekilerle de biraz kavgalarımız oluyordu. Bizim evdeki doğal havalardandır bu.

Elle yazdıklarınızı Kenan Bey’e mi gönderdiniz, İstanbul'a?                                                                                Yazdığım bilgileri, hani konu konu yazmışım. O yazdığım klasörleri, her bir klasör 20 sayfanın ötesinde… İstanbul'daki Kenan Ok dediğimiz, şu anda İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinde profesör olan, babası Sabri Ok, benim ta Öğretmen Okulundan sınıf arkadaşım, yakın dostumdu. Hâlâ devam ederiz, ben onların evine, onlar bizim eve gidip gelmeye. Aramızda saklımız gizlimiz yoktur. Prof. Dr. Kenan Ok dedi ki, ‘Ahmet Amca, sen bunu yazdın, ver bana da ben bunu doğru sıraya koyayım, bilgisayara aktarayım’ dedi. Kenan Ok ve eşi Nagehan Bilge Ok, günlerce çalışıp yazdıklarımı bilgisayara aktardılar. Çok oyazı ve çileli bir iş. İnşallah benim yüzümden kavga etmemişlerdir. Her iki kardeşime de çok teşekkür ediyorum.

Editörlük aşamasında ne yaptınız? Efendim editörlüğü kim üstlendi?                                                   Editörlüğe birisi talip oldu. Fahri Tuna diye biri yazar kardeşim var. Taraklı’yı seviyor. Beni de seviyor sağ olsun. Geçen sene Haziranda eşiyle Taraklı’ya gelmişlerdi. Bir akşam ailece oturuyor, çay içiyorduk. ‘Kitap ne aşamada?’ diye sordu. Ben de ‘Kenan'a Ok’a vermiştim, hazırladı sağ olsun. İşte, a4 çıktısı. Kitap dosya halinde’ dedim. Sen ver onu bana. Ben meccanen editörlüğünü yapayım, hem de bilgileri bir elden geçireyim’ dedi. Fahri Tuna kardeşim, kitabı şu andaki hale getirdi. Onun da emeği çok büyüktür. Sağ olsun var olsun.

Ahmet Abi; Taraklı’ya ve sana minik de olsa katkıda bulunmak, mutluluk ve şeref, benim için. Sen, genelde Sakarya, özelde Taraklı yöresi halk oyunlarını, altmış yıldır ayakta tutan bir kahramanımızsın. Büyüğümüzsün. Helal hoş olsun. Senin için ne yapsak azdır. Peki evde Fatma yengemizin bu kitapla ilgili düşüncesi nedir?

Duymasın ama. Eline alınca mutlu olur inşallah. Ben tabii çok titiz biriyim. Kafama koyduğum şeyi mutlaka yaparım. Bu kitabı yazarken, iki buçuk - üç sene odaları ayırdık. O salonda dizi izledi, ben mutfağa çekildim. Masa biraz büyükçe. Oraya yayıldım. Çay kahve getirdiğinde, ‘her akşam her akşam, ne olacak bu, yazıp duruyorsun, yazıp duruyorsun’ diye söyleniyordu. Hani ona göre hep lüzumsuz şey bunlar.

Bizim eve çok benziyor…                                                                                                                                    Evet, evet. Böyle hazırlamaya çalıştık. Biraz ara ara atışmıştık ama olsun. Bunlar tabii tuzu biberi işin ama şimdi o da mutlu oluyor, kitap meydana çıkınca. Bir gün gideceğiz bu dünyadan. Geriye kitaplar kalacak. Hiç olmazsa arkamızdan demesinler,  ‘yahu öldü gitti, kurtulduk’ diye. ‘Bu memlekete güzel hizmetler yaptı, işte halk oyunlarımızı ayakta tuttu. Taraklı’yla, Geyve’yle ilgili bir şeyler yaptı’ desinler. Zaten Taraklı ile ilgili bir şeyler yapanlar da az. Sayıları bir elin parmaklarını geçmez, sağ olsunlar.

Ahmet İşsever Abi, Taraklı doğumlu bir eğitimcisin, 80 yaşındasın. Ayaklı Taraklı Ansiklopedisisin. Son kitabınla beraber, görevini yapmış olmanın huzuru var mı içinde?

Hem de nasıl. Tek amacımdı. Çok uğraştığım için. Hani size de söylemiştim, ‘ölmeden şu kitabın çıktığını bir görebilsem’ diye. Şükür kitabı da gördük. Artık gözlerim açık gitmeyeceğim.

İnşallah daha uzun yaşarsın. Ve daha nice kitaplarda beraber oluruz. Allah seni önce ailenin,  sonra Taraklı’nın sonra da Sakarya’nın başından eksik etmesin. Taraftan da başından eksik etmesin. Sağ ol seni de çok seviyor gibi yardımcılar da eksik etmesin.                                                                                          Amin. Her şey için tekrar çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.