Her insanın yeryüzüne bir geliş nedeni olduğuna inanırım ben. Ve her insanın kendine has, özgün, aslında roman olan bir hayat hikâyesi olduğuna da. Kimimiz şair doğarız, kimimiz pehlivan, kimimiz adalet için hâkim. Hamza Tekin de fakih doğanlardan. Daha doğrusu fakih olması için doğanlardan. İnanırım ben buna. Tüm kalbimle hem de.

Hamza Hocamı şöyle böyle otuz yıldır tanırım. Hem de iyi tanırım. Ondan önce vefat edersem, cenazemi onun kaldırmasını vasiyet edecek kadar da severim. Güvenirim. (Babamın cenazesini kaldırdığı için bir kez daha müteşekkirim.)

Evet güvenirim. En çok da aklına. Zira o bir fakih. Arayıp da bulamadıklarımızdan. Güneşi ceketinin astarında kaybedip de bir asırdır darmadağın zihinler / hayatlar içindeki milletimiz için bir sığınak, bir huzur, bir akıl limanıdır Hamza Tekin.

Sözün özünü söyler; kısasını ve doğrusunu.

Zengindir; bilgi ve düşünce zenginidir.

Başı ve gönlü sıkışanın başvuru adresidir Hamza Tekin. Her namazdan sonra yahut her ziyarette en az üç-beş müşkül iletilir. Medrese kökenli bu klasik adam çözümleri bin yıllık Anadolu derinliklerinden çekip çıkarır da yeni, yepyeni bir bakışın süzgecinden geçirip önünüzü aydınlatıverir.

Vakar, ilim, ciddiyet, gösterişsizlik, samimiyet, araştırmacılık, şairlik… Karıştırın birbirine, bulamaç yapın; karşınızda Hamza Tekin’i bulacaksınız.

Otuz iki de kitabın sahibidir. Tamamını, Bir Kitabın açıklanması, anlaşılması, aktarılması için yazmıştır Hocamız.

1945 Yozgat Sorgun Arapköy doğumlu. İlim tahsiline, on yaşında Ozanlı Bekir Efendi’nin önünde diz çökerek başladı. On beş yaşında İstanbul’a gelip Gümülcineli Mustafa Efendi’ye intisap etti. Beş yılın sonunda icazetini alırken, diğer yandan Mekki Üçışık Hocaefendi’ye devam ederek ikinci icazetini almayı başardı. Öğrenciliği süresince maişeti, Gönenli Mehmet Efendi tarafından temin edildi.

İstanbul’da askerlik, ardından bir süre İttihat Gazetesi... 1968’den itibaren Diyanet’te 25 yıl Kur’an öğreticiliği.

Emekliliğinde Adapazarı Kapalıçarşı Mescidinde fahri imamlık ve vaizlik... Sonrasında Tozlu Camii Kebiri Kütüphanesinde memuriyet. Memuriyet dediysem, devlet kütüphanelerindeki gibi kitapları alıp veren, kayıtları tutmakla görevli görevlilerle karıştırmayın: O, günlük hayatında çıkmaza düşen Müminlerin, İslâm fıkhına göre ne yapması gerektiğini sorduklarında kitabın ortasından cevap vermeye memur bir güzel adamdır. (Onu bu anlamlı göreve memur eden, vakıf başkanı Tarık Pekerken Ağabeye, bir kere, bin kere daha teşekkür ediyoruz.)

1.75 civarında orta bir boy, hafif kilolu, pehlivan gibi bir vücut, geniş omuzların üzerinde irice bir baş, daima geriye taralı grileşmiş saçlar, geniş ve açık bir alın, dikdörtgenimsi etli bir yüz, sanki ona hiçbir şeyin sürpriz olamayacağı nevinden durgun ve vakur bakışlar, beyazı yoğun bir sakal bıyık; Hamza Tekin budur...

Yüzünde İç Anadolu’nun, içindeki fırtınaları daima dışarıdan gizleyen, yanık ve kavruk, mütevekkil ve mütebessim ifade, daima bulunur.

Dünyayı, olayları, gidişatı, günü gününe, adım adım takip eder. Her şeyden haberi vardır.

Hep bir düşünceli, hep bir mutsuz, hep bir durgun ifade vardır çoğunlukla yüzünde; bunda çok şeyi bilmenin ağırlığı çoktur, şüphesiz.

Bir gün dahi, modern manada okula (ilk, orta, lise, üniversite) gitmemiştir: Bütün eğitimi Fatih Medresesinde (klasik müfredatla beş yıl eğitim alıp sonunda icazet alarak) geçmiştir. Ardından Fatih Medresesi Kudat mezunu Mekki Üçışık Hoca’dan da eğitim ve kadılık icazeti almıştır. (Yeri gelmişken hatırlatalım, Osmanlıda Kudat Medresesi, şer’î mahkemelere kadı yetiştiren mekteptir.)

En eski adamdır Hamza Hoca. Aslında en yeni adamdır; bütün tahsilini medrese usulünce yapan Hamza Hoca, yorumlarını modern usûlden yapmaktadır; bu durum yakın dostu Dr. Sadık Canlı tarafından rey ehli olmakla vasıflandırılmıştır hep.

Kur’an-ı Kerim’in heykele izin verdiğini söyleyen adamdır o. Hükmünü dayandırdığı ayet ise Sebe / 13’tür. Ayrıca Ali İmran / 49 da Hz. İsa’nın kuş heykeli yapıp canlandırdığını anlatır, der.

İslâm’ın altı yaşındaki yahut dokuz yaşındaki kız çocuklarının evliliğine izin verdiğini söyleyen hocaefendilere ise, ateş püskürür: Efendimiz gözbebeği Fatıma’yı, Hz. Ali ile on yedisindeyken nikâhlamıştır. Bizi bağlayan budur. Kızlar on yedisinden küçük nikâhlanamaz! Tartışma bitmiştir.

Dr. Sadık Canlı dedim de aralarında geçen bir olayı anlatmak vacip oldu. Çifte ihtisaslı tıp doktoru Sadık Canlı, Almanya’daki şaşaalı günlerinden, beş yıldızlı otellerin balo salonlarından, hafta sonu Paris kaçamaklarından, çok renkli bohem bir hayattan sonra hidayete ermiş, her şeye tövbe edip memleketi Adapazarı’na ricat etmiştir. Yeni açtığı muayenesinde, Tıp bir ilimdir, İslâm’da ilim para ile yapılmaz diyerek hastalarını para almadan muayene etmektedir. Ve harıl harıl dini kitaplar okumakta, beş kızı bir oğluna da her gün yakın dostu Hamza Hoca’dan dinî eğitim aldırtmaktadır. (Burada Abbas Hâlim Paşa’nın, Beykoz’da kendilerine ait Hidiv Kasrı’nda, çocuklarına her gün, yakın dostu Mehmet Âkif’ten, Kur’an, Arapça, Sarf Nahif, Hadis, Fıkıh, Siyer, Edebiyat, Musiki, Matematik, Tarih, Coğrafya dersi aldırttığı günleri hatırlayalım. Öyle bir metottur bizimkilerin eğitimi de ana hatlarıyla.)

İşte o günlerin birinde Hamza Tekin Hoca, Sadık Abi’nin muayenehanesine uğrar. Hoş beş, hâl hatır derken Sadık Abi’yi sıkıntılı, meyus görür. Sebebini sorar, cevabını da alır: On beş gün önce şöyle bir hadise rastladım. Onu hayatıma geçirdim de perişanlığım ondandır.

Sükûneti, alçak sesle konuşması, kimseye kızmamasıyla tanınan Hamza Tekin, bu kez frenleri koyuverir:

-Sadıkkk, ben tıp konusunda konuşuyor muyum hiç? Sen benim alanıma ne hakla giriyorsun, arkadaş?

Fırçasını attıktan sonra hükmünü de verir: O hadis uydurma. Tez vazgeç uygulamaktan!   

Tıp hekimi Dr. Sadık Canlı’nın yüzünde yeniden güller açar, okkalı bir fırçayı yemiş olsa da. Hamza Tekin budur. Böyle de uzmandır.

Hep bir talebe halkası vardır; bize gelip de bildiklerimizden faydalanmak isteyenleri asla geri çevirmedim, der.

Şairliği de vardır. Henüz basılmasa da Hatıra Baskını adında yayına hazır bir şiir kitabı da bulunmaktadır.

Bu arada 7’si tercüme, 25’i telif, 32 kitabı bulunmaktadır. Birçoğu da yayınlanmayı beklemektedir.

Lafı uzatmaz; taşı gediğine koymayı sever; daima 12’ye ateş eder, çoğunda da isabet ettirir.

Hep özet konuşur.

Biz de Hamza Tekin portresini özetleyip bitirelim:

Dünyaya fakih olmak için gelmiş adam o.

Günümüz problemlerine daima çözümler üreten bir fakih ağabeyimizdir.

Çağdaş fakihimiz o bizim.

İyi ki varsın ve önümüzü aydınlatıyorsun Sorgunlu fakihimiz.