1-İncesu? Hasret, muhabbet ve kökler demektir benim için.
2-Cakcaklar? Baba tarafımın aile lakabı. Dedem avcılığa meraklıymış. Tüfeğin horozuna cakcak denirmiş. ‘Çekerim bak tüfeğin cakcakını’ diye diye lakabı Cakcak Hasan kalmış.
3-Ali Kaçan? Tek kelimeyle adamlık. Başı sıkışan, bir meselesi olan babama gelirdi. O da elinden geldiğince çözerdi.
4-Berberlik? Babamın mesleği. Bana da öğretti. Erkek berberliği yaptım ben.
5- Havva Kaçan? Sevgi gelir, komedi gelir aklıma. Babam ne kadar cididyse, annem o kadar esprili ve komikti. Allah başımızdan eksik etmesin.
6-Yarım Mahalle? Kayseri İncesu’da doğduğum mahalle. Şehirle hiç alakası olmayan bir mahallede, ineklerin eşeklerin tavukların arasında büyüdüm ben.
7- Çocukluğunuz? Rahmetli babam gelir, rahmetli İkbal Babaannem gelir aklıma. Babam askerliğini İstanbul’da yapıp terhis olunca da kalmış. Senede bir gelirdi Kayseri’ye. Çocukluğum beş yaşına kadar baba hasreti ile geçti. Bir gün İncesu’da, üç beş yaşlarındaki üç arkadaş, hatırlıyorum biri Ahmet, diğeri Kürtüncünün oğlu, İstanbul’a babama gitmek için yola çıktık. Dört yaşındayım. Bağlar bahçeler dereler tepeler derken epeyi bir gitmişiz. Bir süre sonra karnımız acıktı. Ağaçlardan ekşi elma filan yedik. Hava karardı, soğuk da çıktı. Başladık ağlamaya. Birden ay ışığı arasından iri yarı bir kadın göründü. Bir baktık babaannem. Çok sevindik. Kurtulmuştuk. Meğer bir çoban görmüş bizi. İlçeye haber vermiş. Babaannemin kulağına gitmiş. O zaman haberleşme böyle. Öyle gelmiş. Babaannem hepimize birer sokum (şimdi dürüm diyorlar) yapmış getirmiş. Karnımızı doyurdu. Asıl önemlisi iki arkadaşımı koltuğunun altına aldı, beni de boynuna aldı. Yedi sekiz kilometre İncesu’ya kadar taşıdı. Bu babaanne unutulur mu?
8-İstanbul? Aklıma ilk gelen şey deniz. Tarif edemediğim, İstanbul’a has büyülü bir koku. Ve kumrular. Böyle guk guk, sabaha kadar öten kumrular.
9- Kasımpaşa? Şartlar olgunlaşmış olmalı ki, ben beş yaşına geldiğimde, babam annemi ve iki kardeşimle beni İstanbul Kasımpaşa’ya aldı. Aynen filmlerdeki gibi. Kara trenle böyle, tıkır tıkır Haydarpaşa’ya geldik.
10- Vapur? Haydarpaşa’ya gelince sallanan bir şeye bindik. Annemin korkarak ‘çöğüyoruz’ (çöküyoruz, batıyoruz) dediğini duydum. Biz anneme sarıldık tabii. Meğer bunun adı vapurmuş.
11- Yenişehir? Kasımpaşa Dolapdere arası, resmi adı da aynı olan Yenişehir diye bir semte taşındık İstanbul’a geldiğimizde. Şirket Sokağa. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın top ayakkabılarını yapan Rahman Usta’nın dükkânı da oradadır. Evlenene kadar orada kaldık. 20 sene.
12- Sururi İlkokulu? İlkokulum. Hemen bitişiğinde Kasımpaşa Mevlevihanesi vardı. Yandı sonra. İlkokulu beş sene öğretmenim Mebruke Atalay’da okudum. Şamatacı, gürültücü bir çocuktum. Mebruke Hocam, her teneffüs bitiminde beni ve arkadaşlarımı bahçeden toplardı. Çok iyi bir insandı.
13- Kasımpaşa Lisesi? Orta ve liseyi Kasımpaşa Lisesi’nde okudum ben. Benim için aile demek. Birçok açıdan aile demek. Dostluğu ve arkadaşlığı yaşadığım ilk mekân. Ve lisede ilk gördüğüm ve sevdiğim kızla evlendim.
14- Mimar Sinan G. S. Fakültesi? Fındıklı gelir aklıma. Maalesef kardeşin kardeşi vurduğu terör günleri aklıma gelir. Gün geçmezdi ki mektepte olay çıkmasın, iri birini vurmasın.
15- Grafik Bölümü? Terörden dolayı kimi zaman gidebildik. Tabii ki bitiremedik. Okul sırasında karikatürist olarak adım vardı zaten. Potansiyel hedeftim yani. Okulu bitiremedim.
16- Karikatür? Hayat demek. Başlangıç demek. Benim kuşağım ‘Hasan Kaçan’ adını karikatürist olarak bilir.
17- Gırgır? On yedi yaşımdayken Gırgır dergisinde ben profesyonel olarak çizmeye başladım.
18- Hıbır? Gırgır’dan ayrılan yedi ortak, üç sene süreyle Hıbır’ı çıkarttık. Ben ayrıldım onlar devam ettiler.
19- Ustura? Yetiştirdiğim gençlerle beraber benim çıkarttığım dergi. Türkiye’de yıllar sonra ilk defa muhafazakarlar bir karikatür dergisi çıkartmıştık. Dört yıl sürdü.
20- Sağ-sol? Yenişehir’de Serdar Ömer Caddesinde oturuyorduk. Buradaki gençlerin çoğu sol görüşlüydü. İster istemez senin büyüklerin, beraber top oynadığın gençler bir şekilde seni de etkiliyor. Biz de hasbelkader solcu olduk. Eğer aşağıda Küçükodalar Sokak’ta oturuyor olsaydık sağcı olacaktık. Demek bu bizim seçtiğimiz bir şey değil. Bizim mahallenin futbol takımının adı Kızılgüneş’ti, aşağı sokağın takımının adı Üçhilal.
21- Kilise? Bizim oturduğumuz semtte Rumlar, Ermeniler, Süryaniler ve Romanlar vardı. Ben gençliğimde camiden çok kilise görmüşümdür. En yakın cami bir kilometredeydi bize, Emin Camii. Babamla cumaya gidiyorduk. Neticede ben Müslüman bir ailenin çocuğuydum. Ve babam da annem de namazında niyazında insanlardı. Ama arkadaşlarımın arasında beş vakit namaz kılan yoktu.
22- Ramazan? Bu azınlıklarla birlikte Ramazanı iliklerimize kadar güzel yaşardık. Bütün Gayrı Müslimler sanki tutuyormuşçasına onlar da Ramazanı yaşarlardı.
23- ‘Hak şerleri hayreyler?’ Otuz iki yaşındaydım. Sene 1989. Bir gün Beşiktaş Pazarı’ndaydım. Yürüyordum. Bir müzik duydum: ‘Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayr eyler.’ Böyle başlayan bir ilahi duydum. Ondan önce arabesk dinlerdim, Orhan Gencebay’ı, Ferdi Tayfur’u çok severdim. İşte Rock, yabancı müzik, Beatles filan dinlerdim. ‘Hak şerleri hayreyler’ dizeleri beni kalbimden vurdu.
24- Güldeste? Girdim plakçıya, ‘bu ne?’ dedim. Çıkardı verdi: ‘Ahmet Özhan, Güldeste.’ Aylarca arkalı önlü dinledim bunu. Bu kaset bendeki ruhî arayışın ve dönüşümün ateşleyicisi oldu.
25 - Sinema? Benim için sinema paylaşmak, dertleşmek, muhabbet etmek demektir. Ve buna vesile olan sanat dalı.
26- Senaryo? Zevk demek, aşk demek.
27- Dizi senaryosu? Ömür törpüsü demek. İnsanlara tebessüm ettirecek bir şey yapmak ancak bu kadar stresli olabilir.
28- Mizah? Tebessüm demek, hayatım demek. İnsanla bir buluşma noktası demek. Ve tabii ki mesleğim demek.
29- ‘Ekmek Teknesi?’ Hem benim için hem de yeni işe başlayan bir grup arkadaşımız için ‘ekmek teknesi’ oldu. Rahmetli Ömer Lütfi Mete ile bir işimiz vardı. Bana ‘Hasan dur, benim bir Osman’a (Sınav) uğramam lâzım dedi. Beraber odasına girdik. Osman Hoca ‘Ooo Hasan Ağbi, aylardır seni arıyordum’ dedi. Ufaktan bir projeden bahsetti. Böyle böyle. Bir fırıncıyla beş kızından bahsedince ‘güzel projeymiş. Desene bunun adı ‘ekmek teknesi’ olacak’ dedim. Proje yürüdü gitti.
30- ‘Heredot Cevdet?’ Sinemadaki ilk aşkım.
31- Osman Sınav? Hayatımın değişmesine vesile olan, sinemayla tanışmamın ve bunu meslek edinmemin başrolündeki isim. Bir manada velinimetimdir.
32- Yalaza? Yaşayan bir mizah. Yaşayan bir kültür. ‘Vay be, böyle şeyler hâlâ var mıydı?’ dedirten bir güzellik unsuru.
33- Yalaza Dizisi? Senaryosunu benimle birlikte genç bir ekibin, Sadettin Tolan, Ali Uğur Kaçan, Feraye Şahin ve rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin yeğeni Selma Hacıosmanoğlu’nun yazdığı, TRT-1’de üç aydır yayımlanan bir güzel dizi. Osman Hoca (Sınav) ile birlikte ‘hayatımızın dizisi’ diye yola çıktığımız bir proje. İkimizin de âşık olduğumuz bir proje.
34- Taraklı? Samimiyet, muhabbet, maneviyat ve buram buram kokan bir tarih.
35- Hasan Kaçan? Kendimizi bilmeye çalışıyoruz. Ama doğrusunu Allah bilir.