Bir insan bir koltukta kaç karpuz taşır: Bir, bilemediniz iki, hadi biraz daha torpil geçelim üç.
Ben size beş, yanlış duymadınız, bir koltukta tam beş karpuz taşıyan bir ağabeyimizden söz edeceğim: Zeki Aydıntepe.
Anlatayım efendim: Öncelikle futbolcu. Sonra tüccar. Sonra gazeteci. Amatörce de olsa Türk sanat musikisi icracısı. Bitmedi, siyasetçi. Son yıllarında da Sakarya Gazeteciler Birliği Başkanı. Daha, uzun yıllardır sürdürdüğü TSYD Sakarya İl Temsilciliği görevinden söz etmedim. Hayır - hasenat tarafından da söz etmedim. Etmeyeceğim. Allah için yapıyor zira. Ama yakın arkadaşım olan oğlu Arda’dan sızanlara bakılırsa, emekli maaşı üç beş günde bitiveriyormuş; nerede bir gariban görse dayanamıyor, dağıtıyormuş. Helal olsun sana Zeki abi. Vallahi helal olsun. Geçelim.
Niğde Koyunlu doğumlu Zeki Aydıntepe. Bir rivayete göre 1943’te doğmuş. (Oğlu Arda’nın dinlediği rivayetlere göreyse bu tarih 1942.) Anlayacağınız seksen yaşında bir delikanlı Zeki abimiz. Bilenler bilir, Koyunlu demek halı demek, halı ticareti demektir. Her Koyunlulu, ticaret fakültesi mezunu sayılırmış. Her Eğinli, Darendeli ve Aksekili için de söylenir ya bu. Doğruluk payı yüksektir elbette söylencenin.
İlkokul yıllarında ailesi Niğde’den Adapazarı’na göç ediyor. Kalabalık bir aile. Beş - altı kardeşler. Tahmin edileceği üzere, yapılan iş halı ticareti. İlkokul, ortaokul, bir yandan babasının Kömürpazarı’ndaki dükkânında tezgâhtarlık. Derken, Adapazarı Ticaret Lisesi günleri. On beş - on altı yaşlarındaki Zeki Aydıntepe’de bir şey dikkatleri çekmektedir: Üstün bir futbol tekniği. Karasu sahilinde, plajda bir futbol maçında dikkatleri üzerine çeker ve daha on yedisinde, iyi bir avansla transfer sözü alır ondan, dönemin Ada Gençlik Başkanı. Parayı akşama babasına getirince de bir güzel fırça yer: Nereden buldun bu kadar parayı Zeki? Zira bu miktar, onun dükkânında kaç günlük cirosuna bedeldir. Kızar, futboldan vaz geçmesini söyler. Ama futbol aşkı kolay geçer mi hiç; geçmez elbette. Güneşspor, İdmanyurdu ve Ada Gençlik paylaşamaz bu genç yeteneği. Nasibi Ada Gençlik’tedir. Uzun süre orada top koşturur. 1965 Haziranında Güneşspor, Ada Gençlik, İdmanyurdu ve Gençlerbirliği takımları birleşip (bugünkü adıyla) 1.Lig’de oynayacak Sakaryaspor’u kurunca, ilk sezonun yıldız orta saha oyuncularından birisi de Zeki Aydıntepe’dir. Nitekim ligde içerideki ilk maçta, onun rakip ceza alanı içinde düşürülmesiyle penaltı kazanılacak, Kaleci Deli Fiko’nun (Fikret Aldinç) attığı penaltı ile maç 1-0 kazanılacak, Zeki Aydıntepe de Sakaryaspor’un tarihindeki ilk golü kazandıran oyuncu olarak tarihe geçecektir. O sezon başarıyla bitecek, sezon sonunda Zeki Aydıntepe, İktisat Fakültesinde okumak üzere İstanbul’a gidecek, bugünkü adıyla Süper Ligde oynayan Feriköy’ün formasını terletecektir iki - üç sezon daha. Evet, o, her şeyden önce iyi bir futbolcudur.
Futboldan sonra büyüdüğü şehrine, Adapazarı’na dönecek, ticarete atılacaktır. Mobilya imalatçısıdır. E-5 üzerindeki Artvin Sanayi’de mobilya fabrikası kuracak ve işletecektir uzun süre. Özetle o, orta ölçekli bir işyeri sahibi, bir fabrikatördür de. İmalatçı ve satıcıdır. Tüccardır da yani.
17 Haziran 1954’te kurulan Yeni Sakarya Gazetesinin sahibi Hasan Uyar’ın kızı Meral Hanım ile evlilik yapar. Ve 1970’lerin ortalarından itibaren gazete başyazılar yazar. Hiç unutmam; 1990, 91, 92. Yeni Sakarya o zamanlar tipo baskılı bir akşam gazetesidir. Yani ikindide piyasaya çıkmaktadır. Zeki abi Kız Meslek Lisesi Sokağında yer alan mobilya mağazasındaki ofisinde bir A4 kâğıda en fazla sekiz - on satırlık el yazısıyla, - ben diyeyim altı, siz deyin yedi sayfalık - köşe yazısını yazıp gönderecektir ama yakın dostlarıyla puro içmekten midir bir türlü köşe yazısı gazeteye ulaşmaz, sinirler gerilir, vakit gecikir, gözler yollardadır, dizgici Ziya Üstüngüler Abi homurdansa da pek bir şey diyemez, tek söylediği ‘Milli Damat, ne olacak’tır. Nihayet ikindi ezanları sırası gecikmeli müsvedde gazeteye ulaşır. Bu bir gün, iki gün, üç gün değildir; en yaz yılın yarısı… 2000’lerin başında Yeni Sakarya ofsete geçecek, Zeki Aydıntepe de ticarete son verip gazetenin başına, aslî işine dönecektir. Tozlu Camii ve Pirinç Pazarına nazır ofisinde hem gazeteye yön verecek hem de şehirdeki kadim dostlarıyla hasret gidere gidere, nostalji treninde ömür sürecektir. Kıvrak, lirik, şiirsel, devrik hoş bir kalemi vardır Zeki Ağabeyin. Her gün bahçesinden dostlarına gönderdiği çeşit çeşit güller, çiçekler ve Pazar Filesi köşesinde yazdığı Adapazarı’na dair tanıklıklar ile zihinlerde hoş bir sada bırakacaktır.
Yüzlerce şiiri ezberden okuyan Aydıntepe, özel dostlarından oluşan mahfillerde çok da güzel rast, nihavent, kürdilihicazkâr ve saba makamından eserler icra etmektedir. Türk sanat müziğinden bazı eserleri, değme sanatçılar okuyamazken, o ustalıkla üstesinden gelmektedir. Yakın dostlarının şahitlik ettiği üzere, o, usta bir klasik Türk müziği icracısıdır da. Geniş de bir repertuarı mevcuttur.
Bir başka özelliği ise siyaset arenasındaki yeridir. Önceleri Süleyman Demirel’in kıratının yani Adalet Partisi’nin peşinden gittiği bilinen Zeki Aydıntepe, - 1990 yılı sonrasında sıkça rastlandığı üzere, - o da Refah Partisi saflarına katılacaktır. Artık kemâle ermiştir. Ellili yaşlarının başındadır. 27 Mart 1994 tarihli yerel seçimlerinde Refah’tan Adapazarı Belediyesi Başkanlığı için o da aday adayı olur. Ve birinci sıradan Adapazarı Belediye Meclis üyesi seçilir. Belediye Başkan vekili olarak geçirdiği beş yıllık o zor dönemde hem siyasi tartışmalarda hem de tüccar - belediye, basın - belediye ilişkilerinde başarıyla ortayı bulacak, bulamadığı zamanlarda ise okuduğu Türk sanat müziği şarkılarıyla gönülleri almayı başaracaktır. Sakarya’daki 1990’lı yılların siyaset arenasında hoş bir sada bırakmıştır Zeki Aydıntepe. Bunu, o dönemi yakından takip eden hemen herkes kabul edecektir.
Neredeyse yarım asırdır TSYD (Türkiye Spor Yazarları Derneği) Sakarya İl Temsilcisidir. Diğer yandan 23 Aralık 2014 tarihinde kurulan Sakarya Gazeteciler Birliği’nin de başkanlığını sürdürmektedir. (Bu yazı Kültür Ajanda dergisinde yayımlandığı sırada, kendi isteğiyle bu görevden ayrılmıştır. ) Bir ara Sakaryalı Futbolcular Birliği (SAFUBİ) Başkanlığı da yapmıştır. Şansal Büyüka’dan İslam Çupi’ye, Metin Oktay’dan Atilla Gökçe’ye… Spor camiasında bir kısmı Rahmeti Rahmete kavuşmuş ünlü simaların birçoğu, Zeki Aydıntepe’nin yakın dostlarıdır. Geniş bir muhiti, zengin bir dost çevresi vardır.
İyi de Fahri Tuna, bu anlattıklarından bize ne? Sen hep iyilik portreleri yazıyordun, Zeki Abinle iyiliğin alakası nedir acaba? Dediğinizi duyar gibiyim; haklısınız. Sadede geleyim artık: Zeki Aydıntepe portremi yazma nedenim, yukarıda saydıklarım değil aslında. Yukarıda verilen bilgilerin hepsi doğru elbette. O işin daha çok meslekî boyutuydu. Gelelim insanî boyuta: Zeki Aydıntepe, çeyrek asırdır, yakın dostu Dr. Sadık Canlı’nın başlattığı Garipler İftarının içindedir. Hasan Sayar ve Rahmi Sak ile iletişim hâlinde nerede bir garip guraba, fakir fukara görse elini cebine atanlardandır, bir. Başta 17 Ağustos 1999 Depreminde belediye lojmanında enkazda kaybettiğimiz dönemin İmar Müdürü İbrahim Kaya ve eşinden arta kalan dört oğluyla ilgilenmesi, hele de Hasan Kaya’nın iş sahibi olmasındaki rolü bir ömür anlatmaya ve takdire değerdir. Böyle onlarca öksüz yetim ve muhtaç gencin iş sahibi olmasında Zeki Abinin rolü ve etkisi bilinmekte ve duayla anılmaktadır, iki. 21 Şubat 1989 tarihinde, benim dışlanmış kalemime Yeni Sakarya sayfalarını açan adamdır da. Ki otuz üç senedir sürmektedir bu yazılar. Bu yazılardan kaç kitap üretmiş/türemiştir, bir bilseniz.
Şadi Tanış ile girdikleri âh o söz düelloları. Ona sık sık söylediği ‘Şadi, sizin birikiminizin yüzde beşi benim hakkım. Rahmetli babamla senin baban Sait Amca, dükkân komşularıydı. Ben de okuldan arta kalan zamanlarımda hep dükkândaydım, babama yardım ederdim. Baban nalbanttı malum. 1960’ların başlarında her gün on - on beş çift öküz, manda nallardı. Ayaklarını da bana tuttururdu. Mülk ve sermayenizin yüzde beşini bana ödemeden öte dünyaya göçersen, yanarsın!’ sözüne, Çarıklı Erkan-ı Harp Şadi de ‘Öncelikle eşeğin hangi ayağını tuttuğunu ispatlayamıyorsun, bir. İki: Sizinle bizim dükkânın arasında üç metrelik bir duvar vardı. Benim hatırladığım o duvara siz hep halı asıyordunuz. Sen bırak yüzde beşi istemeyi, önce o duvarın payını bir öde… Alacaklı kalırsan, söz ödeyeceğim.’ Zeki Abimiz, ‘Şadi’yle de olmaz, Şadi’siz de’ sözüyle tarihe geçecek bir Adapazarı atasözü ürettiğinin farkında mıdır bilemeyiz.
Unutmadan: Zeki Abinin unutkanlıkları da dillere destandır. Ziyaret ettiği kızkardeşinin evine yakın park ettiği arabasının yerini unutup İl Emniyet Müdürü Mustafa Aydın’a sokak sokak otomobilini aratması da.
Yazının sonuna gelirken, bir şeyi de açıkça söylemeliyim: Zeki Aydıntepe, en azından son on yıldır, sağ eli dağıtmaya hazır hâlde, sol eli birinin sıkıntısını gidermek için telefon etmeye hazır, canlı bir iyilik abidesi olarak Adapazarı sokaklarında dolaşıyor.
Ömrün uzun ve bereketli olsun Zeki Ağabey.
Sen bu şehre ve bize, Bilge Hekim; Sadık Canlı’nın emanetisin, unutma.
Zeki Aydıntepe; bizim beşibiryerde ağabeyimiz o.
Sadece bizim mi? Tüm Adapazarı’nın.