Eskiden ikiyüzlü insanlardan çok bahsedilirdi. Bir anlamda içi başka dışı başka demektir. Dini terim olarak ise münafıklıktır. İnsanların çok kez bu günaha girdikleri görülür. Söylem ve eylem farklılığı ikiyüzlülüğün bir kısmına işaret eder. İkiyüzlülük ailede, ticarette, dünürlükte, komşulukta ve en önemlisi ise siyasettedir. Son asrımız siyasette ikiyüzlülüğün zirve yaptığı tarihe şahittir. Kuruluştan günümüze kadar siyaset daima bu çizgiyi takip etmiştir. Anayasa denen hukuki düzenleme başlangıç itibarıyla değiştirilemez denen maddeleriyle beraber her kuruma getirilen “yemin” sözleriyle insanları ikiyüzlü olmaya sevk etmiştir. Meclisteki tüm vekiller ve mecbur edilenler farklı ilkelere inanmış olmakla beraber aynı metne ant içerek göreve başlamışlardır. İsrail oğullarının buzağı sevgisinin içirildiği gibi ant içerek bir anlamda yanlış ve batıla kapı açılmış olmaktadır. Hâlbuki ehli irfan ve ehli izan bilir ki bu sözü söyleyenlerin önemli bir kısmı dahi buna inanmamaktadır. Sistem ikrah üzere kurulmuştur. Diploma alırken, memur olurken vs birçok yerde ikiyüzlü insan olmaya mecbur edilmişlerdir.
İkiyüzlülük diğer anlamıyla firavun imanıdır. Firavun iman etmiş midir, ne zaman ve nerede iman etmiştir. İmanı sorgulandığı zaman sebep ne idi? Yaşamak için iman etmiştir, yaşatmak için değil. Yani menfaat için iman izharı kabul görmemiştir. Günümüz dünyasında menfaat ve yaşamak için tevbe edenlere “Şimdi mi, halbuki daha önce sen isyanda idin” denilmesinin günümüze verdiği ders ne olabilir.
İnsanlar güzel ve faydalı kurumlar tesis edebilirler fakat zamanla kurumları ve ilkeleri başkaları tarafından çalınabilir. Bugün gerçekliğinden koparılmış ve çalınmış kurumları görüyoruz. Başka türlü söyleyecek olursak Hz. Yusuf’un hain kardeşlerinin yalancı gözyaşlarını akıtan insanlara şahit oluyoruz. Hani timsah gözyaşı denir ya işte öyle bir şey. Eskiden tarihi çok merak ederdim nasıl kandık veya kandırıldık diye meğer yaşadıkça tarihi aratmayacak kadar olaylara şahit olunca geriye bakmaya pek ihtiyaç yokmuş. Bu tutum belki yalnızlık anlamına gelebilir fakat önemli olan tek olmak değil doğruyu aramaktır.
SAVAŞ VE BARIŞ
Dünyanın barıştan ne anladığı ile bazı insanların ne anladığı arasında fark vardır. Bizim sulh dediğimiz konuya, dünya örtülü bir savaş ile cevap vermektedir. Aslında dünyada savaş yok dendiği günden bugüne savaş hiç eksik olmamıştır. Savaşın ana fitili Yahudi İsrail devleti tarafından yakılmaya devam etmektedir. Yoksul ve esmer/siyah insanların ülkeleri yağmalanmakta, bölünmekte ve öldürülmektedir. Bu ölüm sessiz olarak devam ederken, gelişmiş denen ülkelerde ise bir insanın ölümü alemin ölümü kabul edilmiştir. Diğer taraftan alemin ölümünü bir insanın ölümü kabul etmeyen gelişmiş dünya yeni bir zulmü bilmem görebilmekte midir?
Şunu unutmamalı ki yeryüzünde İslam ve Müslüman bakış açısı gelişmedikçe gerçek bir sulh oluşmayacaktır. Geçici sulh adacıkları insanlara mutluluk getirmeyecektir. Bize düşen önce Müslümanlar arasında sulhu sağlayabilmemktir.