Şehrin birçok yerinde kapalı veya açık pazar yerleri mevcuttur, önemli bir hizmet sunulmaktadır. Pazarcı esnafı kardeşlerimiz özveri ile bizlere hizmet sunmaktadırlar, teşekkür ederiz. Bir gözlem ve dileğimi arz etmek isterim. Akşam olunca esnaf pazardan ayrıldıklarında bıraktıkları mekânlar sebze, meyve çöpleri ve akan sularıyla bir koku ve kirliliğe sebep olmaktadır.
Peki, ne yapmak gerekir denirse şunu teklif ediyorum. Pazarcı esnafı çöplerini bir poşete toplayıp belediyenin uygun bir yere koyacağı çöp konteynerine atmaları gerekir. Böylece çöpler ve atıklar kolayca ve zararsız olarak toplanmalıdır. Bu uygulama esnafa zor gelmez. Belediye için kolaylık ve çevre içinde sıhhi bir sonuç doğurur. Uygulama bekliyoruz.
ÇÖP ARABALARI
Sabah ve akşam vakitlerinde şehrin merkezinden, çalışma merkezine doğru ellerinde çöp arabaları olan insanları görüyorum. Sanırım bir km yolu ellerinde ki arabaları sürükleyerek gelip gidiyorlar tabii geceden kalma bazı köpekler ve insanlara korku salarak onlara eşlik ediyor.
Eğer mümkünse çöp toplanan arabalar görev mahalline yakın olarak toplanmaları, değilse bir kamyonla el arabaları taşınarak, toplanma mahalline döndürülmeleri şehir estetiği bakımından daha güzel olur diye düşünüyorum.
KALDIRIMLAR SAHİPSİZ Mİ?
Belediye görevlerinden biride “Umumi yerlerde belediye nizamlarına aykırı olarak seyyar satışta bulunan kimseleri ve başkalarının ticarethane önlerini de kapatacak şekilde yaya kaldırımlarını, izinsiz işgal edenleri men eder. Taşıtların durmak, duraklamak ya da park etmek suretiyle yollan, herkesin gelip geçmesine mahsus yerleri ve yaya kaldırımlarını işgallerini önler”
Malumumuzdur ki yoldan eziyet veren şeyi kaldırmak nebevi sorumluluk ve sünnettir. Aynı zamanda imamın şubelerindendir. Özellikle bazı çay ocakları masalarıyla yolları yayaya kapatmaktadır. Musalli ve sakallı bir esnafımız manav olarak yolun üçte ikisini engellerken yoldaki ağacın koruma taşlarını bile lehine çevirmektedir. Bedeni sünnet var ama ticaretinde mekan sünneti unutulmuştur. Yetkililerin kırıp dökmeden bu konuyu hatırlatmaları gerekir. Yıllar evvel daima geçtiğim kaldırımda bir değişiklik fark ettim meğer ne kadar genişmiş bizim kaldırımlar. Genişlik sebebi ise işgaliye sonuçlanınca ortaya çıkmış oldu. Tabi takip olmayınca yine eski haline döndüler.
Ne zulmedelim ve ne de zulme razı olalım.
AİLEYİ KORURKEN DAĞITMAK
Dün okuduğum bir haberde şöyle deniyordu. ”Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün yaptığı çalışmalar kapsamında 60 çocuk, yapılan incelemelerde bir sorun görülmemesi nedeniyle ailelerinin yanına döndürüldü. Geri döndürülen çocuklar arasında, aileleri tarafından telefon yasağı getirilmesi nedeniyle, kuruma başvuran çocukların da olduğu öğrenildi.”
Bir müddet evvel oyuncu ve manken olan D. A'nın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarının ardından 16 yaşındaki kızı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştı. Konu anne ile çocuğunun bir telefon ile başlayan tartışmada çocuğun koruma altına alınması gündemi meşgul etmiştir.
Korunması gereken kim olursa olsun ihtiyaç olunca koruma altına alınmasına karşı değilim ancak çocukların ebeveynini tehdit edecek durumda ve suçlamayla bir aileyi aciz bırakmak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Maalesef bazı çocuklar ailelerini bu konuda tehdit etmektedirler. Devletin şımarttığı bazı çocuklar ebeveynlerini tehdit etmektedirler bu da aileyi parçalamaktadır. Korumaya alınan çocuklar ne kadar korunuyor sorusu ayrı bir durumdur. Personelin davranışları da bazen aileyi aratmaktadır. Kapalı kurumlar bazen şiddet üretir. Huzur evlerine ihtiyacın ve talebin arttığı, aileden kopan bireyler ve dağılan aile yuvası gün geçtikçe artmaktadır Hatta gelir seviyesi artan bazı cinsler aileyi parçalayıp boşanmayı seçmektedir.
Evinden sürgün edilen erkekler meselesi de göründüğü gibi masum değildir. Erkeğin evden uzaklaştırılması olumlu sonuçlar vermemektedir. Maalesef son çeyrek asırda aile daha iyi noktaya gelmemiştir hatta milyonlarca insan tek başına yaşamayı tercih etmektedir. Nikâhsız çiftlerin birlikte aynı evi paylaşmaların da arttığı günümüzde aileyi korumak felç olmaktadır.
Sonuç olarak eğitimin ihmal edildiği toplumlarda şiddet neticesinde bu sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır.