"Öğretmen Mülakat" konusu ülkenin kanayan yarasıdır. Öncelikle ihtiyaç mı derseniz evet derim ama bu şartlarda uygulanması doğru mu derseniz asla derim. En önemli husus komisyonların ve illerin seçilmesi konusudur. Yazarken aklıma geldi, önce mülakat yapılıp, sonra mı sınav yapılsa acaba?
Mülakat puanlaması yerine "öğretmenliğe yeterlidir" denilip sonrası sınav notuna mı bırakılmalı? Doktorlar okuldan mezun olunca doğrudan atanabiliyorlar, öğretmenlik orta grup memurluk sebebidir. Halkı bu kadar sıkmaya ve ağlatmaya gerek yoktur.
Diyanette dahi zaman zaman mülakatlarda aynı tartışma ve yanlış uygulamalar yaşanmaktadır. Bu konu insan meselesidir. O insan da henüz bizim memlekette yoktur. Gençlerin motivasyonunu kırmayın.
Sayın Yusuf Tekin aynı C. Başkanın 9. Milli Eğitim Bakanıdır. Bakanların değişiminden çok partinin ve toplumun sağlıklı eğitim, öğretmen seçimi ve uygulamalarına ihtiyaç vardır. Evet, mülakat olmalı ama önce insan ve sistem düzeltilmelidir.
BAKAN VE LAİKLİK
Milli Eğitim Bakanı'nın laiklik konusunda ki sözleri kiminden alkış alırken, kimisi ise reddediyor. Hâlbuki son çeyrek asırda Kemalizm'in ne olduğu kültürel ve tarih olarak halka doğru olarak anlatılabilseydi bugün gelinen noktada bu kadar sıkıntı çekilmezdi.
Daha fazla yanıt göster kuvvetli seda ile sahip çıkardı. Evet, ülkemizin tarihi hala tozlu raflarda değil kilitli sandıklardadır.
Şimdi (Resimli Cumhuriyet Din Kitabı/İsmail KARA) okuyorum yakinen inandıklarımızı delillendirmiş olarak müşahede ediyoruz. Bu sebeple halk henüz gerçekleri kabule daha yatkın değildir.
Sayın bakanı siyasiler ve öğretmenleriyle öğrenci velileri dahi yalnız bırakırlar. Heykellere secde edilen tarihi henüz yaşarken, laikliği kiminle irtibatlandırdıklarını söyleyemeyince tartışmalar sonuçsuz kalmaktadır. Ülkede laiklikten de öte dine ve dindara baskı ve yok ediş yaşanmıştır.
BİR BİR TÜKENİRKEN
Osmanlı sonrası Milli Eğitim Bakanları listesine göz gezdirdim. Bakanlık sitesinde 67 kişinin bakanlık görevi yaptığını müşahede ettim. Bunlardan 16 tanesi Mustafa Kemalin sağlığında görev yapmıştır. Demokrat partiden önce de 5 kişi bakanlık yapmıştır. Ak parti döneminde ise 9. Bakan görev yapmaktadır. Tabi bu bakanlar içinde tekrarı olanlar, meşhur olanlar, darbeciler vs diye kısımlara ayırmak mümkündür. Ancak RIZA NUR ( 4.5.1920-13.12.1920) ile başlayan bakanlık serisi 104 yılda 67 kişinin görev yapmış olması işin ciddi sahibinin ve devamlılığın olmadığını göstermektedir. Etkili kişi ve dönemler olmuştur ancak bakanlık stratejileri kapalı kapılar ardında oluşup sürdürülmüştür.
Gönül isterdi ki partilerin, sivil örgütlerin, öğrenci velilerinin ve öğrencilerin katkısıyla bu iş yapılmış olmalıydı. Ben Milli Eğitim Bakanlarını, Diyanet teşkilatından daha dikkatli izlerim Mesela Ziya Selçuk’un göreve başlamasıyla onlarca videosunu dinledim. Heyecanla bir şeyler olur mu dedim ancak olamayacağı zannımı sayın bakanın ayrılmasıyla idrak ettim. Silahlı Kuvvetler için ordu neyse, ülke için eğitim meselesinin daha önemli ve gerçekçi olduğuna inanırım.
Tabii bir de YÖK meselemiz vardır bu ise ayrı bir husustur. 1981 den itibaren sekiz kişi YÖK başkanlığı yapmıştır. Bunlardan dört kişi son dönemde aynı partinin yöneticileri tarafından seçilmiştir.
Bu yazıyı yazarken hatırıma bir de Tarım bakanlığı geldi ve şu ayeti hatırladım. Sanırım her iki bakanlığın görev alanını ifade ediyor. “O, yeryüzünde iş başına geçti mi orada fesat çıkarmaya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmaya koşar. Allah fesadı sevmez.” Bakara, 205. Şimdi şunu demeyin onlar fesat mı çıkarıyor anacak mefhumu muhalifini düşünerek iyi olmak isteyenlerin bunların zıtlarını yapmaları gerektiği umarım anlaşılacaktır.
Sonuç olarak Cuma hutbelerinde eğitim başlangıcında dinimizin ilk emri “OKU” diye hutbe okumak problemleri çözmüyor. Nasıl ve neyi hangi usulle okuyacağız. Ülkenin ana yakıtı eğitimdir, maalesef 12 yıla çıkarılan eğitim bekleneni vermemektedir. Eğitim problemlerini çözemeyince üzerinde yılları kapsayan yeni programlar eklenmektedir. Diyanet ve Milli Eğitim de görev almak için açılan akademi programları temel eğitimimizin yetersizliğinin ve israfın sebebidir. Meseleye yeni programlar ekleyerek değil, temelden çözüm getirerek yapılandırılmalıdır.
BAŞÖĞRETMEN Mİ, BAŞİMAM MI?
Milli Eğitim ve ondan kopyalayan Diyanet baş, uzman adında kariyerler oluşturmuştur. Bu kariyerlerin öğrenci ve veliler için anlamı yok hükmündedir. Bu satırları yazan 1980 de öğretmenlik mesleğiyle ilgili diploma almış, son 12 yılını da Üniversite de yoğun olarak derslere giren olarak kaleme almaktayım.
Mesela baş imam ne işe yarar. İstanbul camilerine baş imam seçilirken, Mesleki Bilgiler Seviye Tespit Sınavına girmeyen hocalara bir aşır okutarak bu unvan verilmiştir. Sonrakilere ise şartlar ağırlaştırılarak değiştirilmiştir. Bense ancak Uzman İmam olarak emekli oldum. Çok çok az bir ek maaş dışında bir katkısına şahit olamadım.
Eğitim ve görev unvanları sahte veya maaş sebebiyle olmamalıdır. Öğretmenliğe ve imamlığa kutsal meslek derler ama sistem kutsal olmadığına göre bunlara kutsallık atfetmek laikliğe ihanet olur.
"bir şey bütünüyle elde edilemezse de tamamen terk edilmez" diyelim de kavga çıkmasın.
GÜNÜN SÖZÜ: O olmasaydı ezan okunmadı diyenlere gelsin: İslam, sadece ezandan ibaret değildir. Devletin dini İslam’ı yasadan çıkaranlar İslam’la arasına mesafe koyarak tavrını belirtmiştir.