O dönem üç harfli marketlerin olmadığı, veresiye defterleri ile ünlü mahalle bakkallarının olduğu dönemdir. Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapmaktadır ve bir kiloya tamamlanınca mahallenin bakkalına götürüp satmaktadır. Evlat vefasızlığına maruz kalmış ve başka kimsesi olmayan bu garipler, geçimlerini bu şekilde sağlamaktadırlar. Bakkal yaşlı adamın -tam bir kilo olunca- getirdiğini söylediği bu tereyağını ilk birkaç sefer tartmadan alır ve ödemeyi yapar. Fakat o gün -şunu bir tartalım- der ve 900 gram geldiğini görünce biraz da haddi aşarak yaşlı adama bunun hesabını sormaya kalkar. Yaşlı adam utana sıkıla ve başını öne eğerek, bakkalı sorduğuna pişman eden şu cevabı verir;

-Evladım biz terazide tartı olarak, sizden aldığımız bir kilo şekeri kullanıyoruz.

Çoğumuz, başkasından aldığı ve yanlış olduğunu bilmediği ölçülerle hareket eden ve bunun farkında olmayan bu yaşlı adamla aynı durumdayız. Bu yanlışı bilerek yapanlarımızın ise “vay haline”

M. Selahattin Şimşek’in “Ölçüleri yanlış olanların bütün ölçümleri yanlıştır”  sözü bu konunun önemini  çok güzel ifade ediyor.  Çünkü ölçüler ve tartılar insan aklının ve ahlakının gelişmesinde çok önemli rol oynuyorlar. Bu nedenle Neyi neyle ölçtüğümüz, üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken bir konu. İnsanlığı, dostluğu, sevgiyi, başarıyı, faydayı, gelişmeyi, ilerlemeyi yanlış ölçülerle ölçtüğümüzde sorunlarımız da o ölçülerde artıyor. Örneğin, bir yandan “Yaşadığı Bu Yaşanabilir Gezegeni” yaşanmaz hale getiren insanoğlunun evrende başka bir “Yaşanabilir Gezegen” bulabilecek bir ilerleme kaydetmesi müspet bir gelişme sayılabilir mi?

Diğer bir örnek için sevgi ile ilgili bir söz geliyor aklıma. Büyük mütefekkirimiz Prof. Dr. Nurettin Topçu’nun da feyz aldığı alim Abdülaziz Bekkine Hazretleri çok güzel ifade etmiş: Her şeyin tartısı vardır. Sevginin tartısı fedakarlıktır. Fedakarlık etmeyenin sevgisine inanılmaz.

Günümüzde hiçbir fedakarlık yapmadan, büyük aşklar, büyük başarılar ve mutlu beraberlikler yaşamak isteyenler çoğunlukta. Bencillik bununla da kalmıyor, kendisinin yapmadığı fedakarlığı karşısındakinden bekleyenler de var.

Her şeyin sahibi-yaratıcısı olan Allah cc, ölçüm sistemlerimizin de yaratıcısıdır. Bazı insanlar garip bir şekilde onun yarattığı ölçülerle onu ölçmeye kalkıyor ve bu yanlışın,  o insanların ruhlarında sorunlara yol açması da kaçınılmaz oluyor. Ayrıca evrende milimetrik ölçüler ve kusursuz bir denge söz konusu. Üstelik bu ölçüler tam da gerektiği kadar. Zaten ilahi mesajda “her şeyin bir ölçü ile yaratıldığı” belirtiliyor.

Diğer yandan bütün değerlerin maddiyatla ölçüldüğü zamanlardayız. İnsanları bile bu şekilde değerlendirdiğimizi Monteigne, “Denemeler” ismini verdiği eserinde şöyle ifade ediyor:

“Ne tuhaftır ki varlıklar içinde kendi değerleriyle ölçülmeyen sadece bizleriz. Bir atı güçlü ve çevik olduğu için överiz, kuşamıyla değil. Bir tazı koşmasıyla övülür, tasmasıyla değil. Bir kuş kanadıyla övülür, püskülleri, çıngıraklarıyla değil. İnsanı da kendi değeriyle ölçmeli, unvanı, malı mülkü, süsü püsüyle değil" 

Bu konunun insan sağlığına olan etkisini de şu çok ibretlik eski zaman hikayesinden öğrenelim:

Yüzünde her geçen gün daha fazla kızarıklık ve yanma hisseden, gözlerde şişme ve pörtleme başlayan, üstelik şiddetli baş ağrıları çeken hali vakti yerinde bir adama, muayene sonrası  fazla ömrü kalmadığı söylenir. Adam bir süre bunun üzüntüsünü yaşar fakat daha sonra kalan ömrünü daha iyi yaşamaya karar verir. Gardırobunu yenilemeyi de düşündüğü için bu sefer paraya kıyar ve yörenin en iyi terzisine giderek yeni elbiseler sipariş verir. Terzi gömlekler için boyun ölçüsü aldığında 42 olarak not alır. Adam “benim gömleklerim daha önce hep 40 olarak dikildi, ölçüyü doğru aldığınıza emin misiniz” diye sorduğunda terziden onu şok eden şu cevabı alır:

-Olur mu efendim, siz 40 ölçü ile gömlek giyerseniz başınızda ağrı, yüzünüzde yanma hasıl olur. Ayrıca gözleriniz de çok zarar görür.

Gelin daha fazla gecikmeden kullandığımız ölçüleri bir gözden geçirelim. İyilik, Adalet, Merhamet, Dostluk, Sevgi, Başarı, mutluluk ve daha birçok hayati öneme sahip kavram için hangi ölçüleri kullanıyoruz bir bakalım. Ve şu soruyu mutlaka soralım kendimize:

-Biz bu ölçüleri nasıl edindik, bize dayatılan ölçüler var mı, varsa onları kim, niye dayatıyor?

HÜSEYİN BURAK UÇAR