Psikologlar sahte bir üniversite başvuru belgesini sanki bir yolcu tarafından unutulmuş gibi havaalanına bıraktıkları bir deney yaparlar. Belgenin üzerindeki cevaplar hep aynı olsa da hayali öğrencinin fotoğrafını her seferinde değiştirirler. Başvuran kişi yakışıklı, güzel veya diğer ifade ile çekici biri olduğu takdirde insanların başvuruyu postalama ihtimallerinin daha fazla olduğu ortaya çıkar. Amerika’da yapılan bu deneyin sonuçları çok da şaşırtıcı olmasa gerek. İnsanların dış görünümünden ne kadar çok etkilendiğimiz, onlarla tanışmıyor olsak bile çekici insanlara iltimas geçtiğimiz konusunda hepimiz hem fikiriz.

İçinde bulunduğumuz yüzyılın ilk çeyreğinde güzellik algımız çok daha vahim boyutlara ulaştı. Bunda elbette internetin ve sosyal medyanın da etkisi var. Başarılı ve mutlu olmak için güzel ve yakışıklı olmak zorunda olduğumuz inancı bu dönemde daha da pekişti. Dizilerimiz, sosyal medyamız, güzel, yakışıklı, mutlu ve zengin insanlarla dolu. Başka bir ülkeden üniversite okumaya gelen bir öğrencimiz ailesinin kendisine en çok, Türkiye’de herkesin gerçekten de o kadar şık ve bakımlı olup olmadığını, hep villalarda mı oturulduğunu ve eve ayakkabı ile mi girildiğini sorduklarını anlatıyor bir röportajda.

Erkeklere de hitap eden ve çok rağbet gördüğü söylenen güzellik salonlarındaki artış inanılmaz bir hızda devam ediyor. Üstelik bu konu vergi ve kara para aklama davalarına konu bile oluyor. Mahkemesi devam eden ve tutuksuz yargılanmak şartı ile tahliye olan bazı isimlerin bu tahliyelerine tepki gösterenlerin yanında, takipçi sayılarını daha da arttırmalarını sağlayanların da olması ülkemizin -yaman çelişkiler ülkesi- olarak anılmasına katkı sağlıyor. Geçirdikleri operasyonlarla suratı tanınmayacak hale gelen bazı erkek şarkıcılarımız bile yaptıklarından gurur duyuyorlar. Eskiden utanılan şeylerden günümüzde gurur duyulabiliyor ve daha popüler olmaya katkı sağlıyor. Sıradan vatandaşlar genç, yaşlı, kadın, erkek fark etmeksizin aynı operasyonlara teveccüh edebiliyorlar. Yakın zamana kadar kedicik olarak anılan ve “onlara bu ismi takan bir zalime köle olduklarını ifade edecek” tek tip bir yüz ifadesinde olmasını sağlayan operasyonları şimdi sıradan vatandaşlarımız güzellik adına yüzlerine yaptırabiliyor.

Hayatın anlamını, fiziksel güzellik, yakışıklılık, şöhret, para ve sağlık olarak düşünen biri yaşlılığında bütün bunları kaybedince hayatın anlamını da kaybediyor ve bu durum bazen de intiharla sonuçlanıyor. Geçen haftalarda bu dünyadaki hayatı 88 yaşında sona eren Fransızların dünya çapında ünlü aktörü Alain  Delon bu konuda en son ve etkili örnek.

Bir zamanlar dünyanın en yakışıklı adamı olarak anılan ve ismi yakışıklılığın simgesi olarak literatüre giren Alain Delon, 2002 yılında henüz 67 yaşında iken geçirdiği ağır bir depresyon sırasında başarısız bir intihar girişiminde bulunur. Gözlerinin altında torbacıklar olduğunu söyleyen TV programcısına canlı yayında saldırır.  73 yaşında verdiği bir röportajda “Aynaya bakınca kendimi öldürmek istiyorum” der ve ekler: “Kendimi çok çirkin buluyorum, aynaya bakamıyorum. Çalışma odamda dünyanın uzaydan çekilmiş bir fotoğrafı var. Oradan bakıldığında artık bir hiç olduğumu hatırlatıyor bana. Paris sokaklarında gezerken benden imza isteyenler kendileri için değil anne ve babaları, hatta büyükanneleri için istediklerini söylüyorlar. Hep geçmişteki hatalarım geliyor aklıma. Kendimi çok yalnız hissediyorum. Çocuklarınla aramda çok yaş farkı var. Belki de onlarda bu durumdan çok rahatsız.”

2019 yılında felç geçirir. İki erkek çocuğu kız kardeşlerinin babalarını manipüle ettiğini ve sağlık durumunu gizlediğini duyururlar. Çocuklar babalarının varlığı üzerinden daha o hayattayken kavgaya tutuşurlar. Bundan daha da vahimi, Delon'un bakımını üstlenen arkadaşı Hiromi Rollin’in savcılığa, çocuklarını Fransız film yıldızını 'kasten öldürmeye teşebbüs etmekle' suçladığı bir mektup yazmış olmasıdır. 2022 yılında ise ötenazi istediğine yönelik haberler çıkar. Haberlerde şu ifadesi dikkat çekicidir: Yaşlanmak berbat bir şey.

Bu geçici dünya hayatını para, şöhret, makam, sağlık ve fiziki güzellik ile anlamlandıranlar için bunların olmadığı bir hayat anlamını yitirecektir. Onlar için elbette yaşlanmak berbat bir şey olacaktır.  Oysa bu bizim anlayışımız, bizim kültürümüz değildir. Bizim için tam aksine, her yaşın ayrı bir güzelliği vardır.

HÜSEYİN BURAK UÇAR