İmkansızdır demedim. Zordur yazdım. Bir ameli yapmamak kusur ve eksiklik olduğu gibi, yapılan iyi bir ameli muhafaza edememekte başka bir hüsran sebebidir.
Şeytan insanı salih amel öncesi engellemek istediği gibi, amel sonrası da yanıltarak sevabını zayi ettirmek ister. Bu sebeple amellerin korunması gerekir.
“Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût, 45). Bu ayetin mefhumu muhalifi olarak acaba hayasızlık ve kötülükler namaz ibadetimizin zayi olmasına sebep olabilir mi? Mü’min namazını muhafaza için sayılan iki büyük günahtan şiddetle kaçınmalı değil mi?
Bakara suresinde ki üç ayet peş peşe salih amellerden olan infak sevabının korunmasını öğretmektedir. “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir. İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir. Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez.” (262-264)
“Allah rızâsı için verildiği ve karşılığında bir menfaat beklenmediği, ihtiyaç sahibi incitilmediği takdirde harcayana bereket ve ecir getirir, aksi halde verilen boşa gider, hem maldan olunur hem de sevaptan mahrum kalınır.” (Kur’an Yolu tefsiri)
İnsan suresinde ise sevabı muhafaza etmenin durumunu açıklamaktadır: Onlar, kendileri (yemek) istedikleri halde yiyeceği yoksula, yetime ve esire ikram ederler. Ve şöyle derler:) “Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, dehşetli, çetin bir günde rabbimizden korkarız.” (8-10)
Allah rızası için veriş büyük mukafata sebeptir. “Malını Allah yolunda verip arınan takvâ ehli ise ondan (ateşten) uzak tutulur. O öyle biridir ki, hiç kimsenin kendisi üzerinde karşılığını ödeyeceği bir hakkı olmadığı halde sırf yüce rabbinin rızâsını kazanmak için yardım eder. Ve sonunda hoşnut da olacaktır.” (Leyl, 17-21)
Müddessir suresinde ise: “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.” Karşılığında daha fazlasını bekleyerek iyilik etme.
Ebû Zer'den rivayet edildiğine göre Nebî şöyle buyurdu: "Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü Allah, onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz, onları temize çıkarmaz. Hem de onlar için can yakıcı bir azab vardır." Resûlullah bu cümleyi üç kere tekrarladı.
Ebû Zer: - Bu kimseler tam bir mahrumiyete ve hüsrana uğramışlar. Bunlar kimlerdir, Ey Allah'ın Resûlü? diye sordu. Resûl-i Ekrem de:
- "Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve yalan yere yemin ederek ticaret malını iyi bir fiyatla satmaya çalışandır" cevabını verdi.
Sonuç olarak insanın başkasına el açması çok ağır bir durumdur. Diğeri bir hal ise yapılan iyiliği zayi edecek şeklide ahlaki zafiyet olarak minnet ve eziyet sebebiyle sevabından mahrum olmaktır.
Ebü Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Rasülullah : "Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye sordu.
Ashab: - Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler.
Rasülullah:"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" buyurdular.