Din eğitimi insanın yaratılışıyla başlar. Hz Âdeme öğretilen “esma” ile gün yüzüne çıkar. Din eğitiminden kasıt yaratanı ve yaratılış gayesiyle yaşayış biçimini bilmektir. Değişen dünya eşya ve imarı ise ahireti unutturmadığı müddetçe zararlı ve yasak değildir. “Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü kısmen bilirler; âhiret hakkında ise tamamen gaflet içindedirler.” (Rûm suresi, 7)
“Âyetin ilk cümlesiyle ilgili yorumların özellikle şu iki noktada yoğunlaştığı görülür:
a) Cümle “Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü bilirler” şeklinde anlaşılırsa dünya hayatının bir görünen (zâhir) bir de görünmeyen (bâtın, hakikat) tarafı olduğu anlamı tercih edilmiş olur. Bu tercihe göre birinci yönünü bilmekten maksat dünya süsü, zevki ve nimetleriyle haşir neşir olmak, dünyadan kâm almaya çalışmak; ikinci yönünü bilmekten maksat ise dünya hayatının asıl varlık sebebini yani âhiret kurtuluşunun önemini kavramak ve ona uygun bir hazırlık yapma çabası içinde olmaktır.
b) Âyetin bu kısmı “Onlar dünya hayatının sadece bir yüzünü bilirler” şeklinde anlaşıldığı takdirde âyetin yorumu şu olur: Dünyanın birçok görünümü olduğu halde o kimseler bunların içinden sadece birini bilirler, bütün emeklerini gözlem ve deneyle bilinenlere hasrederler; bunlardan hareketle fikir yürütüp daha ötelere ulaşmaya, varlık ve olayların arkasındaki kudreti teşhis etmeye, gözlem ve deneyle bilinenlerin inceliklerine inmeye ve bunların var edilmesindeki gerçek amacı belirlemeye çalışmazlar. (Diyanet tefsiri)
Din eğitiminde metot ve okul değişiklikleri tarih boyu sancılı olmuştur. İslam Cumhuriyeti olarak kurulan ülkemiz, laiklik ve din baskıları sebebiyle din eğitimi maalesef rejimin yeni şeklinden bugüne kadar istenilen faydalı sonucu verememiştir. Merdiven altı denen eğitim ile Tevhidi tedrisat denen eğitim arasında tartışma olduğu gibi, resmi okullar arasında da rekabet ve tartışma liseden akademik seviyeye kadar devam etmektedir.
Halkın serbest seçim hakkı sonucu değişen ceberrut iktidar ile İmam Hatip okulları 1951 yılında açılmış ve günümüze kadar orta, lise ve müfredat ile sistemleri çok farklı boyutlarda değişiklik göstermiştir. 20 Yıl öncesinde de İlahiyat yüksek tahsili zorlu bir dönemecin ardından şimdi ise farklı isimlerle 100’ün üzerinde okullaşma imkânına kavuşmuştur.
İmam Hatip okullarının müfredatını veliler ve halk bilmemektedir. Ülkemizde dinin siyaset ilişkisi sebebiyle din eğitimi de aynı oranda tartışma da yerini almıştır. Mesele okulun isminden çok verilecek eğitimin sonuçları olmuştur. Bir kısım Müslüman topluluk medrese taraftarı olup, imam hatibe sıcak bakmamış, diğeri ise normal liseye onay verirken kendine yakın görmediği imam hatibe adeta düşman olmuş, halkın bir kısmı ise imam hatibi hiç benimsememiştir. Yani laik kesimde istemeyenler olduğu gibi, dindar kesimde de bu okulları ve eğitimini istemeyen ve beğenmeyenler vardır. (Devamı haftaya)
Not: Pazar günleri sabah namazı sonrası Orhan camiinde tefsir derslerimiz devam ediyor. Bekliyoruz.