Yazının başlığında “Siyasetçiler” değil de “POLİTİKACILAR” kavramını kullandık. Zira amacımız, iki kavramı birbirinden ayırmak, Kavram kargaşasını ortadan kaldırmaktır.
Halk arasında ve politika dünyasında aynı anlamda kullanılsa da, muhteva olarak aynı şeyler değil ve olmamalıdır.
SİYASET Arapça/Osmanlıca bir kelime ve mühim bir kavram olup; devletin idari kademelerinde yer alan insanların, ülkenin yönetimi, ekonomisi ve güvenliği kapsamında sürdürdüğü çalışmalara siyaset adı verilir.
Siyasetin Amacı;1- Yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsız bir şekilde görevlerini sürdürmelerini sağlamak. 2- Ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı korumak. 3- Devletin diğer devletlerle olan ilişkilerini düzenlemek. 4- Halkın taleplerini karşılamaktır. Yani Siyaset, devleti idare etme sanatı olup, işin devlet ve yönetme tarafını izah etmektedir.
Siyaset dünya hayatında sadece devleti değil, herkesi, her ferdi ilgilendirmekte, aileden başlamak üzere hayatın tamamı siyaset içermekte, siyasetle hayat sürdürülmektedir.
POLİTİKA ise; 'POLİ' ÇOK, 'TİKA' YÜZ anlamına gelen eski YONANCA köklerden oluşur. Görüldüğü gibi politika Yonanca bir kelime olup, “ÇOK YÜZLÜLÜK” kökünden gelmekte, çok yüzlü ve çok kimlikli bir davranış ve karakteri ihtiva etmektedir. Günümüzde daha da tekamül ederek, çok yalan, çok algı, çok manipülasyon, çok dedikodu, çok gıybet, çok iftira, çok ayrıştırma, öcüleştirme, şeytanlaştırma, kamplaştırma, düşmanlaştırma ve ÇOK BÖLME haline getirilmiştir.
KISACA SİYASET; İYİLİĞİ, GÜZELLİĞİ, DOĞRUYU, ADİL OLANI HAKİM KILMA ÇABASI İKEN, POLİTİKA; HER TÜRLÜ YALANI, ALGIYI, MANİPÜLASYONU, ENTRİKAYI, FESATI İHTİVA ETMEKTEDİR.
Tam da yazının başlığı bunun için politika ve politikacılar şeklinde koyulmuştur. Adına ister politika isterse de siyaset densin, maalesef günümüzde, dünyada ve hususen ülkemizde çok yüzlü, çok yalanlı, adeta bir “cambazlık sanatı” olarak yapılmakta, yürütülmektedir.
Politika da ahlak ve seviye kalmamış, dibe savrulmuştur..Politika da yalanının bini bir para olmuş, doğrularla yalanlar birbirine girmiş, birbirini örtmüştür.
Politika da kullanılan dil, sokak, kahve, “kuma” diline dönüşmüş, birbirine “sayın” demeyi bile beceremeyen, nezaketin kaybolduğu, argonun egemen olduğu bir dil haline gelmiştir.
Algı ve manipülasyon en önemli politik araç haline gelmiş, her türlü saptırmanın temel argümanı olarak kullanılmaktadır.
Dedikodu, gıybet ve iftira politikanın içini doldurur olmuştur.
Ötekileştirme, öcüleştirme ve şeytanlaştırma genel politik kural haline getirilmiş, ayrıştırma, düşmanlaştırma ve bölme sıradanlaştırılmıştır.
Devletler ve milletler arasındaki düşmanca sıtırajeti ve taktikler, partiler arasında politika da uygulanır olmuştur. Ülkemizdeki politika, kardeşliği, birlik ve beraberliği alabildiğine zayıflatmakta, toplumu atomize etmeye doğru hızla yol almaktadır..
Ülkemizde politika, devleti ele geçirme, mevzi kazanma, güç kazanma, zayıfı ezme, hukuku rafa kaldırma icraatına doğru yol almakta, politika, devlet imkanlarıyla zengin olma aracına dönüşmekte, ülke, devlet ve millet menfaatlerinin önüne, parti menfaatleri, kişisel ikbal ve istikbal hesapları geçmektedir.
Ülkem mi, ben mi tercihinde “ben” öne çıkmakta, “ben” uğruna ülke çıkarları feda edilir olmaktadır.
Yalan ve algı egemen olmakta, doğrular toz duman içinde kaybolmakta, görülemez olmaktadır. En belirgin doğrular yalanlanmakta, çok açık ve net yalanlar doğru olarak pazarlanmaktadır. Bırakınız yalanı, en yanlış icraatlar hatta vatana ihanet teşkil edecek faaliyetler, en hayırlı hizmet olarak sunulabilmekte, yaygın basın gücü ile beyazlar kara, karalar beyaz olarak gösterilebilmektedir.
Politika da “örneklik” ve “rol model” olma ortadan kaldırılmakta, en kötü örneklik olarak milletin önüne serilmektedir.
Politika da her türlü milli ve İslami değer malzeme edilmekte, kullanılmakta, paspas edilmektedir. Politika üstü olması gereken Din, Diyanet, Vatan, Bayrak, Terörle mücadele, Beka, Ordu, Eğitim, Tarih, Namaz, Oruç, Hac, Cuma, Cami, Cenaze, İftar, Nas, Yargı, Yardım ve benzeri tüm ortak değerler, milletin çimentosu, harcı olan kavramlar politikaya feda edilmekte, parti ve oy uğruna bozuk para gibi harcanmakta, devletin ve milletin bütün FAY HATLARI ile oynanmaktadır.
Politika ve particilik “ Takım tutma” ahlak ve anlayışına dönmüştür. Türkiye de parti DEĞİL, partilerden oluşmuş “FUTBOL TAKIMLARI” vardır.
Politika da tabanı tutma, konsolide etme ve tabanı müzmin/kronik hale getirme esas hale getirilmiştir.
Politikada parti dinin önüne geçmiş, parti tarikat ve cemaat anlayışına dönüştürülmüş, parti lideri “şeyh” rolüne ve inancına konumlandırılmış, partiler ve liderleri, tarikat ve şeyhi gibi icra edilmiş, hiç kimse kendi parti ve liderini, yani tarikat ve şeyhini sorgulamaz, sorgulayamaz olmuştur.
Türkiye’de politika eskiden beri hep yerlerde sürünmekte ama ilk defa diplere doğru yol almaktadır.
Bütün bunların sonucu, politikaya ve onunla aynı anlamda kullanılan siyasete GÜVEN, hiç olmadığı kadar irtifa kaybetmektedir.
Politikanın bu kadar dibe vurmasından, bu kadar pespaye hale gelmesinden içerdeki bazı mahfiller istifade etmekte, “aleni ırkçılık yapma, sömürülme, köleleştirme ve asimilasyondan” utanmadan söz edebilmekte, bir kısmı da, Ermeni, ABD, Fransa gibi düşman ağızlarla paralel söylem gerçekleştirme ve kendi içimizden biri olarak, düşmanın vermesi gereken “soykırım tanıma” önergesini bizim meclisimize verme cesaretini bulabilmektedir.
Böyle bir politika, siyaset, particilik bu ülkeyi ve milleti felakete götürmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Çok acil olarak S.O.S veren bu politik anlayış, davranıştan vazgeçilmeli, politikada kullanılan dil ve ahlak ivedilikle düzeltilmeli, yerlerden sürünen politika ayağa kaldırılmalıdır. Bir gün değil, bir saat değil, bir saniye dahi gecikmeden!