Peygamberimiz buyurdu ki. "Muhakkak ki Allah güzeldir; güzelliği sever!"
Bir lokantacı dostu dinliyorum. Hocam hayatta her şeyden daha önemli olan insanın yiyip içtiğidir. Zira bütün işlerin temeli sağlıktır. Onu korumanın en önemli yolu ise mideye gireni bilmek ve sağlıklı beslenmektir. Sağlık maddi ve manevi olarak korunmadıkça huzurlu olmak mümkün değildir. Düşündüm ki haklıdır.
Bir ayakkabıcı dost ise şöyle dedi. Hocam insan gün boyu ayakkabının içindedir. Ayak, diz ve bel ağrılarının sebebi yanlış ayakkabı giymektir. Hem ayağın terler ve mikrop kapar, çeşitli hastalıklara kapı aralar bunun için ayakkabıya çok önem vermelidir. Düşündüm ki haklıdır.
“Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Yüce Allah kime bir nimet verdiyse, şüphesiz O (cc) nimetinin kulunun üzerinde görülmesini sever." ”
Yatak imalatçısı arkadaş ise söze şöyle başladı. Yattığın yatak seni yormamalı, terletmemeli ve uykusuz bırakmamalıdır. Zira yatak uyku anında bedeni kontrolüne almaktadır. İçindeki malzemeler ve bazen oluşan mikroplar çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Bunun için yatak huzurlu değilse, uykusuz kalırsın ve dinlenemezsin sonunda da gündüzün verimsiz geçer. Hatta uyku problemi olanlar malulen emekli bile oluyorlar. Düşündüm ki haklıdır.
Hocam çamaşırların neyle yıkandığı ve neden imal edildiğine çok önem vermek gerekir. Zira iç çamaşırlar naylon vs olursa terleme gibi anlarda vücutta olumsuzluğa sebep olur. İç çamaşırlar ve giysiler bizim havayla ve bedenle irtibatımızı sağladığından ne giyecen, nasıl giyineceksin bilmezsen ve hangi sabunla yıkandığına dikkat etmezsen sağlıklı bir hayat sürdüremezsin. Düşündüm ki haklıdır.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” Bu söz üzerine bir adam, “İnsan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır!” deyince Resûlullah (sav), “Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise hakikati inkâr etmek ve insanları küçümsemektir.” buyurmuştur.
Velhasıl gıda, giysi, ayakkabı, yatak ve buna benzer her şey önemliymiş. Lakin en önemlisi her meslek sahibine göre değişkenlik gösteriyormuş. Sonuç olarak kim neyi yaparsa yapsın güzel yapmalı ve kim neyi kullanırsa kullansın gücü yettiğince güzeline talip olmalıdır.
Rahmet Elçisi"nin sevgili oğlu İbrâhim on sekiz aylık iken rahatsızlanıp vefat etmişti. Biricik oğlundan ayrılmak onu derinden hüzünlendirmiş ve gözyaşlarına hâkim olamamıştı. Ama Allah’ın takdiri karşısında sabretmekten başka ne yapabilirdi ki? Üzülerek de olsa biricik yavrusunu kendi elleriyle mezara koymaktaydı. Belki de bir baba için dünyada karşılaşılabilecek en büyük musibeti yaşamaktaydı. Oğlunun kabri başındayken kerpiçlerle örtülen mezarda bir açıklık gördü. Hemen bu açık kısmın kapatılmasını istedi. Etrafındaki sahâbîler merak edip bunun sebebi sorunca da, “Bu, ölüye ne fayda ne de zarar verir, ancak hayattakilerin gözüne hoş görünür. Biriniz bir iş yaptığında onu en güzel şekilde yapsın. Zira Allah kişinin, işini sağlam yapmasından hoşlanır.” buyurdu.
ZİNANIN YAYGINLAŞMASI
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kim bana iki dudağı arasındakini ve iki bacağı arasındakini korumayı garanti ederse, ben de ona cenneti garanti ederim.”
Bir gün Abdullah b. Mes"ûd, Hz. Peygamber"e şöyle bir soru yöneltti: “Yâ Resûlallah, en büyük günah nedir?” Resûlullah, “Seni yaratan Allah"a ortak koşman.” dedi. İbn Mes"ûd, “Sonra hangisi?” diye sordu. Resûlullah, “Yemeğine ortak olmasından korkarak çocuğunu öldürmen.” cevabını verdi. İbn Mes"ûd, “Sonra hangisi?” diye yeniden sordu. Resûlullah bu kez, “Komşunun hanımı ile gayri meşru ilişkiye girmen.” diye cevapladı.
Allah Resûlü, “...Ey Muhammed ümmeti! Allah"a yemin ederim ki erkek veya kadın kulunun zina etmesine Allah kadar gazaplanan kimse yoktur...” buyurmuştur.
Genç bir adam Hz. Peygamber"e (sav) gelerek, “Ey Allah"ın Resûlü! Zina etmem için bana izin ver!” dedi. Orada bulunan sahâbîler hemen ona dönerek, “Sus, sus!” diyerek konuşmasını engellemeye çalıştılar. Allah Resûlü, gence, “Yaklaş!” dedi. Genç de Resûlullah"a yaklaştı ve yanına oturdu. Aralarında şöyle bir söyleşi geçti:
—Annenle zina edilmesini ister misin?
—Vallahi hayır! Canım sana feda olsun ki hayır, istemem.
—Diğer insanlar da anneleriyle zina edilmesini istemez. Kızınla zina edilmesini ister misin?
—Vallahi hayır, yâ Resûlallah! Canım sana feda olsun ki hayır, istemem.
—Diğer insanlar da kızlarıyla zina edilmesini istemez. Kız kardeşinle zina edilmesini ister misin?”
—Vallahi hayır! Canım sana feda olsun ki hayır, istemem.
—Diğer insanlar da kız kardeşleriyle zina edilmesini istemez. Halanla zina edilmesini ister misin?”
—Vallahi hayır! Canım sana feda olsun ki hayır, istemem.
—Diğer insanlar da halalarıyla zina edilmesini istemez. Teyzenle zina edilmesini ister misin?”
—Vallahi hayır! Canım sana feda olsun ki hayır, istemem.
—Diğer insanlar da teyzeleriyle zina edilmesini istemez.
Bu konuşmanın ardından Allah Resûlü, elini gencin başına koydu ve “Allah"ım, onun günahlarını bağışla, kalbini kötülüklerden temizle ve ırzını/iffetini koru!” diye dua etti.
Bu hadiseyi anlatan râvi şöyle demiştir: “Bundan sonra o genç, bir daha böyle bir şeye yönelmedi.”
Peygamber Efendimiz, bir başka hadisinde “Zinakâr, zina ederken mümin olarak zina etmez...” buyurmuştur.