İslam’ın şartlarından biri de savm denilen oruç tutmaktır. Savm zamana riayet ve şehevat denilen her şeyden içtinap etmektir. İbadetler içinde gözle görünmeyen bir ibadettir. Namaz, zekât ve hac farklı sebeplerle izhar edilen bir davranışa sahiptir. Oruç ise gaybi bir ibadettir. Bir insan sizinle sahura kalksa ve iftarı da beraber yapsanız niyet etmediyse oruçlu değildir. Bu durum bize insanın sırrını zinetlendirmeyi ve tashih etmesini öğretmektedir.  Eskilerin dediği gibi her ibadet yapılınca görünür, oruç ise bozulunca olmadığı görünür.

İnsanın sırrını bilmesi ve tezkiye etmesi çok önemlidir. Kendini unutması ve sırrının kirlenmesi necis denilen kalbi pisliğe işaret eder. Dinimizde yasaklar sadece zararlı olan şeylerde değildir, oruçluyken yasaklananlar aslında helal ve mubah denilen şeylerdir. Kulluk emredileni ifa etmektir. Namaz esnasında da insan oruçta olduğu gibi bazı şeylerden de uzak kalması emredilmiştir. Sır bir anlamıyla ihlasa açılan kapıdır. Bu sebeple oruç sırrın sevinci ve ziynetidir. Haktan başka her şeyden gizlenmektir. İnsanın en büyük sevinci kalbinde ve sırrında yaşadığı değerlerdedir. Kelimelerin ve giysilerin ifade edemediği bir ibadettir. Oruç tutmayanlar sırlarının kirliliğini ifşa etmiş olurlar. Hasta olduğu halde eşinin yanında dahi yemekten utanan insanlar kalplerinin hayâsını ortaya koymaktadırlar. Böylece orucun hayayla da ilişkisini hissedebiliriz. Hayâyı kaybedenler hayatlarını zarara uğratanlardır. Moderne insanlar diyet sebebiyle aç kalmalarına oruç deseler de o asla savm değildir sadece eziyet ve tedavi amaçlı yanılsamadır.

REHBERİMDE VEFAT EDEN DOSTLAR

Telefon cebe girince dostların ismine dokunup onlarla iletişim kurabiliyoruz. Zamanı gelince ecel denen gerçek, dostları hayattan memata davet ediyor. Eskiden vefat edenlerin numaralarını siliyordum daha sonra ise o numaraları ve isimleri annem dâhil muhafaza etmekteyim. Rehberin isimleri arasında dolaşırken vefat eden dostları isimlerini gördükçe zaman tünelinde yolculuğa çıkıyorum.

Vefat eden dostlar, insanın gönlüne farklı duyguları yaşatıyor. İsmi var, numarası var ancak “Buyurun kimsiniz” diyecek ses yok. Randevular son bulmuş, elde kalan sadece hatıralardır. Genç yaşta imam olduğum için dost ve cemaatimiz belki de çoğu vefat etmiş kişilerdir.

“Bunların arkasından gelenler (şöyle) derler: «Ey Rabbimiz, bizi ve îman ile daha önden bizi geçmiş olan (dîn) kardeşlerimizi yarlığa îman etmiş olanlar için kalblerinizde bir kîn bırakma. Ey Rabbimiz, şübhesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin». Haşr suresi, 10 ayet.

Dostlarımızla inşallah bu ayetlerde beyan edildiği üzre cennette sohbet etmek dileğiyle…

﴾25﴿ (Cennettekiler) birbirlerine dönüp sorarlar:

﴾26﴿ “Doğrusu biz” derler, “Daha önce yakınlarımız arasındayken için için bir korku taşımaktaydık (değil mi?)

﴾27﴿ Şimdi ise Allah bize lütfuyla muamele etti de bizi kavurucu azaptan korudu.

﴾28﴿ Elbette biz bundan önce yalnız O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz ihsanı bol ve çok merhametli olan da yalnız O’dur.” Tur suresi.

BİRBİRİMİZİN İMTİHANIYIZ

“Biz kiminizi kiminiz için imtihan vesilesi yaptık ki bakalım sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi görüp gözetlemektedir.” Furkan, 20

Âyet, genel olarak insanlar arasındaki ilişkilerin gelişigüzel yürütülemeyeceğini, bu ilişkilerin belli insanî ve ahlâkî kuralları bulunduğunu göstermektedir. Bu kurallara uymak, kişisel çıkarlar ve benlik iddiaları yerine hak ve adalet ölçüleri içinde davranmayı zorunlu kıldığı, bu da yerine göre sabrı ve özveriyi gerektirdiği için âyette, “Bakalım sabredecek misiniz?” buyurulmuş; ardından da Allah’ın her şeyi görüp gözettiği hatırlatılmak suretiyle ödevlerini belirtilen kurallar çerçevesinde yerine getiren, böylece söz konusu sınavda başarılı olan kimselerle kurallardan saparak sınavda başarısızlık gösterenlere hak ettikleri mükâfat veya cezanın verileceğine işaret edilmiştir.