Ben Türk’üm, ben bir Gagauzum! / Kaavi, girgin, serbest Oğuzum / Çok zor çektim, düştüm kalktım / Üündüm hep dedeme baktım
Gagauz Yeri’nin milli şairi.
Türk dünyasında en çok bilinen Gagauz şair. En çok bilinen akademisyen hatta. Bildiren de.
Onu 2008’de 8. Uluslararası Sapanca Şiir Akşamlarında tanıdım. O sene ülke konuğumuz Gagauz Yeri’ydi. Todur Zanet, Vasi Filoğlu, Güllü Karanfil. Romanya’dan da Gülten Abdulla ablamız da vardı hatta, iyi hatırlıyorum. İlginç bir seneydi; neresiydi bu Gagauz Yeri?
Duymuştuk, yukarılarda bir yerlerdeydi; ben diyeyim Rusya, siz deyin Sibirya. En doğrusu, Kaf Dağı’nın ardında bir yerlerdeydi. Bilinmez meşhurumuzdu. Duymuştuk, Türklermiş bizim gibi, ne iyi. Türkçe konuşurlarmış, ne güzel. Hristiyanlarmış da, aaa ne tuhaf. Oysa biz Türk eşittir Müslüman bilirdik hep.
Güllü Karanfil’le tanıştık, konuştuk, görüştük. Dost olduk. On dört sene geçmiş üzerinden, hâlâ abi-kardeş, iyi dostuz.
Onda ilk dikkatimi çeken şey, mahallemizin kızı olmasıydı. Hatta sokağımızın kızı. Öylesine bizden, öylesine içten, öylesine içimizden.
Uzunca bir boy, kalıplı bir vücut, uzunca oval bir yüz, geniş bir alın, belirgin kahverengi zeki gözler, belirgin bir burun… Kararlı, özgüveni yüksek, mücadeleci bakışlar ve yüz ifadesi. İşte size Güllü Karanfil.
Sordum soruşturdum; Gagauz Yeri’nde üç vilayetimiz varmış: Komrat, Çadır, Volkaneş. Bizim Güllü Valkaneş dolayındanmış. Onlar vilayet yerine dolay kelimesini kullanıyorlar. Ne güzel. (Çocukluğuma gittim birden, TRT Radyosunda birçok anonstan birine, “Şimdi Muzaffer Akgün’den Erzurum dolaylarından alınma bir türkü dinliyoruz: ‘Sarı Gelin.’”)
Tülü (Ütülü) Küü’nde doğmuş büyümüş Güllü kızımız. (Dikkatinizi çekerim, köy değil kü. Rahmetli annem de köy yerine kü kelimesini kullanırdı.) Sonra Komrat, sonra Bakü, sonra Agasi, sonra Ankara, İstanbul, Bursa, vesaire vesaire. Kaderi nereye çekerse; o önde Güllü kızımız arkasında.
Üç de pırlanta evlat armağan etmiş Güllü-Agasi çiftine yüce Yaradan: Büyük oğulları Eczacı Oğuzhan, İstanbul’da mesleğini sürdürüyor, kızları Psikolog Aydan, İstanbul’da psikoloji yüksek lisansı yapıyor, küçük oğlu Psikolog Aydın ise instagram üzerinden girişimcilik dersleri veriyor.
Sapanca’daki şiir gibi üç gün, çabucak, su akar gibi geçti. Güllü’yü, benim gibi Manav (yerleşik Türkmen) olan eşim Gülseren’le, yine Manav olan dostlarım Nadir Gürel ve eşi Gülser’le de tanıştırdım. İyi hatırlıyorum - dün gibi aklımda -; Güllü bize ‘Siz çok değişmişsiniz. Biz evin sofasına hayat deriz, siz insan ömrüne’ demişti de biz hep bir ağızdan ‘biz de sofaya hayat diyoruz’ diye bağırmıştık, farkında olmadan.
Konuştu, konuşturduk sokağımızın kızı Güllü’yü: Analarımızın diliyle konuşuyordu Güllü. Bizim bile, kullanmaya kullanmaya unutmaya başladığımız, öz be öz Türkçe konuşuyordu: Öreke diyordu, düzen diyordu, mekik diyordu, tekne diyordu. Bu kadar mı benzerdi Adapazarı yerlileriyle Gagauz Yeri Türkçesi. Bu kadar mı aynı olurdu Anadolu Türkçesiyle Gagauz Yeri kelimeleri. (Bunu 2013’te Gagauz Yeri’ne gittiğimde Beşelma Dimitri Karaçoban Müzesi’nde görevli müze müdürü Lüdmila Karaçoban da benzer kelimeleri, tek söyleyince ve ‘bu tekne; içinde ekmek yuğururuz. Kışın da içinde uşakları yıkarız’ deyince çok şaşıracak, ‘aynı annemin diliyle konuşuyorsunuz’ diyecek, sonra da şaşırdığıma şaşıracaktım. Özbeöz Türk olan ahali başka hangi dille konuşacaktı ki, değil mi ama…)
İletişimimiz hep devam etti Güllü kardeşimle, sonraki senelerde de.
2012 yılı Ekim ayıydı. Gönlünü Rumeli’ye adamış Edirne Valisi Hasan Duruer, beni Balkan kültür sanat danışmanı olarak görevlendirmiş, yirmi iki ay süresince de arkamda aslanlar gibi durmuştu, sağ olsun. İlk işimiz, hemen bir ay sonra Bulgaristan’ın Türk yoğun şehri Kırcaali’de bir şiir akşamı düzenlemek oldu. Sekiz Balkan ülkesinden on altı Türk şairi bir araya getirmiştik. Edirneli şair Mustafa Hatipler ile Kırcaali Türk Kültür Derneği Başkanı Müzekki Ahmet de bana yardım etmişlerdi.
12 Kasım (2012) günü beş yüz kişilik Kırcaali Tiyatro Salonu, aşağısı balkonu lebalep, Türk izleyicilerle dopdoluydu. O gün Gagauz Yeri adına davet ettiğimiz şair Güllü Karanfil, sahnede heyecanlı bir konuşma yapmış, biz de Hasan Valiyle göz göze gelmiş, tamam demiştik. Nitekim Hasan Vali kapanış konuşmasında 'Güllü Hanım’ın heyecanını davet sayarak, bu şiir akşamlarının ikincisini seneye Gagauz Yeri’nde yapmaya karar verdik’ diyecek, büyük alkış alacaktı. 25 Eylül 2013’te ikinci Balkan Türk Şairleri Buluşması’nı Gagauz Yeri Tomay Küü’nde gerçekleştirecektik.
2013 yılı Ağustosunda sekiz Balkan ülkesinden 144 üstün yetenekli gencimizi on gün süreyle Akademi-Rumeli adıyla Edirne’de bir araya getirdiğimizde, Gagauz grubunun sorumluluğunu elbette ki Güllü Karanfil’e vermiştim. O da çok merak ettiği Edirne’yi doya doya yaşamış, bir de Edirne şiiri yazmıştı hatta.
Balkan danışmanlığım sürecinde ondan (ve diğer ülkelerde bu işi başarabileceklerden ülkelerindeki Türk şiiri adına) bir çalışma istemiştim: Gagauz Türk Şiiri Antolojisi. Uzun süre çalıştı. Tam tamamlanmak üzereyken Hasan Vali görevden ayrıldı, yayımlayamadık. Güllü bu güzel çalışmayı 2016 yılında Bursa’da başka bir kurum adına yayımladı, ne güzel. Ne sevindirici. Ne faydalı.
Güllü Karanfil’in bana armağanı dört isimden daha söz etmeliyim, yeri gelmişken: Şairler Victor Kopuşçu, Alla Büük ve Elena Mokanu. Ve de kendisi gibi Gagauz edebiyatı uzmanı Aleksandra Tulba. Onunla tanıdım sevdim dost oldum bu değerli isimlerle.
Değişik vesilelerle altı kere gittim Gagauz Yeri’ne. Gagauzları tanıdıkça daha çok sevdim. İlleri, dilleri, kalpleri bize göre daha saf ve temiz. Parayı, Kapitalizmi pek tanımadıkları için daha arı duru pak kalmışlar. Diyeyim size. Daha ümmiler mesela. Özellikle de eskiler, büyükler.
Sokağımızın kızı Güllü, zamanla ülkemizin kızına, Türkçemizin kızına dönüştü. Türk dili ve edebiyatı yüksek lisansı yaptı. Doktora da yaptı. Birçok projede çalıştı, birçok sempozyumda bildiler sundu. Halen Komrat Devlet Üniversitesi’nde akademisyen. Doçentliği de akşam sabah tamam olacak inşallah. (Zaman bulup makalelerini toplayıp doçentlik dosyasını bir teslim edebilse.)
Çalışkandır, gayretlidir, üretkendir. Eşi Agasi beyin de payı çoktur başarısında.
Meras Cümne Topluluu’nun başı olması, Gagauz kültür ve edebiyatı mirasını sırtlanmasından en başta. Gagauz Leksikologiyası (2013) ve Gagauz Şiir Antologiyası (2016) kitapları bunun bir başka delili elbette. İki şiir kiyadı (kitabı) var yayımlanmış: Sanki Yıldızlar Aucumdaydı (2005) ve Selam Getirdim (2012). Ayna literatura jurnalinin (edebiyat dergisinin) kurucusu. İmkân buldukça da yayımlıyor. Son zamanlarda çocuk edebiyatına yönelen Karanfil, Guguşcuk adlı çocuk dergisini de çıkartmaya başladı. Çocuklar ve dil, onun en çok yoğunlaştığı alan şimdilerde.
Gagauz Dili (buna Türkçenin Gagauz Lehçesi demek daha doğru olabilir), Rusçanın etkisiyle hızla yok olurken, buna, ürettiği projelerle hayatını / zamanını / enerjisi siper edenlerin başında Güllü Karanfil geliyor: Dergi dergi, kitap kitap, proje proje, bildiri bildiri, antoloji antoloji. Diyeyim size.
Ödülü de hak edenlerden. (Kahramanlar ödül beklemezler ama bu sene Alman Bili Adamları Derneği’nce Türk Dünyası Hizmet Ödülüyle ödüllendirilmesi ayrı bir vefa oldu, onun hayatında.)
Evet; Güllü Karanfil, yıldızları avucunda tutup bütün dünyaya Gagauz Yeri’nden selamlar getiren bir şair.
Güllü Karanfil; Gagauz dilinin yüzü güldüren şair. Şair ve akademisyen.
İçindeki Guguşcuk hiç susmasın ki hep yaz ve aktar gençlere; olur mu Güllü kardeşim.