“Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik.” Yunus, 14

Mekke, Medine, Kudüs, Bağdat ve İstanbul gibi değerli olan Şam'ın yöneticisi oldun. Çeyrek asır yöneticilik yaptın. Şehirlere diktiğin putların, güvendiğin yabancı ülkelerin, beslediğin adamların, ateşlediğin silahların, zenginleştirdiğin ağaların seni koruyamadı.

Ödlek olarak kaçtın ve fareler gibi sığındın. Değer miydi fani dünya için hem dünyanı ve hem de ukbanı yıkmaya ve yok etmeye?

Değer miydi insanların kanına girip, sonra kuyruğunu sıkıştıran aslan gibi korkarak kaçmaya? Bilirsin ki aslan/esed can almak için gelir ama onu bir boynuz darbesi sakat bırakır ve canını sürünerek verir. Sana yakışan Esed/Aslan olmak değil, insan kalmaktı ancak sen rahmeti değil, laneti seçtin.

Koltuğun çok çürükmüş, onun ayağına giren kurt onu yemiş ama sen anlamadın. Hala kaybettiğin koltuğuna ve iktidarına üzgünsen yine anlamamışsın. Sana ağlamak bile nasip olmayacak, firarın hicret sayılmayacak, ölümün şehadetle rütbelenmeyecek…

Ey Esed, isminde müjde olsa da sen korkunun yaşattığı zülme vareste oldun. Senin Beşşar –müjde- oluşun ülkeden kaçmakla itmam buldu. Evet, sen ümmete müjde oldun çünkü zalimlerin yıkılışına örnek olacaksın. Evet müjdesin çünkü azapla karşılaşacaksın. Hayırla yad edilmeyeceksin.

Hayırla ve doğrulukla değil yaptıklarının vebaliyle hatırlanacaksın. Sen ve yardakçıların bu vebale ortaktır. İster yatağında öl, istesen misafir kaldığın sarayda öl, ruhun daima darda, aklın korkuda, ailen nefrette ve batılın tokmağı her an kafana düşmektedir. Göz doktoru oldun ama nazarın kapalıydı, gördün ama basiretin yoktu, göz dedin lakin gönlün kördü işte doktor bey bir aile ve hayat ancak böyle yok olur sana ve senin gibilere ders ve ibret olması dileğiyle...

Ey Esed, sen bize ümit vesilesi oldun, zalimlerin nasıl yıkılacağına şahit oldun. Evet, sen tüm zalimlere korku verdin, iktidarların ne kadar zayıf olduğunu bize yaşattın. Kitabımızın açıkladığı gibi örümcek ağı kadar zayıf bir saltanatın varmış. Sen tuttuğun ipin zayıfladığını anladın ama fayda göremedin. Evet, ey Esed, kulakların duysa da sana faydası olmayacak, dillerin olsa da hakikati söyleyemeyecek, gözlerin gözünü parlatmayacak çünkü hepsi kararmış ve paslanmıştı.

Ey Esed, resimlerin, posterlerin ve heykellerin bir sineğin misaliyle zafiyetini gösterdi. Ruhu olmayan şey zayıftır ve yıkılmaya mahkûmdur. Bilemedin ki günler değişir, roller değişir, ezber değişir kalıcı olansa hakikattir.

İktidarının yarısında ülken kan gölüne dönerken, yurttaşların denizlerde boğulup, kamplarda sürünürken sen bunlardan ders almadın. Şam’ın değerini bilemedin. Lisanı sıdk ile anılmadın. Seni destekleyenler seni vatanından alıp mahkûmiyetine yardım ettiler.

Şunu bil ki senin olmadığın ülke daha değerlidir. Yokluğun Şam için eksiklik değildir. Varlığın toplum için rahmet ve adalet değildi. Doldurduğun hapishanelerin kapısı açıldı ancak toprağa gömdüklerin ise hesap için ahireti beklemektedir. Hürriyeti yazması gereken kalemleri susturdun ve ülkeni cehalete mahkûm ettin. 1971 den itibaren baban Hafız Esedin zulmünü devam ettirdin.

Sonuç olarak 1970 yılından itibaren yaptığınız zulümlerle beraber geriye sadece cahil bir ülke bıraktınız. İnsanları dünyaya dağılmış ve mülteci olmuş insanlarla aynı kaderi paylaşman ilahi bir adalettir. . Suriye-Türkiye sınırı 911 km uzunluğundadır. Sınırı en uzun olan komşumuzsunuz. Bu sebeple komşu bizim için ihsana vesile olacak bir değerdir.

İslam ülkeleri ne AB gibi, ne de ABD gibi içi içe devletler birliği değildir. Keşke bizde pasaportsuz olarak birbirimize gidip gelebilsek, birbirimizi destekleyebilsek, aramızda ki ayrılıkları kaldırabilsek dünya ne güzel olurdu. Zorda olsa ümitliyiz ve görmek istiyoruz.

“(Ey Hz. Peygamber ümmeti), sizi yeryüzünde halifeler yapan (size yeryüzünün tasarrufunu ve hâkimiyetini veren) O’dur. Artık kim (bu büyük nimeti) inkâr ederse, inkârının cezası kendinedir. Kâfirlere, küfürleri, Rableri katında ancak buğz artırır. Kâfirlere, küfürleri, hüsrandan başka bir şey artırmaz.” Fatır, 39

Âlemlerin rabbine hamdolsun, zalimlerin kökü böyle devrildi...