Topraklarımız ve ziraat için çok önemli olan “ANIZ YAKMA”, “YAPRAK ve TÜM BİTKİSEL ARTIKLARI/ATIKLARI DEĞERLENDİRME” sorununu bir türlü çözemedik. Zirai üretimde en kolay olanı dahi çözemedik!
Çok basit, neredeyse zahmetsiz ve maliyetsiz,
Ama toprak ve ziraat için son derece faydalı olmasına rağmen çözemediğimiz üç zirai sorun olarak bu üç konu hala önümüzde durmaktadırlar.
Bunca ilçelerimize kadar yaygın ziraat kurum ve teknik elemanlarımıza ve yasal altyapıya rağmen çözemediğimiz bu üç önemli meseleyi tek tek ele alalım.
ANIZ YAKMA
Herkesin malumu olduğu üzere anız yakma toprağın yapısını mahvettiği gibi, içindeki besin elementlerini, mikroorganizma canlıları ve toprakta yaşayan diğer hayvan türlerini topyekün imha etmekte,
Bununla da kalmayıp, yangınlara sebebiyet vermekte, duman ve görüntü kirliliği oluşturmakta, çevresel açıdan mühim sorunlara sebep olmaktadır.
Yasal olarak ta suç olduğu halde, on yıllardır bu sorun devam etmekte, ciddi bir eğitim, murakabe, takip ve ceza sistemi işletilmemektedir.
Birçok çiftçimiz, tarla sürme ve ekimde engel teşkil eden anızın bu yönünü bildiği ve hep gerekçe olarak ileri sürdüğü halde, bu zarardan çok çok daha büyük zarar ve kayıplara yol açan yakma işleminin zararlarını tam olarak anlamamakta, kavrayamamaktadır.
Birçok konuda olduğu gibi zirai eğitim noksanlığı burada da kendini göstermektedir.
Sorunun çözümü gayet basit. Yaygın ve devamlı zirai eğitim, takip, murakabe, caydırıcı müeyyide/yaptırım ve ceza!
DÖKÜLEN YAPRAKLARIN DEĞERLENDİRİLEMEMESİ
Her sonbahar/Güz geldiğinde dökülen ve heba edilen tonlarca yaprağı görünce içim “CIZ” eder.
Ziraat arazilerimiz içinde ve çevresinde, meyve bahçelerimizde ve evlerimizin yakın çevresinde, hemen her yerde var olan milyonlarca ağacımızdan dökülen yapraklar,
Umumiyetle süpürülüp toplanmakta ama değerlendirmek yerine, ya diğer atıklar gibi rastgele bir yerlere atılmakta ya da toplanıp yakılmaktadır.
Organik gübre hammaddesi olan bunca yaprak heba edilmekte, atık/çöp görülmekte ve müthiş değerinden habersiz olarak zayi edilmektedir.
Oysa arazilerin belli yerlerine süpürülüp toplanıp çürütülse, dünyanın en kaliteli “ORGANİK GÜBRESİ” olarak ziraat arazilerimizde, meyve ve süs bitkilerinde eşsiz gübre olarak, hem de bedava olarak kullanılması mümkün olacaktır.
Gübre fiyatlarının çok yüksek olduğu ve kimyasallar içererek birçok zararı bulunan ticari gübrelerin yanında, son derece düşük emek ve maliyetle yapraklardan elde edilen organik gübre alternatif olarak mutlaka değerlendirilmeli, tek bir yaprak zayi edilmemelidir.
Bu konuda fiili en güzel örnek ormanlarımızdır.
Ormanlarımız, döktüğü yaprak ve dal kırıntılarının çürümesi ile beslenmekte, ilave en küçük bir gübreye dahi muhtaç olmamakta, müthiş bir döngü ile kendi kendilerini beslemektedirler.
Bu işin çözümü de çok kolaydır.
Yapılması gereken, köylümüz, çiftçimiz hatta küçükte olsa bahçe sahibi olan şehirlimizin eğitilmesi, yaprakların en kolay ve basit çürütme yöntemlerinin öğretilmesi ve rastgele bir yerlere atılması ve yakılmasının önüne geçilmesi, yasaklanmasıdır.
BİTKİSEL ATIKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Üçüncü olarak çözemediğimiz ve değerlendiremediğimiz mesele, tüm bitkisel atıkların değerlendirilmemesi,
Yapraklarda olduğu gibi, çöp görülmesi ve derelere, gayrimeskun yerlere, kuytu köşelere, çöplüklere atılması ya da yaygın olarak görüldüğü gibi yakılmasıdır.
Oysa tüm bitkisel atıklar çürütülerek organik gübre olarak değerlendirilebilir.
Hem de topraklarımız ve tüm zirai bitkilerimiz için sıfır zararlı ve en faydalı besin elementi ihtiva eden tabii gübre olarak.
Örneğin, fındık yetiştiriciliği yapılan Kuzey Anadolu kıyılarımızda, fındık hasadı ve patozlamadan sonra ortaya çıkan binlerce ton fındık dış kabuğu yani “ZURUF” denilen bitkisel kısım, ya yollara serilmekte, rastgele arazi dışı yerlere atılmakta ya da yaygın olan şekli ile yakılmaktadır.
Bu israf SADECE FINDIKTA DEĞİL, biçilen çayır, çimen ve yeşil alanlardaki otlarda, budanan ağaç dallarında ve yabani diye adlandırdığımız tüm bitkisel materyalde yapılmakta, tonlarca altın değerinde organik gübre materyali heba edilmektedir.
Bu konuda da çözüm gayet basit ve yaprakta yapılması gerekendir.
İlçelerimize kadar örgütlenmiş ziraat teşkilatlarımız bu konuya el atmalı, dairelerinden ve odalarından çıkıp, çıkmak şöyle dursun, odalarında hiç oturmayarak arazide, çiftçinin, köylünün ve bahçe sahibi şehirlinin yanında olmalı,
Bu konuları ısrarla takip etmeli, anlatmalı, eğitmeli, her gün bir çiftçiyi ziyaret edip, bu ve benzeri zirai tüm konularda eğitim vermeli, göstermeli, fiili olarak uygulatmalı ve eğittiği çiftçinin tutanakla imzasını alıp dönmelidir.
Ziraat teknisyen ve mühendislerinin, genel ifade ile teknik elemanlarının muhakkak bu işleri layıkıyla yerine getirmede kısıtlı imkanları varsa, onlar da çözülmeli, en kolay ve maliyeti en düşük yöntemlerle köylü ve çiftçinin yanında olması muhakkak sağlanmalıdır.
Fiili durum hiç iyi görülmemekte, istisnaları elbette var ama ziraat teşkilatları çoğunlukla odasında müşteri beklemekte, sınırlı gelenlere de yeterli ilgi ve alaka, çaba sarfedilmemektedir. Aynı durum hayvancılıkta ve veteriner hizmetlerinde de sözkonusudur.