“Her hak sahibine hakkını veriniz” Hadis
Fransızca kökten gelen bürokrasi kelimesi TDK sözlüğünde:
1. isim Devlet kurumlarında çalışan üst düzey yöneticiler topluluğu:
"İyi bir bürokrattı. Akıllı ve zeki bir insandı." - Rasim Özdenören
2. isim, mecaz Devlet kurumlarında kırtasiye işlerini öne sürerek işlemleri zorlaştırma; kırtasiyecilik: "Tek çıkar yol, bürokrasiyi ıslah etmek ve kendimizi tabii bir gelişmeye terk etmek." - Cemil Meriç.
Bürokrasi denen “Kurum” kendi içinde bir imparatorluk oluşturmuştur. Öyleki bu oligarşiden ülkeyi yöneten en üst düzey insanlar bile zaman zaman şikayetçi olmuşlardır. Bu konuda çok kişinin tecrübesi, anısı, akademik yazılar vs gibi hususları görmek/okumak mümkündür.
O güçlü bürokrat bazen bir üst güç ile, çıt kırıldım olmaktadır. Ya da bürokrasiyi en üst yetkili onu etkisiz hale getirmektedir. Kısacası bürokrasi “Olmazları olduran veya olurları olmazlaştıran” bir kurum haline gelmektedir. Bürokrat, döner merdiven gibi basamakta sağlıklı durursa yukarıya doğru yükselmektedir.
Peki bürokrat kimdir? Bence camide ki imam, dairede ki müftü, okulda öğretmen, üniversitede ki akademisyen, kışlada komutan, sağlık ocağında ki doktor, kısacası başkanlığa ve bakanlıklara bağlı hizmet eden her görevli etki ve yetkisi farklı olsa da bir bürokrattır. Üst bürokratın, bir memurunu ziyaret sebebi olarak; “Kendinizi değerli hissedin” dediğini unutmuyorum.” Bu bir aşağılamanın göstergesidir.
Halk olarak hayatımızda olumlu iz bırakan kaç bürokrat tanıdınız veya gördünüz. Merhum Necip Fazıl’ın şiirinde de hikâye ettiği bürokrat:
Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Evet halka o bürokratlar ki çatık kaş ve söz sahibiyken üstlerine ise müdâhene sanatını en iyi kullananlardır. Çıkar sağlama veya hoş görünme amacına yönelik söz ve davranış anlamında ahlâk terimine mudahene denir.
Meşhûrdur ki zulm ile olmaz cihan harâb
Eyler anı müdâhene-i âliman harâb (İzzet Molla’dan).
Hikmet nizâm-ı âlem-i kevn ü fesâdı hep
İhlâl eden müdâhenedir irtikâbdır (Hersekli Ârif Hikmet).
Halk müdâhaneden iğtrenir. Ona göre müdâhene en acı hakîkatten daha çirkindir (Cemil Meriç).
Yine efendisinden aynıyle böyle bir suâle muhâtap olan bir müdâhin, “Efendim, kulunuz müdâheneciyim, mücâdeleci değil” demiş (Fâik Reşat)
Ülkemizde maddi ve manevi yatırımların olmaması ve gecikmesi, hayır işlerinin zorlaştırılması, vekalete bakarken imzaların cimrileşmesi, yetkisini bilmeyip bazen azarlanmak ve bazen de kapının örtülmesi gibi çok şey sayabiliriz. İnsan devlet memuru olmayabilir ama memura işinin düşmemesi mümkün müdür? Basit olarak bir tek doktorun imzasıyla iş görebilir raporu dahi azarlanmadan almak bazen mümkün değilken, bankada dahi memurenin önünde “olmazları” aşamazken bu ülkenin ilerlemesi mümkün mü? Kürsüde ve minberde ki yanlışlarımız ve azarlarımız veya nezaketsizliğimiz de başka bir yaramızdır. Pandemi döneminde cemaatini azarlayan, küstüren ve kalplerini kıran nice cami görevlileri biliriz.
İşini çok iyi yapan yok mu elbette var ve onlara müteşekkiriz fakat işi zorlaştıranları aşamamak çok acıdır. Müslümanlara peygamberimiz Aleyhisselam şöyle buyuruyor: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz.” Allah Teâlâ buyurur ki: “Allah sizin için kolaylık istiyor, güçlük çekmenizi istemiyor.” 3/185
Bürokratik engel çok yönlü kul hakkı ve zulümdür. İmza atmaktan korkan veya yol göstermeyen niçin amir olur ki? Her şeye şüpheyle bakmak ruh sağlığı yerinde olmayanların halidir.
Tanıyanlar bilir beni, devlet dairelerine işim düşmedikçe ziyaret, fotoğraf, övgü vs sebeple gitmemeyi ilke edinmişimdir. Hatta çok sevdiğim bir arkadaşımın amirlik yetkisiyle muhataplarına hakaretine şahit olunca onunla ailece görüşmeyi yıllarca kesmiş biriyim. Ne derseniz deyin devlet makamları soğuktur ve samimi gelmiyor bana. Hatta yaptığım en hayırlı işi/ibadeti onlar yapın dediğinde o hayırdan bile soğuyorum. Bir karamsarlık ve kasvetin var olduğunu müşahede ediyorum. Onlar bir fotoğraf çektireceklerinde kendilerini arkalarında ki fotoğrafın kıblesine göre ayarladıklarından galiba bereketli işlere imkân olmuyor. Bürokrasi onlar için cennet olabilir ama halk için cehennem mi olmalıdır? Bürokrat olmak nice gönülleri kırmaksa ki genel gidiş böyle, o ülkede fazilet, terakki ve erdemden bahsedilemez. Bürokrasi gerek iş adamlarının ve gerekse sivil kurumların heyecanını ve aşkını hissedemiyorsa başta kendiniz, sonra muhatabına ve esas olarak ülkeye zulm etmektedir. Onlara hakkımız helal değildir.
Bürokrasin değeri ve fazileti ise başka bir bahara!
Not: Bir yurt açılışında Milli Eğitim Müdürlüğünde olağanüstü ilgi, yardım ve güler yüz gördüğüm memuru asla unutmuyorum. “Ben Allah’a söz verdim” memur olursam herkese çok yardımcı olacağım demişti. Belki de işin esası buradadır.