FUTBOLA SAPANCA’DA BAŞLADI, SAKARYASPOR’DA BIRAKTI
3 Eylül 1952’de doğmuştu. Doğuştan yetenekli, doğuştan futbolcu olarak yaratılmıştı. Sapancalıydı. Yılmazerlerdendi. Dünyaya da hayata da futbol âlemine de gözlerini Sapanca’da açtı. Sonra - sırasıyla - Şekerspor, Bilecikspor, İznikspor, Ankara Şekerspor, Bursaspor (Süper Lig’deyken) ve Sakaryaspor formasını giydi. Amatör milli oldu. 3 kez gol kralı oldu.
Sakaryaspor günlerini 2013 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle anlatıyordu: ‘Sakaryaspor’un beş sezon formasını giydim. 29 yaşındayken futbolu yeşil siyahlı forma ile bıraktım.’
‘ELAZIĞSPOR’A RÖVEŞATA İLE ATTIĞIM GOLLE KÜMEDE KALDIK’
‘1976-77 sezonunda Elazığspor’la içeride kümede kalma maçımız vardı. Yenemezsek küme düşecektik. Ben sakatlıktan yeni çıktığım için ikinci devre girmiştim. Kümede kalma mücadelesiydi bu. 0-0 devam ediyordu maç, yenmeliydik. Bir pozisyon oldu. Rakip sahanın ortalarından onların ceza alanına doğru bir orta yaptı bizimkiler. Top yere vurduğu an kafaya çıkar gibi yaptım. Röveşata ile topu ağlara gönderdim. Stat sevinçten yıkılıyordu. Kümede kalmıştık. Sakarya’da böyle bir gol görülmemişti. Gol seneler sonra bile herkesin ağzındaydı. Bu golle kümede kaldık o sezon.’
‘ÜÇ SEZON PEŞPEŞE ATTIĞIM GOLLERLE KÜMEDE KALDI SAKARYASPOR’
‘Bir tek o sezon değil. Göztepe’nin şampiyon olduğu sene Altınordu maçı da 0-0’dı. Golü attım, Sakaryaspor yine kümede kaldı. Gol attım, takım yine kümede kaldı. Bir sonraki sene Beykoz maçında kafayla gol attım, yine kümede kaldık. Üç sezon peşpeşe benim attığım gollerle kümede kaldı Sakaryaspor. Bu üç maçın da formalarını yıllarca sakladım. 1999 Depreminde hepsi enkaz altında kaldı. Bulamadım. Elazığspor maçında giydiğim formayı enkazdan çıkarttım. Yırtıkları var ama çerçevelettim. İşyerime astım. Hepsi yırtılır ama formanın içindeki kalp hiçbir zaman yırtılmaz.’
‘SAKARYAPOR BENİM HER ŞEYİM, SENELERİMİZİ VERDİK BİZ ONA’
‘Sakaryaspor benim her şeyim. Biz Sakaryaspor’a senelerimizi verdik. Aç gezdik. Yürüyerek sahaya çıktık. Çim sahada hiç oynamadık. Toprak sahada oynadık. Maçtan sonra her tarafımız yara bere içinde olurdu. Şimdi sahalar halı gibi. Bu yaşta çıkıp oynayasım geliyor. Arkadaşlarımla beraber çok zor şartlarda oynadık biz. Yemek yiyecek yerlerimiz yoktu. Duş almak için tüpü kendimiz alıyorduk. Bir deplasman maçına gitmiştik. Tozluk yok. Borç tozluk aldık. Sonra parasını verdik. Bizim zamanımızda şartlar gerçekten çok zordu.’(1)
‘ALAATTİN, SELAHATTİN BEN. İMAM HATİP’TE ÜÇ KAFADARDIK’
Gençlik/öğrencilik günlerini de şöyle anlatıyor, 26 Nisan 2016 tarihinde Adapazarı Sait Tanış Kültür Merkezi’nde Fahri Tuna’nın organize edip yönettiği Selahaddin Şimşek Anma Programı’nda Hicri Uzunözmen (2): ‘Adapazarı İmam Hatip Lisesi’nde 6A sınıfına kadar, Alaattin (Taşçeken), Selahattin (Şimşek) ben, üç kafadar, o zamanlar okul bizden soruluyordu. Ben önce Hasan Hüseyin Işık’ta iki sene hafızlık yaptım, ondan sonra İmam-Hatip’e geldim. Ben geç geldim. Sınıfın en büyükleri bizdik. Sekiz sene Patates Halinden Çark Caddesine İmam Hatip’e gittim geldim. Alaattin Selahattin ben. Sınıfın ağbileriydik. Her şeye üçümüz koşturuyorduk okulda. Ben futbol ve voleybol oynuyordum. Alaattin de çok iyi futbolcuydu. Güreşte, hepsinde vardım. Biz üç kafadar kravat takmazdık. Hayati Eşme sınıfa girer girmez bize, üçümüze bakardı. Üçümüzde de zaten kravat yok. Çıkın dışarı der atardı sınıftan. Bizde devamsızlık çoktu zaten.’
‘İMAM HATİPLİLİĞİMLE HER ZAMAN GURUR DUYDUM’
‘Hasan Hüseyin Işık Hoca’dan kurtulmak için İmam Hatip’e gittim. Allah razı olsun babamdan iyi ki göndermiş beni İmam-Hatip’e. İmam-Hatip’teki günlerimden çok zevk aldım. Müdür muavini Yüksel Yılmazer amcamdı zaten. Ben Bursaspor’dayken İmam-Hatipli diye, namaz kılıyorum diye oynatmadı beni hoca. Ben Bursa’da Ulucami’de müezzinlik, imamlık yapıyordum. Bir futbolcu imam olacak, müezzin olacak… İmam Hatipli olduğum için her zaman gurur duydum. Ve her zaman da en önde gidenlerinden oldum. İmam-Hatip’i bitirdiğim sene Bursaspor’a transfer oldum. Önce Bursaspor, ardından Sakaryaspor… Futbol hayatım öyle geçti.’
ÇAMLIYURT: ‘GOLÜ KOKLAYAN BİR OYUNCUYDU’
Erdoğan Çamlıyurt (Süper Lig eski hakemi / 1944 Adapazarı doğumlu/ Adapazarı ve Balıkesir’de yaşıyor): ‘Çok sevdiğim biriydi. Çok iyi bir santrafordu. Golü koklayan, topla buluştuğunda ne yapacağını çok iyi kestirebilen ve oynarken, top sürerken düşünebilen bir futbolcuydu. Çok değişik yapıda bir adamdı. Çok iyi, çok teknik bir futbolcu olmasına rağmen iyi profesyonel olamadı. Kendine iyi bakmadı. Kazandığını ilerisi için kenara koyup değerlendiremedi. Fakir geldi fakir gitti derler ya öyle. İnsan olarak iyi inandı. Hürmetkârdı. Şakacıydı. Onunla beraber olmaktan hoşlanan insanlar çoğunluktaydı. Allah rahmet eylesin.’
GİRİŞKEN: ‘GEZGİNCİ BİR SANTRAFOR TİPİYDİ’
Erol Girişken (Adapazarı’nın yaşayan hafızası, spor yazarı/1948 Adapazarı doğumlu/ Adapazarı’nda yaşıyor) ‘Hicri Uzunözmen çok çevik gezginci bir santrafordu. Hiçbir zaman oyun içinde, ceza sahası içerisinde sabit kalmazdı. Devamlı sağa sola deplase olup kendine pozisyon yaratan bir santrafor tipiydi. Devamlı hareket hâlinde olduğundan yanında ve arkasındaki oyunculara da pozisyon yaratmış olurdu. Tek vuruşları iyiydi. Rakip futbolcularla da hiçbir zaman kavga hâlinde olmadı. Büyüklerine saygı küçüklerine sevgi gösteren bir kardeşimizdi Hicri. Elazığspor’a attığı güzel röveşata golüyle Sakaryaspor’umuzun kümede kalışını dün gibi hatırlıyorum. Allah rahmet eylesin.’
HIZAL: ‘HIRSLI, KAZANMAYI SEVEN, ÇILGIN BİR SANTRAFORDU’
Erol Hızal (Eski futbolcu/1948 doğumlu /Adapazarı’nda yaşıyor): ’55 senedir beraberdik. Ailece görüşürdük. Şu anda bile gözlerim doldu. Sakarayspor’da beş sezon beraber oynadık. Hırslı, kazanmayı seven, mağlubiyeti hazmedemeyen bir futbolcuydu. Çılgın bir santrafordu. Hava hâkimiyeti iyi olan, isabetli şutlar, goller atan biriydi. Rakibini daima hata yapmaya zorlayan bir futbolcuydu. Kazanmak için her şeyi yapardı. Sözünde durmayanı sevmeyen bir kişiliğe sahipti. İyilik yapmayı seven biriydi. Ne kadar sert görünse de çok yufka bir kalbi vardı. Bir sezonun son maçıydı yine. Hicri’nin parasını vermemişlerdi. Altınordu maçına çıkacağız iç sahada. Yenemezsek küme düşeceğiz. Oba Otel’de kamptayız. Hicri parasını alamadığı için kampa gelmedi. Antrenör Ahmet Karlıklı’ydı. Ben de takım kaptanıydım. ‘Hocam Hicri beni kırmaz, ben onu getiririm’ dedim. ‘Santraforda ona çok ihtiyacım var, getirebilirsen çok iyi olur’ dedi Ahmet Hoca. Yöneticilerle de konuştum. ‘Ödeyeceğiz, söz’ dediler. Gittim Hicri’yi buldum, ‘söz, takım kaptanı olarak parana kefilim’ dedim, yalvar yakar otele kampa getirdim. Ertesi gün maça çıkarken soyunma odasında yöneticiler ‘Hicri, sen bugün gol at yeter ki, söz paranı vereceğiz’ dediler. Maça çıktık. Hicri golünü attı, onun golüyle kümede kaldık o gün. Parasını gene vermediler. Benimkini de vermediler. Hâlâ ikimize de vermediler. Hicri en yakın arkadaşımdı. Çok ama çok üzgünüm. Allah mekânını cennet eylesin.’
ATEŞLİ: ‘TOPLARA ÇOK SERT VURURDU’
Kemal Ateşli (emekli yönetici, eski futbolcu /1953 doğumlu/Adapazarı’nda yaşıyor): ‘O İmam-Hatpliydi, ben Adaapzarı Atatürk Liseliydim. Daha sonra ben Düzcespor’da oynarken o Bursaspor’da oynuyordu. Ancak bir yıl kadar Sakaryaspor’da beraber oynayabildik. Toplara çok sert vurabilen bir oyuncuydu. Hava hâkimiyeti çok iyiydi. Kornerden gelen topları gol yapabilme özelliği olan bir oyuncuydu. Ben de sağaçık solaçık bazen de santrafor oynuyordum. Değişerek oynuyorduk. O da ben de sağa sola deplase oynuyor, arkadan gelenlere yol açıyorduk. İyi bir insandı. Yardımseverdi. Neşeliydi. Namazında niyazında bir oyuncuydu. Hepimiz severdik takımda onu.’
TAŞÇEKEN: ‘ÇOK GÜZEL KUR’AN OKURDU, SESİ ÇOK GÜZELDİ’
Alaattin Taşçeken (Emekli esnaf / 1953 doğumlu / Adapazarı’nda yaşıyor) ‘Hicri ile İmam Hatip Lisesi’nde son üç senemizde aynı sınıftaydık. Selahaddin Şimşek, Hicri, ben; üçümüz kafa dengiydik. İkimiz de okul takımında futbol oynuyorduk. Önce okul takım kaptanımız oydu. İki sene. O benden bir yaş büyüktü. Son sene onun yaşı statü gereği fazla geldiği için kaptanlığı bana vermişlerdi. Okul takımımızı Puşkaş lakaplı Tevfik Aydın Hoca çalıştırıyordu. Hicri santrafor, ben sol iç, oyun kurucu oynuyordum. İkimiz de çok iyiydik. Ona da teklifler geldi bana da. O gitti. Bana babam izin vermedi. Babam Terzi Ali Taşçeken müsaade etseydi belki birlikte birçok takımda oynayabilirdik. Nasip değilmiş. Hicri, Selahaddin’e ve bana karşı çok cana yakındı. Bazılarına karşı ise biraz agresifti. Neşeli, şakacı, özgüveni yüksek, girişken biriydi. Çok güzel Kur’an okurdu o yıllarda da. Sesi çok güzeldi. Patates Hali denilen semtte oturuyorlardı. Bahçeli Camii cemaati, sesi güzel olduğu için onun müezzinlik yapmasını isterdi. Severlerdi.
‘KAFA GOLLERİ MEŞHURDU BİZİM HİCRİ’NİN’
Boyu uzun olmamasına kadar, 1.77-78 kadardı, hava hâkimiyeti çok iyiydi. Kafaya çok güzel yükselirdi. Kafayla attığı golleri meşhurdu. Tak, doksana gönderirdi topu. Kafayla öttürürdü adeta topu. Öğrenciydik, bir gün beş lira parayla geldi, ‘Şekerspor’a transfer oldum’ dedi. Selahattin Hicri üçümüz gidip bir güzel karnımızı doyurmuştuk onun transfer parasıyla. Ölümünden bir yıl kadar önce İmam Hatip mezunları gününde görüşmüş, kucaklaşmış, hasret gidermiştik. Kur’an tilavetine yoğunlaştığını, 300’ün üzerinde hatim indirdiğini söylemişti. Çok mutluydu. Çok iyi bir arkadaşımızı kaybettik. Çok üzgünüz. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun…’
KÖROĞLU: ‘SINIFIMIZIN NEŞE KAYNAĞIYDI’
Zeki Köroğlu (Sınıf arkadaşı/1956 Adapazarı doğumlu / Almanya’da yaşıyor): ‘Hicri Uzunözmen ile Adapapazarı İmama Hatip Lisesi’nden sınıf arkadaşıydık. Benden dört yaş büyük olsa da. Sınıfımızın neşe kaynağıydı. Esprileriyle sınıfımızı güldürürdü. Çok güzle futbol oynadığı kadar çok güzel de voleybol oynardı. Sakaryaspor’da çok seyrettik onu. Çok güzel çalım atardı. Çok sevdiğim bir ağabeyimdi. Allah mekânını cennet eylesin.’
ÜSTÜNER: ‘BABACAN, ESPRİLİ MAKARA BİR AĞABEYİMİZDİ’
Yavuz Üstüner (Arkadaşı/1959 Adapazarı doğumlu /İstanbul’da yaşıyor): ‘Baba dostu, baba dostumuz Lütfü Uzunözmen’in oğluydu. Ben İmam Hatip Lisesi’nin orta 1.sınıfındayken o 6. Sınıfındaydı. Selahattin Şimşek, Alaattin Taşçeken’lerin sınıfındaydı. Okul ağbimizdi. Okul takımızın yıldızıydı. Babacan, esprili, makara bir tipti. Neşeli bir ağabeyimizdi. Sakaryaspor formasıyla statta çok seyrettim. Çok iyi topçuydu. Allah rahmet eylesin.’