Sosyal mecranın evimize ve cebimize girdiği günden sonra çok çeşitli konferans, seminer ve farklı konuşmaları dinleme imkânına sahibiz. Vaazlar ayrı bir güzellik veya ayrı bir faciadır. Bu konu bugün yazacağım husus değildir.
Konferans benzeri toplantılarda mekân, konu, zaman ve hatip ile dinleyiciler farklı mecralarda da olsa bir araya gelmektedir. Dinleyicinin önemli gördüğü iki husus var. Hatip ve konu. Bunlar kişiye göre yer değiştirmektedir. Bazen biri diğerinin önüne geçmektedir. Konferansı tertipleyen nezaketinden dolayı hatibe çok faydalı bir konuşma olduğunu ve dinleyiciler adına teşekkür etmektedir. Tabii ki bu durum dinleyiciler açısından her zaman böyle müspet değildir. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Önce hatibin konuya ve dinleyicilere verdiği saygının ilk görüntüsü olan giysileridir. Maalesef zaman zaman bu konuda ki vurdumduymazlık göze batmaktadır. İkinci olarak kullanılan zamanın, farklı alanlara/sözlere dalarak israf edilmesidir. Bir anlamda abur cubur yemeğe benzer durum söz konusudur. Konferansın konusuna bağlılık ise en önemli husustur. Üzülerek ifade edeyim bu durum, çok kere dinleyiciyi hayal kırıklığına sevk etmektedir.
Konu başlığına sadakat ve meseleyi özet olarak bir saatlik zaman diliminde sunmak katılımcıların beklentisidir. Ve bu Konferans aynı zamanda ilmi bir ahitleşmedir. Konuşmacı anlatacağı konu onun için, bir ahde vefa hususudur. Bazen hatibin aynı konuda kitabı olduğu halde iç açıcı olmayan konuşma durumuyla karşılaşmaktayız.
Son olarak konuşmacının nezaketi, saygısı, zamana ve konuya sadakati daima hayırla anılacaktır.
«Biraderim Harun, o, lisan bakımından benden daha fasihtir. Binâen'aleyh onu da benimle beraber yardımcı (bir peygamber) olarak gönder ki beni tasdık etsin. Çünkü ben, beni tekzîb edeceklerinden endîşe ediyorum». Ayet; Kasas, 34
OKUL VE KIYAFET
Canlılar içinde giysi ve kıyafet konusu tarih boyu yaşanmış ve konuşulmuştur. İnsanların elbiseleri inançlarına, iklime, mevsime ve mesleğe hatta yaşlara göre farklılık göstermektedir. İdeolojiler ve giysi konusu tarihte çok canlara sebep olmuştur. Ülkemizde bir şapka için başlar verilmiş, idamlar uygulanmıştır. Peygamberimiz elbise için uyarılar yapmış fakat kimseyi yargılayıp cezalandırmamıştır.
Giysi, beden ve mahremiyet konusu, eğitim ve okulların en önemli hususudur. Ülke olarak çocuk ve gençlerin giysileri konusunda maalesef ciddi bir yol haritası olmamaktadır. Serbestlik ve hürriyet adına farklılıklarımız denizle/sahille, kara kadar değişiklik arz etmektedir.
Bu konunun yetkilileri durumu bilip görmekle beraber şahsi endişe ve sonuç alamayacaklarını düşündüklerinden dolayı sessiz kalmaktadır. Bu dağınıklık özgürlük olmaktan çok derbederliğe yol açmaktadır. Hep beraber bir çözüm bulunmazsa eğitim müesseseleri film setine dönebilir.
Eğitim sadelik ister. Bedenle değil akıl ve ruhla ilgilenmeyi tercih eder. Mezuniyet günlerinin bir balo ve moda gösterisi gibi olması maalesef eğitimin acı yüzünü göstermektedir.
Kıyafet konusu eğitimin her kademesinde aynı önemdedir. Umulur ki eğitimle ilgilenen hocalar ve ülke yöneticileri bir yol haritası belirlesinler. Tesettüre zarar gelmesin diye derbederliğe göz yummak sağlıksız nesillerin gelişine sebeptir.
“Ey ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir örtü ve bir de bir ziynet libası indirdik, takvâ libası ise o daha hayırlıdır. Bu, işte Allah Teâlâ'nın âyetlerindendir, umulur ki, bunu düşünürler.” Ayet; Araf, 26
ELBİSE VE DİN
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bir gün şöyle buyurdular:
“Uyuduğum esnâda gördüm ki insanlar bana arzolunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi sadırlara kadar iniyor, kimi daha kısa idi. Ömer ibnü’l-Hattâb (r.a) da bana arzolundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı.”
Ashâb-ı kirâm:
“‒Yâ Rasûlâllâh, bunu ne ile te’vîl (tâbîr) ettiniz?” diye sordular.
Efendimiz (s.a.v):
“‒Dîn ile tâbir ettim!” cevâbını verdiler.