23 Nisan 2024, Salı

Yöneten: Hatice Kızılorman                                                                                                                                                    (Anı yazarı / Adapazarı)

Hatice Kızılorman (Öğretmen / Adapazarı):                                                                                                                           a) Öykücü doğulur mu, olunur mu? b) Bir öykücüyü en çok ne besler?'                                                          Yazı yazabilmenin doğuştan gelen bir kabiliyet olduğuna inanıyorum. Ancak doğru eser okumaları yapmazsak, Allah’ın bize armağan ettiği şu kâinata, şu hayata hayret değil; gaflet nazarıyla bakarsak iyi bir yazar olabileceğimizi düşünmem mümkün değil.

İbrahim Gürel (Yazar / Adapazarı):                                                                                                                                      a) Hocam küçürek öykü yazmaya ne zaman başladınız? Kimlerden etkilendiniz, bu alanı nasıl ve neden seçtiniz? b) Günümüzde dergilerde bile artık küçürek öykü köşesi, hatta küçürek öykü yarışmaları var. Küçürek öykünün son yıllardaki bu gelişim süreci ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?                                                                                                                                               Küçürek öykü yazmaya 2002 yılında yüksek lisans yaparken başladım. Danışman hocam Ramazan Korkmaz sayesinde bu türle tanıştım ve yazmaya başladım. Küçürek öykünün değerinin ilerleyen yıllarda daha çok anlaşılacağını düşünüyorum. Çünkü bu tür çağımıza uygun bir tür… İnsanların uzun metinler okumaya ne vakti ne sabrı var artık.

Yusuf Yılmaz (Yazılımcı / Sakarya):                                                                                                                'Hocam küçürek öykü az kelime ile çok şeyler anlatma işi midir? Diğer öykülerle küçürek öykü konusundaki fark, okur açısından yeterince anlaşılabildi mi acaba’                                                                         Evet, az kelimeyle çok şey anlatma işidir. Çok az kelimeyle bir öykü yazabilmek, bu öyküyü şaşırtıcı kılabilmek oldukça güç. Şimdi yeterince anlaşıldığını düşünmesem de ileride anlaşılacağına şüphem yok.

Aysel Gedik (Gıda mühendisi / Mersin):                                                                                                       ‘Kitaplarınızdan biri ‘Kısa Devre’, diğeri "Dil Sürçmesi"; Bu iki isme nasıl karar verdiniz? Dilin sürçmesi ile küçürek öykünün ilişkisini açıklar mısınız?'                                                                            Dil Sürçmesi öyküsü Freud'un lapsuslar üzerine yaptığı yorumlardan yola çıkarak yazılmıştı. Dil sürçmeleri rüyalar gibi bizi ele verir, bilinçaltımızı gözler önüne serer. İlk kitap benim için yıllarca sakladıklarımı paylaşmak olacaktı. Mahzenimi açacaktım. Cengizhan Genç'in tavsiyesiyle bu ismi koyduk, zaten kitaptaki bir öykünün de ismiydi. Kısa Devre'ye gelince küçürek öykülerin şok ediciliğine ve hacminin küçüklüğüne bir gönderme olarak seçildi.

Nermin Kaçar (Emekli memur / Bolu):                                                                                                                 “Son dönemde sıkça duyduğum ve merak ettiğim küçürek öyküyle Bolu’ya geldiğinizde sizin okuduğunuz bir öyküyle tanışmış oldum. Bu kadar az kelimeyle vurucu ve etki bırakan öykü yazmanın inceliklerini bize anlatır mısınız? Mesela ben de öykü yazıyorum ama küçürek öykü yazmaya cesaretim yok. Bu zamanla mı gelişiyor?                                                                                          Zamanla gelişebilir sanırım. Bu konuda bir şey diyemem çünkü bende öyle olmadı. Benim karakterime bu tür daha uygundu uzun öykü yazmadan baladım küçürek öykü yazmaya. Ama insanın yazdıkça eli ısınıyor, cümlelerinde fazla gereksiz sözcük kullanmaktan imtina ediyor.

Necla Dursun (Bankacı / İstanbul):                                                                                                                                               '"Küçürek öykü yazmayı bir nebze şiire benzettim, kitabınızı okuduğumda. Siz bu konuda neler söylersiniz? Şiir yazmayı düşündürdü mü size, bu alanda eser vermek?"                                                                                        Evet, şiire yakın bir tür. Küçürek öyküde bir olay ya da durum vardır, şiirde duyguların anlatımı/aktarımı. Küçürek öyküde bir an anlatılır genelde. Yazar bizi sarsan o "an"ı fotoğraflar. Az sözcükle çok şey anlatmak yönüyle benziyorlar. Şiir konusunda iddialı olmadığım için yazdığım şiirleri yayımlatmadım. Ama önceleri hece ölçüsüyle ama beyit kullanarak tasavvufi şiirler yazardım.

Aslıhan Akkoyunlu (Türkçe öğretmeni / Adana):                                                                                                                       'Ramazan Korkmaz'a göre "Küçürek öykü, vazetmez, nasihatte bulunmaz, karakter geliştirmez, okuyucuyu bir yere taşımaz vb. Ancak bazı değişmez hakikatleri sezdirir, insanları onlarla aniden yüzleştirerek şok uyarmalar yapar." demektedir. Yine küçürek öykünün 100 kelimeyi geçmeyecek anlatılar olduğunu söylemektedir. Bu bakımdan küçürek öykü yazarlarının yazma süreçlerini nasıl değerlendirirsiniz?                                                                                    Kendi yazma sürecimden bahsedecek olursam illa şu oluyor dediğim bir süreç yok. Ya aniden bir öykü gelir zihnime, hiç değiştirmeme bile gerek kalmaz. Ya kurgularım saatlerce hatta günlerce üzerinde çalışırım.

Yasin Andaç (TDE yüksek lisans öğrencisi / İstanbul):                                                                                                  Ben küçürek öyküyü filtre kahveye benzetiyorum doğrusu, yani bir şeyin özünü yakalamak diyebilirim. Ve nedense bir küçürek öykü yazarı için başka bir seçenek yoktur diye düşünürüm; yazar öze ulaşmıştır ve israf edeceği bir damlası dahi yoktur. Sizce de küçürek öykü bu mudur?”                                                                                                                                                                           Evet, budur. En azından benim küçürek anlayışım o. İşlevi olmayan tek bir sözcüğe bile yer vermemek.

Emre Karaman (Yazılım mühendisi / İzmit):                                                                                                                                                                       ‘Üç cümle, on beş kelimelik bir küçürek öyküyü beraber yazabilir miyiz? (Nasıl bir zihni hazırlık, ilk kelime, ilk cümle?)

Küçürek öykü yazmak öyle sanıldığı gibi kolay değil. Bir atölye ortamında yapmaktansa önceden, üzerinde çalışılarak yazılmış metinler üzerinden yol göstermek daha doğru olur sanırım.

11. Hümeyra Akargeçer (Güzel sanatlar öğretmeni / Adapazarı):                                                                                                                                   'Kitap yazarken ki ruh hâliniz önemli mi? Öykü yazmak için belli bir saat ve mekân tercihiniz, ritüeliniz / olmazsa olmazlarınız var mı?’

Küçürek öykü yazdığım için illa masa başında oturmam gerekmiyor.  Bu da aslına bakarsanız bana bir özgürlük tanıyor. Ritüellerim yok. genelde çoğu öykümü uykusuz gecelerde, yatağımda uyumak için dönüp durduğum zamanlarda yazmışımdır.

Aygül Yıldırım Uzun (Aktivist - yazar / Bolu):                                                                                                                                              'Anneniz küçürek bir öykü olsaydı, ne yazardınız onu anlatmak için.” Onun için bir öykü yazmıştım zaten. Vefat etmişti hastane. Hastane dönüşü bütün eşyaların onu bıraktığı yerde durduğunu görünce “Yalnızlık” adlı şu öyküyü yazmıştım ona.

Ne kadar yalnız olduğumu sordu.                                                                                                                                       'Bir ölünün ardında kalan eşyalar kadar,' dedim. 'Anı yüklü ama sahipsiz.'

 

Fahri Tuna (Yazar - Yazistanbul proje müellifi / Adapazarı):

‘Arzu Hoca’m; sana ikişer, üçer kelime ile cevap vereceğin, on soru yöneltmek istiyorum:

a)      Elazığ: Doğduğum yer

b)      Malatya: Uzaklaştığım yer

c)       İstanbul: Kaçmak gerek

d)      Karasu: Dönüşüm, bereket

e)       Zeynep K.: En güzel hediye

f)       Ferit Edgü: Allah hidayet versin 

g)      Cengizhan Genç: En tatlı baba   

h)      Küçürek öykü yazmak: Sancılı

i)        Öğretmenlik: Eskiden güzeldi

j)        Fahri Tuna: Karşılaştıysanız talihlisiniz.