Kendimden biliyorum; ülkemin en büyük sorunlarından biri, yeteneklerini eğitememesidir.

Öyle ya, bugün yirmi bir kitaplı bir yazar olan Fahri Tuna’nın, mühendislik fakültesinde ne işi vardı? Kırk yıllık Endüstri mühendisiydim, tamam; memnundum da. Yirmi beş yıllık meslek hayatımın dörtte üçünde, diğer memurlara oranla iki kat tutarında mühendis maaşı almıştım, eyvallah.

Da. Da’sı var işte. Lise son sınıfta edebiyat kolu başkanı olan ben, - madem yazar olacaktım - edebiyat fakültesine gitmeli, dilimin inceliklerini nüfuz ede ede öğrenmeli, sonra da ayaklarım - afedersiniz kalemim demeliydim - yere sağlam basa basa yazmalı değil miydim.

Olmadı, olamadı.

Benim dramım Türkiye’nin trajedisidir aslında. Yüzlerce şair, yazar, sanatçı, müzisyen, sanatı veya mesleğiyle ilgili formel bir eğitim almamış, alamamıştır.

Ya ‘zeki çocuk tıbba / mühendisliğe gider’ toplumsal kanunu sıkı bir uygulamada olduğundan ya da anne-babaların ‘biz çok çektik, evlatlarımız çekmesin, kısa yoldan meslek sahibi olsun’ pragmatist kabulünden, nice üstün yetenek savrulup gitmişti, maalesef.

Akif Veteriner, Karakoç Müfettiş, Oğuz Atay Mühendis

Akif veteriner, Necip Fazıl bankacı, Nazım bahriyeli, Sezai Karakoç vergi müfettişi, Cemal Süreya merkez bankası memuru, Oğuz Atay inşaat mühendisiydi.

Hüdayı nabitti birçok yazarımız. Yani doğal yeteneğini kendi usulleriyle geliştirmiş insanlar.  İyi bir ustaya çırak olabilmişse ne âlâ. Yahut iyi bir edebiyat mahfiline, mesela bir edebiyat dergisine rastlayabilmişse, ne devlet!

İrfan medeniyetinin müntesipleri olarak ustadan veya çevreden ne kadar alabilmişlerse o kadar.

Mektep medreseden değil.

Mimar Sinan Kalkıp Gelse, Adının Verildiği Üniversiteye Sokulmayacağı Günlerden geçtik

28 Şubat sürecinde bir şeyi daha fark ettim: Bu ülkenin şair yazar sanatçı ve müzisyenlerinin kahir ekseriyeti (% 90’ı, belki daha fazlası), medeniyetimizin temel değerleriyle kavgalı... Çok da açıkça yaptılar bunu. Türk aydını değil de İngiliz, Fransız, Amerikan aydınıydılar.

Muktedir güçler, İstiklâl Harbinde destanlar yazan Seyit Onbaşı, Nene Hatun, Sütçü İmam, Karayılan gibi büyük kahramanların torunlarına, üniversite kapılarında, başörtülü olduğu gerekçesiyle, işgalci güçleri aratmayacak zulümler yaşatırken, ünlü şair ve yazarlar da zalimlerle işbirliği hâlindeydiler. Bangır bangır fikir ve inanç özgürlüğü, demokrasi havariliği, insan hakları savunuculuğu yapanlar birden bire tedavülden kalkıvermiş, namaz kılanlara da öcü gibi bakılır olmuştu. Kendi öz halkına ve değerlerine, Cumhuriyet tarihinin en büyük fikir ve inanç terörü yaşatanlar, aydınımızca alkışlanıyordu. İnanılacak gibi değildi: Mimar Sinan mezarından kalkıp gelse, adının verildiği üniversitenin kapısından, kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığı gerekçesiyle derdest edilecekti.  

Üstat Cemil Meriç’in ‘intelijansiyamız (entelektüellerimiz) Avrupa’nın her türlü ithale memur anonim şirket’ hükmünü birebir yaşıyorduk. İliklerimize kadar hem de.

***

Bu iki dramı idrak ettiğimde, kırklı yaşlarımın başındaydım.

O günlerde bir karar verdim: Bu ülkenin yeteneklerini, bu ülkenin değerlerini giyinerek eğitmeli, ‘yerli ve milli yazarlar yetiştirmeli’yiz dedim. Ve kafa yormaya başladım, bu yönde.

 

Irmak On Bir Sene Küçük Bir Yetenek Mektebi Oldu

On bir sene süreyle, öncülüğümde yayımlanan Irmak kültür sanat dergisinde, en çok da genç yeteneklerin önünü açmaya çalıştım. Ve onları doğru isimlerle buluşturmaya.

2008’den itibaren ise, başkan olarak görev yaptığım SBB Kültür İşleri Dairesinde ilk yazarlık-sanat atölyesini başlattım.

Ve o günden bugüne, geçen on beş yılda, Edirne’den Mardin’e, Şumnu’dan Çankırı’ya, Filibe’den Tarsus’a… onlarca şehirde elliyi aşkın yazarlık mektepleri kurguladım, akademiler planladım. Mardin ve Edirne Valisi Hasan Duruer’in, İBB Kültür Dairesi Eski Başkanı (şimdi bakan yardımcısı) Rıdvan Duran’ın, Çankırı Valisi Vahdettin Özcan’ın, Akhisar Belediyesi Eski Başkanı Salih Hızlı’nın, Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’nın, Kocaeli Büyükşehir Eski Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun ve halen başkanı olan Tahir Büyükakın’ın bu konudaki gayret destek ve samimiyetinin altını çimek isterim. Akademi-GAP sonrası Güneydoğu’nun sekiz ilindeki üstün yeteneklerini, Abbara kültür sanat dergisinde, Akademi-Rumeli sonrası sekiz Balkan ülkesinde Türkçe şiir öykü deneme yazan kalem ehlini, Balkan Türküsü dergisinin sütunlarında bir araya getirmiştik.

Genç Yeteneklere Yesevi Anlattık, Yunus, Hacı Bayram, Hacı Bektaş, Neşet Ertaş Anlattık, Hep

On dört yıllık serüvende, Mardin (iki), Edirne (yedi), Kocaeli (on bir), Sakarya (on bir), Bolu (sekiz), İstanbul (dört), Manisa (iki), Tarsus, Çankırı, Aksaray, Zonguldak Ereğli, Yalova… Tam tamına elli akademi ve yazarlık atölyesinde genç yeteneklerle buluşmuştum. Ortalama yirmi gençten, toplamda bini aşan kaleme dokunmaya çalıştım.

Edebiyat konuştuk, medeniyet konuştuk. Harf dedik, hece dedik, kelime dedik. Kitaplara kanatlandık sonra.

Yesevi anlattık, Yunus anlattık. Hacı Bayram dedik, Hacı Bektaş dedik. Âşık Veysel dinledik, Neşet Ertaş dinledik.

Bir gün Yemen’deydik, ertesi gün Saraybaosna’da. Bir sabah Bağdat’taydık ertesi sabah Üsküp’te. Öğle yemeğini Mardin’de yedik akşamı Edirne’de. İkindiyi Diyarbakır Ulucamiinde kıldık, akşamı Prizren Sinanpaşa’da. Gagauz Yeri’nde üzüm suyu içtik, Urfa’da mırra. İstanbul’a Akhisar’a Şumnu’ya Kırcaali’ye Tarsus’a doyamadık.   

Deneme çalıştık, portre çalıştık; başlık başlık, cümle cümle, paragraf paragraf.

Bir Hayırlı Olsun Telefonuyla Başladı Her Şey. Ozan Vali Siz Proje Adamısınız. Buyurun Gelin Van’a Dedi. Akademi-Van’ı Birlikte Ürettik

2022 Yazıydı. Kadim dostum Taraklı Belediyesi eski başkanı Tacettin Özkaraman’la Huzurun İkinci Adresi Taraklı’da kiraz yerken, on beş gün kadar Van Valiliğine atanan müşterek dostumuz Ozan Balcı’ya telefonla Hayırlı olsun diyelim dedik. Dedik de. Önce Tacettin başkan, sonra da ben.

“Fahri Bey; on yedi sene önce ben Taraklı Kaymakamı iken siz de Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Dairesi Başkanı’ydınız. Sizi iyi tanıyorum; çalışkan, projeci, yazar bir yöneticiydiniz. Ben Van’da hem vali hem kayyum Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Van gençliğine dokunmamız, çok hizmet etmemiz, çok iş üretmemiz lazım. Siz proje adamısınız. Atlayın gelin Van’a, misafirim olun. Birlikte proje üretelim! Ve uygulayalım.”

Aynen böyle dedi Van Valisi Ozan Balcı.

Ozan kardeşimi, Taraklı’dan, Birecik’ten iyi tanıyordum. Âteşin bir kaymakamdı; yerinde duramayan. Üretken enerjik halkın içinde. Yıllar yılar önce, ta 2010 Mayısında, ben Güneydoğu Kültür Birliği Danışmanıyken, o da Şanlıurfa Birecik Kaymakamıydı. Fırat Nehri kıyısında, kelaynak kuşlarının şirin sesleri arasında, 18 şairin katıldığı I. Birecik Şiir Akşamlarını düzenlettirmişti bana. Eğitime, kitaba, fidancılığa olağanüstü önem veriyordu, ta o zamandan. Tokat Valisiyken de kitap konusunda adeta tarih yazmış, rekorlar kırmıştı. Biliyordum, takip etmiştim.

Bu davet karşılıksız kalamazdı, kalmadı.

Atladım uçağa, gittim. Buluştuk. Konuştuk.

Akademi -Van’ı ürettik birlikte.

Ercişli Emrah’ları, Yaşar Kemal’leri, Ruhi Su’ları, Sinan Çetin’leri Yetiştiren Van, Yine Yetiştirebilirdi, Yetiştirmeliydi

Demiştim, ta işin başında, Türkiye’nin - bana göre - en büyük problemi yeteneklerini eğitememesi değil mi? Evet, öyle. Öyleyse Van’ın genç yeteneklerini eğitmeli, onlara dokunalı ve önlerini açmalı,      

O Van ki şairlerimiz Feqiye Teyran ve Ercişli Emrah’ı yetiştirmişti. Lügat yazarımız Vankulu Mehmet Bey de Van’ın çocuğuydu. Kelimelerin efendisi Yaşar Kemal’in doğduğu şehirdi Van.

O Van ki Ruhi Su, Erol Evgin, Funda Arar’ı yetiştirmemiş miydi? Sinema yönetmenleri Sinan Çetin ve Uğur Yücel de tiyatro yönetmeni Nurullah Tuncer de televizyon yorumcusu - gazeteci Fatih Altaylı da futbol yazarı Serdar Ali Çelikler de Çatak balıyla, Bahçesaray ceviziyle, Van Gölünün ünlü inci kefali ile beslenmemiş miydi? 

Şiir yüzlü şiir sözlü şiir gönüllü aziz dost Müştehir Karakaya da Van’da yaşamıyor muydu zaten, çeyrek asırdır. Diğer ulusal dergilerden eksiği yok fazlası var Hayal Bilgisi Dergisi, Van Erciş’ten yayılmıyor muydu edebiyat dünyamıza, dize dize, öykü öykü.

Evet; nice şairler, nice yazar, nice sanatçılar yetiştiren Van, yine yetiştirebilirdi. Yetiştirmeliydi.

Yetiştirmesi için el ele verdi Vali Ozan Balcı (ve ekibi) ile Fahri Tuna (ve ekibi.)

Günlerce ve ekiplerce toplanıldı, çalışıldı, düşünüldü. Ortaya Akademi - Van Projesi çıktı.

Bu aşamada Van Gençlik Spor Müdürü Arif Özsoy’un da katkı ve emeklerini teşekkürle kaydetmek gerek

Hayal Bilgisi Dergisi,                                                                                                                                                         Sayı: 51, Sonbahar 2023

DEVAMI HAFTAYA…