Böyle bir çağın insanı olmak imtihan olarak hepimize yeter.

Cahit Zarifoğlu

Bir pandeminin daha sonuna geldik, demek isterdim gerçekten. Olumlu cümlelerin hayatı olumladığına inanan biri olarak, yazayım madem dedim. Kırk kere söylenen şeyler gerçek olur fikrinin tohumları çocukken atılmış yüreğimize.

Uzun, yorucu, yıpratıcı bir süreç… Pandemi süreci… Bir gün tarihte yaşanan dramların başrollerinden biri olacağım hiç aklıma gelmezdi. İspanyol gribi ya da yıkanmayı günah sayan Orta Çağ karanlığının, karanlık hastalığı veba, ancak tarihte ve çook eskiden yaşanabilirdi benim gözümde.

Maske tak, mesafe koy, hiçbir yere dokunma, kolonyayı yanından ayırma gibi yeni prensiplerin insanıyız artık. Pandemi, günümüz insanının miladı oldu. Pandemi öncesi ve pandemi sonrası hayat birbirinden çok farklı. Daha yakın zaman önce birbirimize sarılarak poz verdiğimiz fotoğraflara hüzünle baktığımız günlerdeyiz. Sarılmak, dokunmak, yüzüne dostça gülümsemek, korkmadan öksürmek, aksırmak, hapşırmak ne kıymetli şeylermiş! Artık üslubumuzu da değiştirdik. “Yüzüne bakmadım.” değil “Ekranı açmadım.” diyoruz mesela. Literatüre birçok kelime ve ifade eklendi: pandemi, covid, PCR testi, pozitif, negatif, HES kodu, pik yaptı... Yahu, filyasyon ekibi diye bir oluşum var artık. Onlar geldi mi sağlık gidiyor. Pozitif kelimesinden ülkece nefret ediyoruz. Negatifin gözünü seveyim.

Dünyaca nefret ettiğimiz bir adam var artık. Wuhan’da yarasa yiyen o adamı bir bulsak kim bilir neler neler yapacağız? Dünyadan kovsak yeri var. Devir ve devran değişti artık. Köprünün altından çok sular akmıyor, okyanuslar çağlıyor artık. Vaktiyle Orhan Veli “Bedava” şiirini yazmıştı ya “Bedava yaşıyoruz bedava/Hava bedava, bulut bedava” diyordu. Yoook öyle değil artık. Pahalı yaşıyoruz, çoook pahalı. Aldığımız havanın bile önü kesildi. Maskesiz çık çıkabilirsen.

İçimdeki plakta Zeynep Bastık’ın sesinden “Dayan Yüreğim” şarkısı çalıyor. Hüzünlü bir umutla sesleniyor:

Dayan yüreğim dayan

Dayan yarına inan

Gün gelir acılar ezberlenir

İyileşir zamanla yaran.

Hiçbir savaş, kayıpsız kazanılmaz. Bu hastalık savaşında çook kayıp verdik. Can kaybı, özgürlük kaybı, ömrümüzden gün kaybı, fotoğraflarda samimiyet kaybı, hijyen, güven, yakınlık kaybı… Bu kayıplar yeter mi bilmem ama bir gün her şeyin sonu gelir. Bir gün bu hastalık da biter. O gün maskemi çıkaracağım. Kolonya kokusu değil bedava hava olacak kokladığım. Wuhan’da yaşananlar umurumda olmayacak. Çevireceğim bir sevdiğimi. Elimi omzuna atacağım. Yakın mesafeden yüzüne bakıp gülümseyerek diyeceğim ki: “Bir pandeminin daha sonuna geldik.” O güne kadar kalın sağlıcakla…