Ruhun güzelliği bedenin güzelliği kadar kolay görülmez. (Aristoteles)

Aşık Veysel’in birer vecize değeri taşıyan dizelerine bayılıyorum. Bir dizesinde diyor ki: “Güzelliğin on para etmez bendeki bu aşk olmasa.” Salt güzelliğin değil de kabul görmüş bir güzelliğin değeri var diyor yani. Bazı şeylerin çok da göreceli olmadığını düşünüyorum. Güzellik de göreceli değil aslında. Kaşı, gözü, boyu posu, endamı insana hoş geliyorsa sağlıklı, canlı, orantılı ölçüleri varsa güzeldir. Ama  Aşık Veysel’in söylediğini de hepimiz kabul ederiz. Güzel bakan, güzel görür. Öyle değil mi?
        İdil Bilgen genç bir kız. 24 yaşında, 1.80 boyunda. Renkli gözlü, inci dişli bir doktor. Vücudu da sağlıklı, canlı, hoş bir görünüşte. Üstelik seçilmiş yani kabul de görmüş. Türkiye güzeli. O halde güzelliği tartışılmaz. Ama farklılığı konuşulabilir. Alıştığımızdan farklı. Azra Akın gibi sevimli, Melisa Aslı Pamuk gibi egzotik, vurucu güzellere benzemiyor. Onu tanımlamak için maskülen yüz hatlarından, harika vücut ölçülerinden, kültüründen dem vurabiliriz. Başka bir şey diyemeyiz. 
   
   Sosyal medyada söylenen sözleri okuyorum. Ne hadsiz, ne ağır yorumlar! İdil Bilgen’in onda bir özelliğine sahip olmayan insanların bu aşağılayıcı üslubu adabımuaşeret kurallarına göre çok ayıp. 1960’larda ilkokulda okutulan adabımuaşeret kurallarının bir bölümü değişen dünya düzenine yenik düşmüş olabilir. Ama bazı kurallar sosyal hayatın dinamiklerini oluşturuyor ki bu da değişmemeli zaten. 

        O kurallardan biri şöyle: “Alay ve kötüleme ima yolu ile bile yapılamaz.” Sadece bu kurala uyulsa bile ne rahat ederdik! İnsanlara lakap takmanın, fiziksel özellikleri ile dalga geçmenin doğru olmadığını söylemezler miydi büyüklerimiz? Bizim kültürümüzün bir parçası değil miydi bu? İstese herkes alay edecek bir şeyler bulur. Misal: Boy uzunsa, devede de var. Göbek öndeyse balkon mu çıktın? Ayaklar büyükse palet gibi, küçükse bit kadar. Sarışınsa aptaldır, esmerse sıradandır.
       
  Son dönemde sosyal medyada linç kültürü oluştu. Bir fotoğrafın altına yapılan yorumların çok kötü olduğunu düşünürken bir bakıyorum, daha kötüsü çıkıyor karşıma.  Kör kuyuya atılan taş misali biri başlatmaya görsün. Arsenal fotbolcusu Declan Rıce, hayatının aşkı ve karısı olan Lauren Fryer’le olan bir fotoğrafını sosyal medyada paylaştığında da böyle olmuş. Kiloları sebebiyle futbolcuya layık bulunmayan eşine, hakaret üstüne hakaret edilmiş. Ancak futbolcu karısını onurlandıran bir paylaşım yaparak cevap vermiş: “Lauren, benim hayatımın aşkı. Başka birine ihtiyacım yok. Ben bir hiçken o benim yanımdaydı. İnsanların ne dediği umurumda değil. Lauren! Sonsuza dek seninleyim!”

         Dünyanın en meşhur âşıklarından Mecnun, çöllere düştüğünde insanlar Leyla’yı merak etmişler. Leyla’nın kara, kuru bir kızcağız olduğunu görenler düşüncelerini yüksek sesle dile getirmişler: “Bu kız için mi çöllere düştün. O kadar da güzel değil.” Mecnun cevap vermiş: “Onu bir de benim gözümden görseniz keşke.” Devir değişse de zihniyet hiç değişmiyor. Hep aynı terane. 

               Belki de artık değişmeliyiz. Güzel görmeli, güzel konuşmalıyız. Tatlı dilin nelere kadir olduğunu da görmüş oluruz böylece.