Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 16’ncı zaferini de kazandı şükürler olsun. Pazar akşamından bu yana Türkiye’de, Türk dünyasında ve İslam âleminde şölenler yaşanıyor. Zannediyorum bu galibiyete en çok sevinenlerden biri de yazar Fahri Tuna’dır. Milletimizin bu hayırlı tercihine sevinci katmerlidir. Zira hem netice hâsıl olmuş hem de artık bizim gibi edebiyatçılar asıl gündemlerine avdet etmişlerdir.

Fahri Tuna dört dörtlük bir kültür sanat adamıdır. İkameti Adapazarı’dır. Bir ayağı bu vilayetimizde ise de diğer ayağı ile pergel gibi önce Türkiye’yi sonra da Türk İslam âlemini dolaşır durur. Allah her şehrimize böyle bir lokomotif adamlar nasip etsin.

Bazen kültür trenine 30-40 yazarı alır, onları muhtelif yerlere seyahate çıkarır. Gidilen yerlerde sohbetler, paneller, atölyeler vardır. Edirne’den Mardin’e Anadolu’da gitmediği şehir neredeyse yok.

Varılan yerlerde kelamlar edilir, kalemler konuşur. Gündemin hükümdarı edebiyattır.

Portre ustasıdır. Yayımlanmış portre kitapları Akşamın Aydınlığında Portreler, Yaşa’yan Portreler, Kırk Güzel İnsan, Osmanlı Medeniyetinin İzinde 40 Şehir Portresi, Kırklanmış Portreler.

Sadece insanların değil şehirlerin de portrelerini çıkarır, önünüze serer. Lütfedip fakire de “Bir Medeniyet Sevdalısı” diyerek altın kalbinden bir ‘portre’ hediye etmiştir.

Her edip gibi şiirle çıkmıştır yola. Ancak merhum Cahit Zarifoğlu ona nesri işaret eder.  Mizaha ve denemeye başlayınca bu sefer ‘üstadı’ Mehmed Selahaddin Şimşek, “Mizahtan yazar olunmaz, hele büyük yazar hiç olunmaz! Sen mizah değil portre yazarı olacaksın.” diyerek yolunu çizer.

Bugün Türkiye’nin en iyi portre yazarlarından, bu türün en güçlü kalemlerindendir. Yazı kurslarımda ‘portre’ türünü işlerken öğrencilerime ilk tavsiye ettiğim yazardır Fahri Tuna. 

Hece’den çıkan Kırklanmış Portreler’de yakından tanıdığı 40 şair ve yazarı, kültür sanat adamını, kalem erbabını yazmıştır. Gönül gözüyle dostluk kurduğu kişileri biz de yakından tanıyor, seviyoruz.

Yıllar önce röportajlarından oluşan Eğri Oturup Doğru Konuşalım isimli eserini okumuştum. Sanatkârlarımızla yaptığı konuşmalar, irfanımıza mühim katkılardı. Kırkikindi kitabının ilk satırlarından: “Ömrümün ilk kırk yılını kaleme aldım. Kırk yaş, ömrün, ömrümün ikindisidir. Ne kısa ne uzun bu kırk sene. Acısı az, tatlısı çok geçti; şükür.” Hayatlarından ve şiirlerinden etkilendiği ilk şahıs Şair Nef’î ve onun şu mısraı: “Âşinâya âşinâ bîgâneye bîgâneyiz.’ İkincisi, Türkmen dervişi Bizim Yûnus Emre’mizdir: “Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz.”

Kadir Korkut’un Külliyen adlı eseri Meserret’ten çıktı. Fahri Tuna’nın hayatından portreleri ihtiva ediyor. Bir nehir söyleşi kitabı. Nehir bazen Tuna gibi çağlayıp denize dökülüyor. Korkut, yazarımızın tanıdığı şairler, hikâyeciler, denememe, portre ve özdeyiş yazarları, ressamlar, karikatüristler, hattatlar; fotoğraf, tiyatro ve sinema sanatçıları hakkında ayrı ayrı konuşmalar yapmış.

 “Fahri Tuna’nın Tanıdığı Futbolcular” bile var. Mahalli çerçeveyi aşan geniş ufuklu bir dostluk halkası.

Fahri Bey, Adapazarı’ndaki evinin balkonundan atlayıp Türkiye’yi de dolaşıyor, dünyayı da… Sorulara verilen cevaplarda hatıralar, intibalar, yol notları ve bütünüyle hayat var. Bir de unutulmaz fotoğraf kareleri. Çoğu aşina. Ama bazıları ahiret yurduna göçmüş: Yücel Çakmaklı, Abdullah Kaplan, Selim Gündüzalp. Hüzünlenip ruhlarına Fatiha’lar hediye ediyoruz.

Yıllar önce Bâbıâli Sohbetleri’ne davet etmiştik. Takdim ederken: “Fahri Bey, günün 24 saati içinde 48 saat çalışır.” deyince altta kalmamış ve lütufkâr davranıp “Ama Mehmet Nuri de 72 saat faaldir.” mukabelesinde bulunmuştu. Eh biz edebiyatçılar birbirimizi övmeyeceğiz de bu ahir zamanda kim dönüp bize bakacak?

Fahri Bey, 2013 yılında edebiyatçı dostlarıyla oturmuş sohbet ediyor. Konu ailedeki geçim meselesi. Şair, yazarlar bu konuda mustarip. Biri boşanmış, öbürü ise durumu idare ediyormuş. Fahri Bey’i merak ederler, anlatır: “Benim şöyle bir şansım var. Evde bir limonilik başlayınca ben hemen bir faaliyet ayarlayıp evden uzaklaşıyorum. Böylece tartışma çıkmıyor. Dönüşte de araya hasretlik girdiği için huzur içinde hayatımıza devam ediyoruz. Gülseren Hanım’la gül gibi geçinip gidiyoruz,”

İki yıl önce sosyal medya hesabında dostlarını korkutmuştu. “Çok üzgünüm arkadaşlar; 8 yıllık ‘hayat arkadaşımı’ yitirdim maalesef.” deyip acısını paylaşmıştı. Tam telefona sarılıp taziyede bulunacağım sırada son satırları okuyup gülmüştüm. Yazı şöyle bitiyordu: “O kadar vefasız biriyim ki, az sonra gidip yenisini alacağım.” Meğer kaybettiği ‘hayat arkadaşı’ cep telefonuymuş.

Ömrüne bereket Fahri Bey, selam ve dua ile.

(Milat Gazetesi, 31 Mayıs 2023)