Yol Hikâyeleri - Yol Portreleri5
Gül Kokulu Şehir - Rengârenk Güller Şehri; Edirne
Konuşturan: Şair Kadir Korkut, Anlatan: Yazar Fahri Tuna
Edirne, bir cümle ile nedir senin için Fahri Abi? Gül kokulu şehir. Nasıl mı? Çelebi Mehmet’in 1414’te inşa ettiği Eski Camii’nin mihrabında Kâbe’den getirilen Rüknü Yemani taşı var, bir. Fatih’in babası Sultan II. Murad’ın 1435 yılında inşa ettiği Darülhadis Camii var, iki. Bir nevi döneminin Hadis üniversitesi. Peygamberimize hürmeten yapılmış. Sarı Selim’in 1575’te yaptırdığı Selimiye’nin yapılışında yine Hazreti Peygamber’in yer göstermesi var, üç. Bunun üzerine Mimar Sinan, Hazreti Peygamber sevgisinden, Selimiye’nin ibadete açılışı sırasında beş bin gül diktirmiş. Malum, gül, kadim kültürümüzde Hazreti Muhammed Efendimiz demek. Bu üç nedenle Edirne, gül kokulu şehirdir, benim zihnimde, vesselam.
Edirne’yi kısaca tanımak istesek? Osmanlı’nın üçüncü başkenti. Birincisi Bursa, ikincisi Dimetoka, üçüncüsü Edirne. (Edirne’nin 30 km güneybatısında, bugün Yunanistan’da kalan, Cemil Meriç’in dedesinin memleketi Dimetoka’nın on bir sene müddetle, Edirne öncesi başkentimiz olduğu pek bilinmez.) İstanbul’u fetheden şehirdir Edirne. Bir başka özelliği, Sultanlar şehridir. 400 bin nüfuslu, sekiz ilçeli, Yunanistan ve Bulgaristan ile sınır şehir. Huzurlu, sakin, bana dokunmayan bin yaşasın felsefesinde bir şehir. 81 ilimiz arasında adlî olayların, nüfusa oranla en düşük olduğu şehir.
Edirne Balkanlar için önemli midir? Balkanlar’ı Edirne fethetmiş. I. Murat Hüdavendigâr ve ordumuz, 1361’de Edirne’yi almış. 1363’de Filibe’yi ve Gümülcine’yi, 1364’te Bulgar Krallığının başkenti Tırnova’yı, 1383’te Sofya, Selanik ve Serez’i, 1389’da Kosova’yı fethetmiştir. Aynı yıllarda Edirne merkezli Rumeli Beylerbeyi kurulmuş ve asırlarca Balkanlar, Edirne’den yönetilmiştir. Edirne, Rumeli’nin hem beyni hem kalbidir. Şu anda Rumeli’de yaşayan Türkler için Edirne, komşu kapısı hükmündedir. Öylesine çok severler.
Edirne senin dünyana nasıl girdi abi? Hatipağa’nın seccadesiyle. Hatipağa, benim büyükbabam. Köyümüzün on sekiz yıllık hatibi. Beni yetiştiren büyüğüm. Hayatta en sevdiğim insan. Üzerimde öyle çok hakkı var yani. Vefat ettiği gün, hayatımın en kara günüydü. Onun bir seccadesi vardı. Üzerinde dört minareli, Selimiye’nin işlenmiş bir resmi bulunuyordu. Bende hatıradır, saklıyorum. Selimiye ve Edirne, benim için bir büyükbaba sevgisi ve hatırasıdır. Öylesine de kutsaldır. Değerlidir.
İlk tanıdığın Edirneli? Ben Adapazarı İmam Hatip Lisesi’nde 1974-78 yıllarında parasız yatılı okurken, üst sınıfta, yine bizim gibi parasız yatılı Şaban Arda abimiz vardı. Edirne’nin Osmanlı köyündendi. Öğretmen olmuştu. Mezuniyetimizden otuz beş sene sonra Edirne’de buluştuk. İl Milli Eğitim Müdür yardımcısıydı. Sonra vefat etti, Allah gani gani rahmet eylesin. Güzel insandı Şaban Abi.
Senin Edirne günlerin de var Fahri abi. Edirne Valisi Kültür sanat danışmanlığın. O ne zaman ve nasıl başladı? GAP Kültür Birliği’nde birlikte güzel işlere imza attığımız Hasan Duruer, 2012 yazında Edirne Valisi olarak atanınca, kısa süre sonra, beni, Balkanlardan sorumlu özel kültür sanat danışmanı olarak başlattı. Gerçek bir medeniyet aşığı olan Vali Hasan Duruer, 22 aylık görev süresinde Edirne ve Rumeli’ye çok hizmetlerde bulundu. Bir kısmını birlikte planladık, gerçekleştirdik. Güzel bir ekip kurduk. İki sezon Akademi - Edirne ile 300 Edirneli yetenekli gencin gelişimine katkıda bulunduk. Akademi - Rumeli ile sekiz Balkan ülkesinden 160 genç kalemi, on gün süreyle, otuz şair yazar ressam karikatürist sanatçı sinema ve tiyatro oyuncusuyla buluşturduk. Balkanlar’daki sekiz ülkede yaşayan Türk gençlerinin yazdığı, her şiir veya yazı başına 50 euro telif aldığı, Balkan Türküsü Dergisini çıkarttık. Balkanlardaki liselerin ve üniversitelerin kütüphanelerini, güncel Türk edebiyatı kitapları ve dergileriyle destekledik. İlk otuz sekiz sayıda adeta kurum reklamı özelliği taşıyan Valiliğin dergisi Edirne’yi Valinin okunduğu değil, Valinin de okuduğu dergi sloganıyla gerçek bir şehir kültürü dergisine dönüştürdük. Hasan Vali, görev yaptığı 22 ayda 44 kitap yayımladı. Hizmetlerinden sadece benimle ilgili bölümlerinde söz ettim. Hasan kardeşim, aklı selim, kalbi selim, zevki selim sahibi bir yöneticidir. Onlarca büyük hizmeti geçti Edirne’ye. Görevim sırasında 37 kez Balkanlar’a çıkmıştım. Gece gündüz. Bir Balkan seferimden dönüşte, Duruer kardeşimin bana söylediği ‘Fahri Tuna, çok şükür, Allah seni ve beni Edirne’nin ve Rumeli’nin hizmetinde istihdam ediyor’ sözünü unutamam. Çok anlamlı ve çok manidardır bu söz. Tevazu ve mahviyetin zirvesi bağlamında çok da örnek bir cümledir. Ahuyumu seviyorum.
Edirne sizin için kimler demek? Öncelikle sekiz isim demek: Şair Mustafa Hatipler. Ressam Tayyip Yılmaz. Hikâyeciler Sedat Sayın, Tuba Yavuz ve Gülay Alpagut. Asistanım Neriman Ekinci. Akademisyen Rıfat Gürgendereli. Ve iş insanı Kemal Kılıç. (Bunların dışında, sayısı onu aşkın, başka da dostum var Edirne’de. Hangi birini yazayım.)
Edirne portrelerine, Ressam Tayyip Yılmaz büyüğümüzle başlayalım mı abi? Memnuniyetle. Remzi Eskikaplan sağ olsun. Edirne Valiliği Balkan Danışmanlığım sırasında, onun sayesinde tanıdım Tayyip Amca’yı. Meğer bizim Şair Dr. Yılmaz Güney Hocamızın da öz be öz bacanağıymış. Haza ressam, haza fotoğraf sanatçısı, haza eğitimci, haza beyefendi. Her Balkanlı gibi sarışın, beyaz tenli, orta boylu, müeddep, cana yakın, titiz, mükrim bir güzel adam. Edirne’nin hafızası adeta. Hasan Duruer Vali, tavassutumla, onun yaptığı Edirne Resimlerini kitaplaştırarak eserlerini kamuoyuyla paylaşmıştı. Ne de iyi etmişti. Görevim sonrasında da her Edirne ziyaretimde uğrar ellerini öper muhabbet ederdim. Uzun ve bereketli bir ömrün sonunda, 29 Kasım 2024’te, 94 yaşında vefat etti Tayyip Amca. Mekânı cennet olsun.
Mustafa Hatipler senin için neyi ifade ediyor Fahri abi? Mustafa Hatipler, Edirneli bir kalem, bir kelâm, bir selâm beyefendisi. O bir başkent adamıdır. O bir başkent gönüllüsüdür. O bir başkent sevdalısıdır. Başkent, yani eski başkent, yani eskimez başkent: Edirne! Hangi manaya gelir başkent sevdalısı olmak? Çok manaya gelir: Yemen’den Bosna’ya, Cezayir’den Kırım’a… Volkan yürekli bir Osmanlı yiğidi gelir, sarışın kaytan bıyıklı. İnce uzun vakur yürüyüşlü bir Balkan delikanlısı gelir. O Edirneli olduğu kadar Bursalı, Erzurumlu, Sarayevolu, Selanikli olduğu kadar Sanaalı, Maraşlı, Üsküplüdür de. Bağdatlı, Filibeli, Prizrenlidir. Mustafa Hatipler, kâh Tuna boyunda unutulmuş öksüz bir Muhacir yüreğidir, kâh Vardar kıyısında terk edilmiş eski bir köprü kitabesi. O Arda üstünde başıboş sallanan nazenin bir sandaldır bazen, bazen Manastır Bedesteni’nde unutulmuş kalbi kırık bir su testisi. Mustafa Hatipler bir duygu, vicdan, empati adamıdır. O hicranın, hüznün, intizarın adamıdır; gönlünün bir yarısında milyonlarca Balkan göçmeninin hüznü, diğer yarısında Balkanlarda kalan milyonların intizarı; Meriç, Sakarya, Yeşilırmak kıyısında dili lâl olup dolaşan çağdaş bir Yunus Emre’dir Mustafa Hatipler. Şairdir. Roman yazarıdır. Deneme yazarıdır. İktisat profesörüdür. Şimdilerde Trakya üniversitesi rektörüdür, Mustafa Abi’m. (Not: Benden tamı tamına yirmi dört saat büyüktür. Bu farkı hiçbir zaman kapatamayacaksın, diye takılır hep bana. Ne haddime, diye cevap veririm ben de.) Gerçek bir hatiptir de. Edirne onunla gezilir. Beni ve dostlarımı en az kırk gece Edirne’yi yaşatmış, her seferinde de ağlatmıştır. Edirne Gece Âlemleri’nin mucididir kardeşim. Bin yaşasın. (Rektörlüğü ve sonrasında daha çok hizmeti geçecektir Edirne’ye inşallah.) İnanıyorum.
Sırasıyla Edirne’deki üç hikâyeciyi, Sedat Bey ile Tuba ve Gülay hanımları sormak istiyorum sana ağabey? İlk ikisini görevim sırasında tanıdım, üçüncüsünü daha sonra. Sedat Sayın Kırklarelili, Tuba Yavuz Erzurumlu, Gülay Alpagut Gümüşhaneli. Bu üç başarılı hikâyeciyi (ilk ikisine öykücü, Gülay kardeşime hikâyeci demek daha isabetli olur), kader Edirneli etmiş. İsimlerimizden olduğu gibi şehirlerimizden de nasibimiz var demek ki. Üçünün ilk kitabının editörü olmak da benim nasibimmiş. Müftehirim. Üç kardeşimden de istirhamım, biraz daha yoğunlaşıp, ikinci, üçüncü öykü kitaplarını yayımlasınlar artık. Bekliyoruz.
Neriman Ekinci demek ne demek senin için? Asistan kardeşim o benim. Evimizin ikinci kızı. 2013 Eylülü. Akademi - Rumeli’yi yapıyoruz Edirne’de. On gün süreli projede, o günlerde üniversite ikinci sınıf öğrencisi olan kızım Ayşenur da Edebiyat Atölyesi’ne yardım ediyor. Edirne Gönüllüleri adlı beş altı genç de gönüllü olarak organizasyonumuza katkı vermeye çalışıyor. Üçüncü gün, kızım Ayşenur, baba, bizim atölyede bir abla var, çok becerikli, bir ihtiyaç olduğunda ilk o görüp çözüyor, kaçırma bunu, dedi. Baktım, doğru söylüyor. Tokat kökenli bir hanım. Karayağız, uzunca boylu, belirgin kaşlı, belirgin burunlu. Terbiyeli, sakin, çalışkan. Sonraki sekiz aylık görevim süresince, Valilikte, taşeron kadrosuyla asistanlığımı üstlendi. İşlerimi çok kolaylaştırdı, yoğunluklarımı azalttı. Evimize gelir gider oldu. Eşim Gülseren’e yeğen, kızım Ayşenur’a abla oldu. Merhametli, gösterişsiz, her iş yerine lâzım insanlardan. Müteşekkirim.
Balkan Türküsü Dergisini ve Rıfat Gürgendereli’yi sormak istiyorum, abi? 2012 Eylülünde Edirne Valiliği Balkan Danışmanı olarak göreve başladığımda, Hasan Vali ile kafa kafaya verdik, neler yapabiliriz; yüz yıldır (1912’den beri) eğitim dili olmayan ses bayrağımız Türkçeyi, Rumeli’de nasıl ayağa kaldırabiliriz, diye. Balkanlardaki gençlerin yazdığı bir edebiyat dergisi çıkaralım, dedik. Edirne merkezli bu dergiyi, kiminle çıkaracağız. Gerçek bir Balkan ve Edirne sevdalısı, Trakya Üniversitesi’nde edebiyat doktoru olan Rifat Gürgendereli’yi önerdiler. Tanıştık. Uzunca boylu, yakışıklı, endamlı, kara kaşlı kara gözlü, Balkanlıdan ziyade bir İç Anadolu yiğidi görünümlü Rifat Hoca ile tanıştık. Edirne’de yaşayan, eli kalem tutan, birikimli ve çalışkan Edebiyat öğretmenlerinden bir yayın kurulu oluşturduk. Bir de Rifat Hocanın öncülüğünde dernek kurduk. İlki 2013 Ocak ayından başlamak üzere Balkan Türküsü adında 48 sayfalık bir dergi çıkartmaya başladık. 28 Balkan şehrine de temsilciler atadık. Üç aylık periyotla sekiz sayı çıkarabildiğimiz dergide Balkanlarda yaşayan, yaşı on altı ile otuz arasında olan yeteneklere yazı yazdırdık. Her üç ayda o şehirlere yazarlar götürmeye çalıştık. Güncel Türk edebiyatı eserleri ve dergileri götürdük. Rifat kardeşimle Rumeli’ye çok geziler yaptık. Bu değerli ekibin başı, Dr. Rifat Gürgendereli’ydi. Sakin, çalışkan, fedakâr, güler yüzlü, akademisyen olmasına rağmen toplumun her kesimiyle düşüp kalkabilen, dost ve cömert bir kardeşimdir. O çok lezzetli, dedesinin mirası Edirne’nin meşhur Yağda Köftesi’ni çok ikram etti bize. Eşi, Edebiyat Profesörü Müberra Gürgendereli’nin pişirdiği Edirne Lezzetlerini de çok taam eyledik. Edirne’nin örnek ve güzel ailelerin başında gelir Gürgendereli kardeşlerim, şehrin yüz aklarındandırlar. Böyledirler.
Son olarak; yakın dostun, hayırsever iş insanı Kemal Kılıç demek istiyorum sana Fahri Abi? Orta boylu, at kuyruklu saçlı, esmerce, yakışıklı, zeki bakışlı, vakur ve sakin, başarılı bir kardeşimdir Kemal Kılıç. 22 ay süren danışmanlığım süresinde, Meriç Nehri kıyısında, sahibi olduğu ve adeta bir lezzet cenneti durumundaki Lalezar’da zaman zaman karşılaşırdık. Ama dostluğumuz görevim sonrası gelişti, büyüdü, abi kardeş olduk. Kemalciğim bana Darülhadis Camii’nin efsane imam hatibi, atom karınca, küçük dev adam Hâfız Mahmut Eroğlu’nun armağanıdır. Ben zenginlerden haz etmem. Zenginlik çok az adama yakışır zira. İşte o çok az yakışan adamdan biridir Kemal. Urfa’da ilkokulu bitirip Edirne’ye geldiğinde Kapıkule’de bir lahmacuncuda bulaşıkçılıkla başlamış hayata Kemal. Geceleri TRT Radyosunu dinleye dinleye şivesini düzeltmiş. Bugün Edirne’de otel ve dört restoran sahibi, yurt içi - yurt dışı birinci sınıf kültür ve turizm organizasyonları yapan, Edirne’nin sayılı işadamlarından birisidir. Onu sevme nedenim, ben yokluğu dibine kadar yaşadım, ihtiyacı olan biri geldiğinde, yok diyemiyorum, sözünü ruhuna giyinmesi, kimseye göstermeden ve söylemeden, yüzlerce yetim ve öksüzü, fakir fukarayı yedirmesi içirmesi giydirmesidir. İkimiz de iyi Galatasaraylıyızdır bu arada. Ali Sami Yen’de aynı tribünde de karşılaşırız arada sırada. Az konuşup çok düşünen, ileri görüşlü, attığı adımı, söylediği sözü iyi bilen biridir. Cömertliği de dillere destandır. Sözlükteki adam kavramının karşılığıdır Kemal. Var olsun.
Başka dostların da var mı Edirne’de Fahri abi? Olmaz mı? Çok. Ama hangisi birisini anlatayım burada. Süre nihayetinde bir saat. General İvan lakaplı, Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Recep Kozan ağabeyim var. Ödüllü belgesel yönetmeni Batuhan Kurt kardeşim var mesela. Elimde büyüdü sayılır. Projelerimize destek olan edebiyat öğretmeni kardeşlerim, Birgül Erken, Şadi Kuloğlu var, Murat Özden var, Dilek Altay var. Ciğerciler Osman Almadık ve Uğurcan Imrak var. Tarihçi Cengiz Bulut var. Fotoğraf sanatçıları Enver Şengül, Behiç Günalan ve Remzi Eskikaplan var var. Oğlumun düğününe 500 kilometre mesafeden eşi çocuklarıyla birlikte gelen Minibüscüler Derneği Başkanı yiğit adam Serkan Oltandiken var. Öğrencilerimizden Selene Cabalar ve Yağmur Korkmaz var. Eski Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Özcan, eski Gençlik Spor Müdürü Serhat Ocak var. Şimdinin Gençlik Spor Müdürü Zekeriya Bayrak kardeşim var. Oğlumun düğününde 500 km mesafeden gelip düğün müziğini çalan, nefis bir konser veren Emre Çam kardeşim var. Oğlum Ahmet’in bacanağı, Trakya Üniversitesi’nde öğretim üyesi Dr. Bekir Dursun var. Unuttuklarım da vardır. Bağışlasınlar beni. Hepsini çok seviyorum. Ve buradan selam ediyorum.
Son olarak, Edirne denilince aklımızda nasıl bir cümle kalmalı. Edirne’yi beş kelime ile nasıl hatırlamalıyız? Kadim başkent. Sükûnet. Bereket. Zarafet ve Yağda köfte. (Ciğer ikinci sırada mesela.) Hasan Duruer Vali, tıpkı Mimar Sinan’ın zamanında yaptığı gibi, Hz. Peygamber sevgisinden mülhem, Edirne’ye binlerce gül diktirmişti. Rengârenk güller şehridir Edirne. Tam da budur.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Edirne. (Tayyip Yılmaz Arşivi)
Danışmanlığını yaptığım Vali Hasan Duruer ile Meriç kıyısında. 2014. (Fotoğraf: Birgül Erken)
Ressam, fotoğraf sanatçısı Tayyip Yılmaz ile. 2012. (Fotoğraf: Remzi Eskikaplan)
Fahri Tuna, Şair - Trakya üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler ile. (2012)
Soldan: Fahri Tuna, öykü yazarı Sedat Sayın, öykü yazarı Tuba Yavuz. 2014, Adapazarı.
Şaban Arda Gülay Alpagut Dr. Rifat Gürgendereli Kemal Kılıç