Ben Davut Terzioğlu. 1960 yılında Sakarya Kaynarca Hayaller köyünde doğdum. 1974’te Kaynarca Ortaokulunu bitirince, abimle beraber, önce Şeker Mahallesine geldik. 1976’da Ozanlar’a taşındık. Ozanlar’da ilk olarak Alaca Sokak numara 20’de oturduk. Sandalye Fabrikasını kenarındaki evde. Bir buçuk sene sonra da 1977’den itibaren Hoş Sokağa geçtik. Bizden sonrası boştu. Tek tük evler vardı. 1983’e kadar o sokakta oturduk. 1984’te evlendikten sonra, tam onun karşısındaki, Sakarya Mahallesi Dural Sokağa geçtim. 1984’ten 2003’e kadar, yaklaşık on dokuz sene, Sakarya Mahallesi Dural Sokak’ta oturduk.
Biz Nerede Oturuyorsunuz? Sorusuna Ozanlar Diye Cevap Veririz. Ozanlar’ın Neresinde? Sorusuna İse Akademi Arkasında Deriz. Biliriz Aslında Sakarya Mahallesi’nde Oturduğumuzu
Akademi Arkasına taşındığım 1984’te, bizim evden ötesi, oralar bomboştu. Bizim orası resmiyette Sakarya Mahallesi'ndedir ama halk nerede oturuyorsunuz? Soruna, Ozanlar’da diye, Ozanlar’ın neresinde? sorusuna ise Akademi Arkasında diye cevap verir. Ben de öyleyimdir.
Taşındığım zaman, bizim evin çapraz karşısındaki Hasan Abi bir gün, ya sen başını önüne eğiyorsun, başın yerde gidip geliyorsun. Kimsin, nesin, neyin nesisin? diye önüme çıktı. Abi, dört beş kadın ev önlerinde oturuyorlar hep. Rahatsız olmasınlar diye öyle gidiyorum, dedim. Öyle tanıştık, dost olduk. Hasan Abi ile hâlâ görüşüyorum. Şu sıralar Almanya'da.
Onun sayesinde Turcan Abiyi tanıdım. Onu sonra Duman lakaplı Ramis Malçok Abiyi tanıdım. Ondan süt alırdık. Ben o eve taşındığımda Mimar Çetin’in babası Postacı İbrahim Abi'nin okuması vardı. Pazar günü düğünümüz oldu, Pazartesi de karşımızda oturan Postacı İbrahim Abi’nin yedi okuması vardı. Yeni rahmetli olmuştu.
Akademi Arkası Halkı ya Benim Gibi Kaynarca’dan Gelenler, ya da Salmanlı, Aşırlar, Örentepe veya Söğütlü’den, Ferizli’den Gelip Yerleşenlerden Oluşuyordu
Akademi Arkasında arsalar, 150-160 metrekare. 100 metrekare ev yaptılarsa, 50, 60 metrekare bahçe kalıyordu. Buna rağmen komşuluklar iyiydi. Bizim sokakta ev sayısı, sokağın yarısıydı. Sokağın yarısında ev yoktu. Boş arsalarda da numara vardı.
Mahallemize yerleşenler daha çok Kaynarca yöresinden gelenlerdi. Diğerleri de Salmanlı, Aşırlar, Örentepe’den, Söğütlü ve Ferizli’de gelip yerleşmişlerdi. Akademi Arkasına ister benim gibi kiraya gelen, ister ev yapanların yüzde 90’ı daha önce Ozanlar Mahallesinde veya Ozanlar’ın arka semti olan İpkoparan’da oturan insanlardı. Yani Ozanlar kültürünü yaşamış, bilen insanlardı. Kendilerini Ozanlarlı saymaları biraz da bundandı sanıyorum.
İnsanların Çoğu Evlerini Yavaş Yavaş Bizzat Kendileri Yaptı. Köyden Gelen Desteklerle Elbette
Akademi Arkasındaki insanların çoğu, yavaş yavaş da olsa, kendi evini kendisi yaptı. O zaman öyle yardımlaşma yaygındı. Bizim bölgede oturan insanların çoğu köyden gelmişti. Köyle irtibatını kesmemiş insanlar vardı genellikle. Köyle bir bağlantısı vardı. Yani iki kardeşse biri köyde kalmıştı biri bizim komşumuzdu. Köyden destek geliyordu. İnşaatlarını öyle yaptılar. Çoğu zaman babasıyla abisiyle filan yaptılar.
Ben 2003’te mahalleden taşındığımda boş arsa kalmamış, tüm evler tamamlanmıştı. Aradan yirmi seneden fazla zaman geçti. Sofular Camii’ne gittiğimde yine mahallemin en az yarısını tanıyorum.
Sofular Camii biz oraya geldiğimizde yeni yapılıyordu. Fethi hoca vardı mesela. Zeki Hoca vardı müezzin. Onları hatırlıyorum.
Öğretmen blokları yeni yeni yapılmaya başlamıştı. Daha oralar bomboştu. Fakültenin doğu tarafı bomboştu. Bizim ve Sofular Camiinin bitişinde Zabıta blokları da o yıllarda başladı.
Fahrettin ve Sadettin Yolcu, Refik Sarıdemir, Tankerci Yaşar Abi, Minareci Nurettin Abi, Ayakkabıcı Hasan Abi
Sokağımızdaki evlerin bir kısmı kiracıydı bir kısmı da ev sahibiydi. Yine bizim Dural Sokakta, Fahrettin Yolcu ile Saadettin Yolcu kardeşler vardı. Refik (Sarıdemir) Abiler vardı. Geliş gidiş yapardık onlarla. Aliler vardı, rahmetli oldu. Beri tarafta Tankerci Yaşar Abiler vardı. Bir arka sokakta işte minare ustası Nurettin Abiler vardı. Ayakkabıcı Hasan Abi, bizim çapraz karşımızda oturdu. Hasan Abi şimdi Almanya’da.
O zamanlar bizim Akademi Arkasında komşuluklar çok iyiydi. Her gün bir yerde toplanırdı kadınlar. Yeme içme muhabbetleri çok iyiydi. Üç beş kadın bir evin başında otururlar, beş kadın muhabbet ederler, ben de rahatsız olmasınlar, kafamı yere eğerdim, kafamız kaldırmadan yürüye yürüye evime girerdim.
Mahallemizde Güven, Dayanışma ve Yardımlaşma Çok İyiydi, Harun Ticari Taksisini Verdi Bize, Mahalle Gençleri İstanbul’a Düğüne Gittik
Güven ve dayanışma çok iyiydi o zaman. Yardımlaşma çok yaygındı. Mesela biz İstanbul'a bir düğüne gidecektik. Kimsede araba yok. Bir ticari taksici Harun vardı. Galyo Osman, ondan ticari taksisini istemiş. İpkoparan’dan bizim Galio Osman Başkurt. Kim kim gidiyorsunuz? Demiş. Osman da saymış. Harun da, Davut varsa veririm arabayı, demiş. Sene 83, 84. Verdi Harun, İstanbul’a düğüne gittik. Kimsede araba yoktu o yıllarda. Şimdilerde kimse bir başkasına arabasını verir mi hiç? Hele de ticari arabasını. Dostluk ve güven çok fazlaydı o yıllarda.
Benim Akademi Arkasında oturduğum yıllarda (1984-2003) dikkat çeken, öne çıkan karakterler, sevilen sayılan kişilere gelince; oradaki dört beş sokağı ayırmadan söylüyorum: Brandacı Suat’ı sayabilirim. Kambur Kemal Ağabey vardı. Şükrü vardı. Tankerci Yaşar Abi vardı. Fırıncı Refik Abi vardı. Boyacı Turcan Abi de karizmatik bir ağabeyimizdi.
Mahallemizde Yaşayanlar, Şehre Tutunmaya Çalışan Orta Gelir Grubunun Altındaki İnsanlardı. Fabrikada veya Herhangi Bir İşyerinde Hep Ücretle Çalışan Kişilerdi
Meslek olarak, daha çok hayata tutunmaya çalışan, orta gelirin altındaki insanlardı. Fabrikada çalışan veya herhangi bir yerde ücretle çalışan insanlar kurdu Akademi Arkasını. Refik Abi fırında çalışıyordu. Terziler vardı. Suat Günhan brandacıydı. Turcan Abi boyacıydı. Kardeşim fabrikada çalışıyordu.
Ramis Malçok Abi Akademide memurdu, oradan emekli oldu. Mimar Çetin'in babası İbrahim Amca, Postacıydı. Fahrettin Abi Noterde katipti. Sadettin Abi hep kamyonculuk yaptı. Tankerci Yaşar Abi vardı. Necati Kaan ve Hilmi Fidan Abi de Akademide çalışıyordu. Daha çok küçük esnaf sanatkâr veya işçiler vardı semtimizde. Ben de çalışıyordum o zaman. 92 yılına kadar ben de sigortalı olarak sigortacıda çalıştım.
Bir de sokağımızda Akademide okuyan öğrenciler de kalırdı. Çetin Öztürk’lerin bitişiğinde öğrenciler kalırdı. Bunların içinden İsmail Yılmaz’ın Refah Partisi’nden 1995 Seçimlerinde İzmir Milletvekili seçildiğini hatırlıyorum. Yine Samsunlu Volkan ve Mesut vardı, Antalyalı Mustafa vardı. Samimiydik o öğrencilerle de. Akademide öğretim üyeleri de vardı bizim orada kirada oturan.
Gençleri Kötü Alışkanlıklardan Kurtarmak İçin Fredi’nin Kabusları Adlı bir Futbol Takımı Kurdum. Turnuvada Şampiyon Olan Takımımız Antalya’da On Gün Süreli Tatil Kazanmıştı
Ben Akademi Arkasında otururken, baktım gençler var. Çetin Öztürk de var bunların içinde. Gençlerin kahveye gitmemesi için, kötü alışkanlık kazanmamaları için, onları sporla meşgul edecek, sosyal aktivitelerin daha fazla olması için, ben çocukları top oynamaya teşvik ederdim. Bir takım kurdum; Fredi’nin Kabusları adını verdim. Olgunlar Turnuvasına katıldık. Başka turnuvalara katıldık.
Çetin vardı işte, Ercan vardı. Muhittin vardı. Cemil vardı. Kâmil vardı. Kaleci Serkan. Sinan Panda, Abdullah vardı. Ahmet ve Muzaffer vardı. O zaman Ozanlar Halı Saha yeni yapıldı. Şimdiki Kapalı Perşembe Pazarı’nın olduğu yerde. Bir turnuva yapıldı. Tüm Sakarya’dan takımlar katıldı bu turnuvaya. Sakaryaspor bile bir takım yapıp katıldı. Öyle büyük bir turnuva.
Birinciye on gün Antalya tatili vardı ödül. Ozanlar’ın çocuklarından kurduğum Fredi’nin Kabusları adlı ile birinci olduk, şampiyon olduk. Çocukları Antalya’ya on gün tatile gönderdik, hiç unutmam.
Gariban, Okuyanı Az Bir Mahalleydik Ama Çok Güzel Komşuluklar Vardı. Çok da Huzurlu Bir Mahalleydik.
O zamanlar, şimdilerde bulamayacağımız çok güzel komşuluklar vardı. Birinin bir hatası olsa herkes haberdar olurdu işte. Biri hastalansa, herkes geçmiş olsuna giderdi. Birine bir şey mi lazım. Neye ihtiyacın var diye sorulur, elden geliyorsa giderilirdi. Sokaktan bir yabancı geçtiği zaman, onun yabancı olduğu anlaşılırdı veya bu yabancı, bu değil, bizden diye söylenirdi. O zaman Sakarya’nın nüfusu da böyle kalabalık değildi. Karaağaçdibi’nden bu tarafa doğru birisi geliyorsa, ismen bilinmese bile Akademi Arkasında şu sokakta oturuyor diyebilirlerdi.
Genellikle huzurlu bir mahalleydik. Ama dışarıdan huzursuz gözükebilirdi. Yani herkes kendi işinde gücündeydi. İçeriden gelenek ve göreneklere çok bağlı, dışarıya karşı daha tutucu bir mahalleydik. Dışarısını zor kabul ederdik. Ama bizim mahalleye yerleştikten sonra, kiracı olsun ev yapıp yerleşsin, sahiplenen bir yerdik. Genellikle de gariban, şehre tutunmaya çalışan, okuyanı az bir semttik. Yani bir an önce hayata atılıp para kazanmanın derdinde olan bir dönemdi o seneler.
Mahallemiz Huzurluydu Ama Arsalar Çok Küçük Olduğundan Yeşili Çok Az, Bahçesi Çok Küçük Bir Mahalleydi. Parselleyenler Çok Para Kazanmak İçin Böyle Yapmışlardı Herhalde
Akademi Arkası’ndan kimler yetişti derseniz? Karşımızda oturan Ayhan Sefer üstün, milletvekili oldu. Ben Ak Parti’ye il başkanı seçildim. Zengin, tüccar, sanayici de pek çıkmadı bizim oralardan. Onlar daha çok eski köklü Ozanlar’ın olduğu yerlerden çıktı. Ozan Sokaktan, Eski Kandıra Caddesinden, Dip veya Açık Sokaktan. Üçüncü kuşak dördüncü kuşak Ozanlarlılardan çıktı. Bizim oradakiler, risk almayan, az olsun benim olsun, çalışayım akşama evime ekmek götüreyim, başımı sokacak kadar evim olsun anlayışında insanlardı. Şehirdeki ilk kuşaktık biz.
Akademi Arkası, orta halin biraz altında gelir grubuna sahip, huzurlu ama yeşili, bahçesi pek olmayan evlerden oluşuyordu. Tek dezavantajı bahçelerin çok az, çok küçük olmasıydı. Buraları parselleyenler, zamanında, herhalde çok para kazanmak için olabilir, arsaları çok küçük satmışlardı.
Çocuğunu Sokağa Bıraksan Mutlaka Biri Sahip Çıkardı. Tanısın Tanımasın, Hiç Kimse Bir Büyüğünün Yanında Sigara İçmez, İçeemzdi
Çok iyi ve örnek bir komşuluk vardı semtimizde. Yani çocuğunu sokağa bıraksan, sen olmasan bile, mutlaka bir komşu sahip çıkardı. Kolay kolay kimse kimseye yanlış bir şey yapamazdı. Küçükler kesinlikle, ne olursa olsun, mahalledeki bir büyüğünün yanında sigara içemezdi. Bir büyüğünün yanında, isterse yabancı olsun isterse tanıdık, ailesi akrabası olsun, bir büyüğün yanında sigara içilmezdi. Öyle güzel bir komşuluk vardı.
Doksanlardan sonra komşuluk gitgide azalmaya başladı. 2025 tarihi itibarıyla bugün artık apartman kültürü hâkim oldu maalesef. Ama cenazede düğünde sünnette, eski semtime gidince, hâlâ iyi komşuluklara şahit oluyorum. Mutlu da oluyorum. Hâlâ bizim Akademi Arkasında komşuluk, bazı güzellikler bitmemiş. Ne güzel.
Garibandık Ama Hepimiz Çok Mutluyduk. Bütün Arkadaşlarım Orada. O Günleri Çok Özlüyorum.
Ben 2003’ten bu yana Yenikent’te, Camili’ye yaşıyorum. Yirmi iki senedir Vilayet Lojmanı arkasında oturuyorum ama bütün arkadaşlarım orada, Akademi Arkası’nda. Ben hâlâ da Ozanlar’a gidip gelirim. Orada mesela benim çıktığım kahvehane kapandı ama cenazelerde düğünlerde bir Ozanlarlı gibi beni ararlar, haber verirler. Memnuniyetle giderim ben de. Mahalle kültürü hâlâ güçlüdür orada.
Açık söylemek gerekirse, 1980 ve 1990’lardaki Akademi Arkası’nı özlemle hatırlıyorum. O zamanki hayat bir başkaydı yine de. Yokluk yoksulluk garibanlık vardı, evet. Sokağımızda kimsenin arabası yoktu, evet. Sokaktan araba geçmezdi hiç. Ama güven ve yardımlaşma duygusu çok yüksekti. Garibandık ama hepimiz çok mutluyduk. O günleri çok ama çok özlüyorum.