Kitapları severim. (Kim sevmez ki.) Hele doğup büyüdüğüm şehrimin yazarları veya şehrim üzerine kitaplar olursa iki kere severim.
2023 yılı bereketli başladı Adapazarı adına. Yılbaşından bu yana, Sakaryalı şair ve yazarların kaleminden on kitap yayımlandı. Şiir var, öykü var, araştırma var, biyografi var.
Bu on kitabı sizlere tanıtmak, bu güzelliği sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tabii ki ilk sıra şiir, sonra öykü, sonra şehir kitabı. Arkası da gelecek..
NAİF KALPLİ NURSEL CAMCI’DAN İLK ŞİİR KİTABI: ‘DÜŞ MASALI’
Nursel Camcı, Adapazarı Ozanlarlı bir hanım. 1963 doğumlu. Mahallemizin kızı. Gençliğinden bilirim. Ozanlarlı olan eşimin de arkadaşı. (Onların eniştesi oluyorum, bir bakıma.) Eniştesi Ercan, eski dostum. Hatırlıyorum, evlenip Avusturya’ya yerleşmiş, çoluk çocuğa karışmıştı.
Ardan yıllar geçti, yurda kesin dönüş yaptı. O sıralarda şehrimizden ulusal bir dergi çıkmıştı, Ömer Sevinçgül’ün yönetiminde: Adı Yok. Nursel kardeşimi yeniden orada gördük. Hem Adı Yok’un yayınına katkı yapıyor (hafızam yanılmıyorsa, derginin Sakarya temsilcisiydi.) hem de şiirleri yayımlanıyordu. Şiirler de yazdığını görünce, 2004 olmalı, onu yayın yönetmeni olduğum bizim Irmak Ailesine katmıştım. Dergimize de katkılar sunmuştu, gerek şiirleri, gerekse abone çalışmaları ile. Bazı şiirleri yayımlanmıştı Irmak’ta da. Derken 2009’da bir grup arkadaşla kurduğumuz Türkiye Yazarlar Birliği Sakarya Şubesine üye oldu. Eyvallah.
Çalışkan, disiplinli, güvenilir kızdır mahallemizin Nursel’i. Faaliyetlere devamı, istikrarı, katılımcılığı birinci sınıftır. Yılladır şiir yazdığını biliyorduk. Bir gün, artık zamanı geldi galiba diyerek, bir defterle çıkageldi. Tabii ki bana da kitabın editörlüğünü yapmak düştü.
Şair Adem Karafilik’in sahibi olduğu Yükseliş Yayınları’ndan 2023 Şubatından çıkan, 53 sayfalık Düş Masalı’nda kırk bir şiir yer alıyor. Şiir benim çocukluk yıllarımdan beri tutkumdu, şiiri hep sevdim diyen şair, kitabındaki birbirinden dokunaklı şiirlerini, hüzün buğulu dizeler bunlar diye tanımlıyor. Özellikle Issız Tebessüm, Balköpüğü, kitaba adını veren Düş Masalı, Turkuaz, şehrimizi anlattığı Kalbimin Orta Yeri, Kalabalık Yalnızlığım ve Rabbine adadığı Bir’ler Bir’i başlıklı şiirler benim de severek okuduğum ve beğendiğim dizeler.
Gülüşüne Müptelâ şiirinden bir bölüm aktarıyorum, buraya:
Aklımın ücralarında su katılmamış yalnızlık,
Bir ışık hüzmesi düşlerim, hesabını veremediğim Küçücük dünyamda haddini bilen hayallerimle Sürgüne dönmüş ömrüm
Gülüşüne müptelâ yüreğim, yokluğuna yetim Gözlerine mühürlenmiş özlemine Tatlı melodiler takmışım
Lunaparkta unuttuğum çocukluğum gibi Hep hasretinle yanmışım
Nursel Camcı’nın Düş Masalı kitabına Adapazarı PTT Sokaktaki Değişim Yayınları’ndan veya internet üzerinden ulaşabilirsiniz.
ÖDÜLLÜ YAZAR VİLDAN KÜLAHLI TANIŞ’TAN İLK ÖYKÜ KİTABI: ‘ÇİZGİDE BİR KUKLA’
Bir gün bir mesaj aldım: Adım Vildan Külahlı Tanış. Adapazarı ……’nda Fen ve Teknoloji öğretmeniyim. Öğrencilerimi zaman zaman yazarlarla buluşturuyorum. Sizin de kitaplarını alıp okuttum. Müsait bir gününüzde size okulumuzda söyleşi ve imza günü düzenlemek istiyorum. Acaba kabul eder misiniz? Allah Allah. Benim şehrimde, Adapazarı’nda mı oluyordu bunlar. Hem de Türkçe öğretmeni değil Fen Bilgisi öğretmeni. Memnuniyetle efendim, koşa koşa hem de diye cevapladım.
Yanlış hatırlamıyorsam 2013 yılıydı. Şöyle böyle bir on yıl geçmiş bu mesajın ve ilk söyleşi-imza günümüzün üzerinden.
Vildan kardeşimi ilk o gün tanıdım. Tanıdım, sevdim, kardeş edindim. Angaralı bir kızımız o bizim. Ada’ya gelin gelmiş. Eşi Melih de çok muzip, zeki ve güleç yüzlü bir Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni. (İyi kaynatırız, bir araya geldiğimizde. Hele de bayan yazarların aleyhine. Aman Melih, kimse duymasın…)
Orta boylu, kumral, zeki bakışlı, sevecen, saygılı, altın kalpli bir kardeşimdir Vildan. Vefalıdır da. Sonraki yıllarda da zaman zaman bir araya geldik. Başka bir kitabımla ilgili bir daha çağırdı, başka okuluna. 2019’da çıkan Kırk Şehir Portresi kitabımın panelinde, kitap üzerine konuşmacılardan biriydi. Ne ayrıntılı ve zengin bir konuşma, çalışmaydı o öyle. Unutamam. Müteşekkirim.
Öyküler yazdığını biliyordum. Öykücü değilim. Ama gön(s)terdiği her çalışmasını, alıcı gözle inceleyip güzel ve güçlü yanlarını belirtiyor, yazmaya teşvik etmeye çalışıyordum onu. Notos gib, Hece Öykü gibi, Ecinniler gibi bazı ciddi ulusal dergilerde öyküleri yayımlanıyordu. Görüyordum.
Sonra eserleri çok ciddi ödüller aldı: Fakir Baykurt Öykü Yarışması 2020 Büyük Ödülü, Berlin Gökkuşağı Kitabevi Öykü Yarışması 2021 Birincilik Ödülü, Halide Edip Adıvar Öykü Yarışması 2021 ödülü, bazı ödüllerinden üçü. Başka ödülleri de var, bizim Vildan’ımızın.
Everest Yayınları’ndan 2023 Martında Çizgide Bir Kukla adıyla yayımlanan 111 sayfalık kitapta yazarın birbirinden güzel on iki öyküsü yer alıyor. Bunların arasından Çatıdaki Delik, Alo Buyurun Yalnızlar Geçidi, Piyanist Şantörün Ölmeden Önceki Ölümü ve Şeker Anne benim en çok ilgimi çeken öyküler. Tanış’ın kitaptaki Maydanoz öyküsünden küçük bir bölümü paylaşmak istiyorum:
“Ne anlatıyor sence bu tablo Ayşegül?”
İşte ben sınava tabi tuttuğu sorularından biri daha Bana sorduğu her soruda - ki bu alelade bir soru da olabilir - ne söylesem yanlış olacakmış gibi bir his çöküyor içime. Beklediği cümleleri kuramayacağım kuracağım cümleleri de alıp beraberinde götürüyor Şimdi bu tabloda desem. Adam kendine bakmak isterken desem. Kendimi yenerek bir şeyler söylesem, söyleyeceğim o üç beş kelime salonun ortasında hep var olan o kara delik tarafından yutulup yok hükmünde sayılacak, biliyorum.
Ne ara bu hâle geldik, ne zaman birbirini tanıyamayan iki insana dönüştük biz? Sanırım yedi yıllık evliliğimizde her akşam yediği maydanozlu salataya, bir akşam maydanozun yakışmadığını söylemesi bunun başlangıcıydı. Ondan sonraki günlerde onun gözünde bir sürü ‘şey’ bir sür ‘şeye’ yakışmadı zaten. (Maydanoz, s.70)
Betimlemeleri güçlü. Türkçeyi şiir gibi kullanıyor öykülerinde Vildan hoca. Ne güzel. Kutluyorum.
Vildan Külahlı Tanış’ın Çizgide Bir Kukla kitabına kitapçılardan ulaşabilirsiniz. Çoğu ödüllü bu öyküleri, benim gibi siz de, severek okuyacaksınız, eminim.
YUSUF ERTUĞRUL ERDEM’DEN GÜZEL BİR MAHALLE KİTABI: ‘ŞEKER MAHALLE’
Yusuf Ertuğrul Erdem’i ne zamandan beri tanıdığımı hatırlamıyorum. Hafızamın dehlizlerine şöyle bir uğrak yaptığımda, yanılmıyorsam, Ribat Eğitim Vakfı’nda görmüştüm onu. Ya da hafızam onu oraya yakıştırıyor daha çok. İkisi de olabilir.
Ben babasını ve abisini tanırdım ilkin.
Babası Erdal Abi, Adapazarı Belediyesi’nde yıllarca mesai arkadaşımız, ağabeyimizdi. Zabıta Müdürlüğü göreviyle hatırlıyorum. Uzun boylu, kumral, tiftik keçisi gibi oylumlu derili ve ciddi görümlü, yeri geldiğinde şakacı, daima saygılı ve görevine düşkün bir büyüğüm olarak kazınmış hafızama. Nedense de Akyazılı bir Karadenizli olarak. Ağabeyi Erol da belediyeden arkadaşımızdı. Bizden beş altı yaş küçüktü Erol. Telefon ve Telsiz Santralinde çalışan, ortadan uzunca boylu, esmerce, ahlaklı edepli ağır başlı biriydi. Yusuf Ertuğrul’un büyükleri ile ilgili hafızamdaki izler bunlar.
Yusuf Ertuğrul kardeşimle yolumuz çok kesişmese de daha çok Ribat grubunun çıkarttığı Ada Bülteni Dergisi vesilesiyle diyaloğumuz sürdü. Benden zaman zaman yazılar istiyordu. Selahaddin Şimşek, Hamza Tekin, Hasan Çolak ve bazı portrelerimi filan. Yayınlıyordu da. Aynı adamları seviyorduk demek ki. Sevinmiştim. Yusuf, bir Abaza’da pek rastlamadığımız derecede dindardı. Bu da çevresinde daha çok takdir edilmesine ve sevilmesine neden oluyordu.
2009 sonrası Adapazarı Belediyesi Başkan Yardımcılığı ve Büyükşehirde spor Müdürlüğü görevlerini üstlenmişti. Bense emekli olduğum 2009 sonrası şehir dışındaydım. Yollarımız pek kesişmedi. Olağandır.
Sonra bir gün Değişim Kitabev sahibi yakın dostum İsmail Aydın’ı ziyaretimde masasında turuncu kapaklı Şeker Mahalle kitabını gördüm Yusuf Ertuğrul’un. Çok ama çok sevindim. Çocukluğuma kaçmış gibi oldum. Zira ben de Ozanlarlıydım. Komşu mahalleydik. Çok anımız vardı orayla.
Örneğin, Şeker Mahalle’nin iki büyük gayrı federe takımı vardı: Şeker Gençlerbirliği ve Üç Yıldız. Üç Yıldız 1980’lerde yenilmez armadasıydı. Mevlâm Refik’in, Gol Kralı Bıçakcı Cavit’in, Sarı Kafa Kemal’in oynadığı efsane kadro. Ben de o yıllarda Ada Gücü’nde sol açıktım. Üç Yıldız ile Ada Gücü, ikisi de Dibektaş Caddesi üzerindeki iki kahvehanenin takımıydı, aralarında üç yüz-dört yüz metre vardı. Biz de mütevazı ama çok uyumlu bir ekiptik. 1983 sonbaharında Karakamış sahasında Üç Yıldız’ı 3-0 yenmeyi başarmıştık. (Söylemesi ayıp, üç golü de atmak bana kısmet olmuştu.) Unutulmaz anılardandır bizler için. Böyle onlarca anı saklıyoruz, o güzel masalsı günlerden.
Şeker Mahalle, o yılların (gençliğimizin) belki de Adapazarı’ndaki en yoksul, en renkli bir o kadar da en masalsı mahallesiydi. Acıyla, yoklukla, yoksullukla amansızca mücadele eden insanların mahallesiydi. Acıyı bal eylemiş insanların.
Değişim Yayınları’ndan 2023 Martında Şeker Mahalle adıyla yayımlanan 174 sayfalık kitapta yazarın Şeker Mahalle’de 1970-80 yılları arasında, o mahallede geçen çocukluğunun anı gözlem ve tespitlerinden oluşuyor. Kitabının takdim yazısında, biz bazı yazar büyüklerine de atıfta bulunuyor, hak etmediğimiz kadar iltifatlar ediyor Yusuf Ertuğrul.
Bizim İsmail Aydın’a göre bu kitabın bana da yüklediği bir görev var: Ozanlar Mahallesi’nin kitabını yazmak. Eyvallah, aldım kabul ettim.
Şeker Mahalle, bir solukta okunacak, yarı belgesel yarı masal kitabı. PTT sokaktaki Değişim Yayınları’ndan kitaba ulaşabilir, yaz sıcağında kızıl şerbeti içmiş gibi serinleye serinleye okuyabilirsiniz. Benden hatırlatması.