Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kutlandı önceki gün…
Kurum, kuruluş ve kişilerden mesajlar yağdı adeta, kadına yönelik şiddetle mücadele kararlılığını yineleyen…
Öte yandan tüm bu açıklamalar, sadece bu yılın ilk on ayında 357 kadının, erkekler tarafından öldürüldüğü gerçeğini değiştirmedi, ne yazık ki…
Yıllar önce yine bu sütunlarda kaleme aldığım bir yorumum da pek de müspet değişim yaşanmadığını gösteriyor…
İstedim ki bir kez daha paylaşalım sizlerle…
Buyurun birlikte okuyalım;
“Ülkemizde ve ilimizde son yıllarda artan ve vahşice işlenmiş cinayetlere kurban giden kadın sayısının ürperten artışı, toplumun hemen her kesiminin tepkisine yol açarken, eksilmeyip artıyorsa şiddet, burada durup düşünmek gerekir sanırım…
Üzücü olmanın ötesine taşan ve behemehâl durdurulması gereken bir olay olarak halen ülkenin bir numaralı sorunu olmayı sürdürüyor ne yazık ki kadına karşı şiddet ve cinayetler…
Hele de yılın bir günü kadınlara ayrılmışken özel olarak, bu ilkel durumu toplumumuza yakıştırmak mümkün mü!
Honnore de Balzac, kadınları acıya dayanıklı ve sabırlı varlıklar olarak kabul eder…
Ancak günümüzde ve ülkemizde işlenen vahşi cinayetlerin oluşturduğu acılara dayanmak ve sineye çekmek, hiç de mümkün görünmüyor…
Bu acı karşısında yüreği sızlamayan ne bir insan ne de bir yaratık olabilir mi hiç!
Artık istenir ki kadınlarımızın gözyaşları dursun…
Ağlamalarına son verilsin…
Bu acı tablo kadının tesellisi, erkeğin ise rezilliğidir…
Bilinir ki kadınlarımız dünyanın en güzel, en anlamlı ve en değerli varlığı olarak, erkek milletine Mevla’nın en büyük armağanıdır…
Bu nedenle kadınsız bir hayata katlanmak zor ve imkansızdır…
Evini bir mum gibi aydınlatan kadınlara karşı işlenen her cinayet, biline ki erkek milletinden yerine getirilmesi mümkün olmayan parçalar alıp götürür…
Kadın kitaba benzer…
Onu sevgi ve şefkatle okumak varken, hunharca canına kıymak, hayatına son vermek, bütün bu varsayımların sonrasında beşeri ve ulvi açıdan cezası, son derece ağır bir suçtur ve öyle ele alınmalıdır…
Bu konu ne zaman gündeme gelse içinde bulunduğumuz toplum adına üzülürüm…
Sanırım herkes aynı duyguları taşır…
Kadın her ne kadar yedi veren güle benzese de o da insandır ve dikenleri vardır hiç kuşkusuz…
Kadınına sevgisi, saygısı olan her erkek bunu bilmeli ve sabırlı olmalı ki ailede bütünlük, sevgi-saygı sürüp gitsin biteviye…
Kutlamalar sözde değil özde olmalı ki bu tahammülü imkansız cinayetler dursun, sona ersin…
Bütün bunlardan sonra kadının da tahammül edilmez olanı vardır hiç kuşkusuz…
Acımasız olurlarsa eğer, bütün kötülüklerin bir anda kaynağı da olabiliyorlar ne yazık ki…
Bu takdirde dahi canlarına kıymak yerine, müracaat edilecek yol ve yöntemler vardır…
Zira kadın bir şamdan olsa mumunu dikecek olan yine erkektir…
Son söz;
Kadınsız bir ev boş mezardır derler…
Ne denir!
Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar…
Ağlatmayın artık kadınlarımızı, yarınların analarını…
Dursun bu vahşet, bitsin bu çile ve çığlık…
Kadınlar, ancak bu duygularla mutmain olabilir…
Bizim Bahçe’den sevgi çiçeği “siyah, beyaz, sarı, kırmızı güller” gitsin istedik bu doğrultuda kadınını seven, sayan ve değer veren herkese…