Altmış beş yıllık ömrümde yazılacak ‘örnek’ insanlar tanıdım ben. Bu örnek, güzel ve renkli simalardan biri de bizim Hamdi Abi’mizdir. Yani Hamdi Özarutan. Meşhur lâkabıyla Organizatör Hamdi.

Şimdilerde seksenini devirmiş ama hâlâ bir delikanlı o. Her gün ikisi yerel - üçü ulusal beş gazete okuyan, şehrindeki hiçbir tiyatro gösterisini, ciddi hiçbir edebiyat programını kaçırmayan… Şehrin her şeyiyle hâlâ ilgili bir büyüğümüz.

Nereden mi biliyorum? Hâlâ her görüşmemizde bana dakikalarca bu şehirde yapılması gereken en az bin kişilik tiyatro salonundan söz ediyor. Vali Beye, Büyükşehir ve Adapazarı Başkan adaylarına ‘bu şehre yapılması gereken beş bin kişilik konser salonu gerekiyor’u anlatma derdinde.

Kim mi bu Hamdi Özarutan.

1976 yılı. Meşhur İzmir Fuarı. Türkiye de İzmir de yıkılıyor. Konserler gırla gidiyor. Ama yeni seslere yeni yüzlere ihtiyaç var. Otuzlu yaşlarına yeni başlamış, Cem Karaca, Barış Manço, Seyyal Taner, Ajda Pekkan, Orhan Gencebay’ın yakın dostu olan genç organizatöre, genç bir yetenek hanımdan söz ederler. Bir okulun yılsonu müsameresinde sahne alan boylu poslu o hanımı dinlemeye gider. Ama ne sesini ne endamını beğenmez. Üzgündür, abartılı anlatılmıştır, emeği boşuna gitmiştir.  Tam ayrılacaktır ki okul müsameresinden, Fatma adında çıtı pıtı bir genç çıkar sahneye, Türk Sanat müziği okumağa başlar: “Olmaz ilaç sine-i sad pareme…’ Genç organizatörün gözleri parlar, harika bir sesi vardır Fatma’nın. Bekler konserin bitmesini. Konser sonrası tebrik eder organizatörümüz Fatma’yı, kartını uzatır, birlikte çalışalım teklifi yapar. Minik boylu sanatçı umutsuzdur: ‘Benden bir şey olmaz. Kaç kere denedim olmadı, olmaz… Siz işinize bakın lütfen.’ Aslen Ziraat mühendisi olan Fatma, o sırada İzmir’de bir kuaförde güzellik/makyaj uzmanı olarak hayatını kazanmaktadır.

Aşağıdan girer yukarıdan çıkar genç organizatör, bizim Fatma’yı ikna eder, İstanbul’a getirir, üç ay süreyle Şanar Yurdatapan’dan müzik dersleri aldırır Fatma’ya. ‘Kaybolan Yıllar’ ile piyasayı alt üst edecek bir plak doldurulur. Tamam da bu yeni şarkıcının adı ne olacaktır. Düşünür taşınır, ‘Kızım, Fatma Yıldırım diye şarkıcı ismi olmaz, senin adın Sezen Aksu olsun’ der. O günün minik Fatma’sı şimdilerin kırk yılın minik serçesi Sezen Aksu’dan başkası değildir. O organizatör de bizim Tur Organizatör - Hamdi Özarutan.   

Rahmetli Kamil Sönmez’i de bir Ordu turnesinde keşfedecektir, Esmeray’ı da bir okul gösterisinde, Edip Akbayram’ı bir Antep turnesinde, Karamürsel Emniyet Amirinin genç oğlu Ahmet Özhan’ı Kocaeli Sanayi Fuarı’nda, Çetin Alp, İskender Doğan ve Osman Yağmurdereli’yi bir Ankara turnesinde.

Ajda Pekkan’dan Cem Karaca, Barış Manço’dan Neşet Ertaş’a… Başta Adapazarı olmak üzere kaç şehirde konserlere götürdüğü de müzik tarihine kaydedilmiştir.

1960’ların sonlarından 1980’lerin sonlarında; düzenlediği konser veya tiyatro turneleriyle, Türkiye’de 67 il arasından gitmediği şehir yok gibidir. Başta İzmir Fuarı, Samsun, Kocaeli Fuarı olmak üzere, Edirne’den Mersin’e, Kırıkkale’den Balıkesir’e, Adana’dan Tekirdağ’a…  bütün vatan sathında o ve programları vardır.

Kimleri götürmemiştir ki: Ankara Meydan Sahnesi (Zihni Göktay, Yılmaz Gruda, Kartal Tibet), Dostlar Tiyatrosu (Genco Erkal), Karaca Tiyatrosu (Muammer Karaca), Lale Oraloğlu Tiyatrosu, Küçük Sahne (Ulvi Uraz), Dormen Tiyatrosu (Metin Serezli, Nevra Serezli, Altan Erbulak, Erol Keskin, Erol Günaydın, Hadi Çaman, Kerem Yılmazer), Elhamra Tiyatrosu (Toto Karaca, Ali Sururi, Muzaffer Hepgüler, Abdullah Şahin), Kenterler (Yıldız Kenter, Şükran Güngör, Müşfik Kenter, Pekcan Koşar), Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Devekuşu Kabare (Metin Akpınar, Zeki Alaysa, Ahmet Gülhan, Müjde Ar, Funda Postacı, Kemal Sunal); İstanbul’dan bir çıkarlar, Bursa, Balıkesir, İzmir, Denizli, Antalya, Mersin, Adana, Urfa… Erzurum, Kars, Artvin, Rize, Trabzon, Ordu, Samsun… Kayseri, Konya, Eskişehir, Bolu, Adapazarı, İzmit… Turneden bir ay sonra, bazen kırk beş gün sonra ancak döner grup İstanbul’a. O organizatör Hamdi’dir. Bütün o işlerin organizatörü.

Zeki adam, pratik adam, çözümcü adam, sempatik adam, sözünün eri adamdır o. İletişim üstadıdır.

1970’li yıllarda birçok kez birçok oyunla turneye götürdüğü tiyatroculardan birisi olan, bana göre Türk tiyatrosunun yaşayan üç-beş efsane oyuncusundan birisi,  sadece ‘Lüküs Hayat’ operetini her hafta on gösterim yirmi altı sene tek başına sırtlamış aktör Zihni Göktay ile ne zaman karşılaşsak, ‘Hamdi Özarutan nasıl iyi mi? Çok selâmımı söyle. Çok yerlere götürdü bizi, elli sene önce. Namuslu adamdır Hamdi. Beş kuruş alacağımız yoktur. Tıkır tıkır öderdi paramızı. Bu piyasada az bulunur onun gibisi…’ der hep.

Mert ve cömert adamdır Hamdi Özarutan. Yemesini, yedirmesini, ikramı seven adamdır.

Anladım, merak ettin ey güzel okurum, bu Hamdi Özarutan’ı değil mi. Anlatayım.

Aslında Hamdi Özarutan’ın anıları bir bakıma 1953’lerden 2024’e… Adapazarı’nın yetmiş yılının tarihidir. Ayaklı tarihtir o, yaşayan tarih. Orta hâlli bir Anadolu şehri Adapazarı kültür sanatının yaşayan tarihidir Hamdi Özarutan.

Türkiye’de gitmediği, hizmet vermediği yer olmasa da. Ömrünün büyük bölümü İstanbul’da geçse de. Hamdi Özarutan Adapazarlıdır, Hendeklidir, Soğuksuludur. O bir Adapazarı, Hendek Soğuksu âşığıdır.

O gönlü lebalep insan sevgisiyle edeple saygıyla yaşayan örmek bir abimizdir. Kini nefreti garezi olmayan bir kalbe sahiptir. Ömrü insana, insanlara hizmetle geçmiştir. Kültüre sanata ömrünü vakfetmiş adamdır o.

Şimdi hayatı kitap odu, bu efsane organizatörün. Biyografi yazarı Fahri Tuna’nın günlerce - aylarca süren konuşmaları, görüşmeleri, araştırmaları sonucu, ortaya ilginç, rengârenk, bir döneme ışık tutan bir kitap çıkmış oldu.

Türkan Şoray, Orhan Gencebay, Ziya Taşkent, Tülay Özar, Barış Manço’lu anılarla dolu bir kitap.

Türkan Şoray’ın kırk yıldır onun hangi teklifini düşündüğüne, Toto Karaca’nın ‘Hamdi Bey, şu benim oğlan şarkıcı olmak istiyor. El tutuver lütfen şu Cem’e’ deyişine, Barış Manço’nun kader mahkumlarına bir kuruş almadan gelip konser verişine, Sadettin Tantan’ın narkotik polislerinin ‘rüşvet olur diye’ sigara ikramını reddedişlerine tanıklık edeceksiniz.  

Bir dönemin Türkiye’sinin perde / sahne arkasına ışık tutan bir kitap, ‘Organizatör Hamdi.’

Allah bu ülkede, Hamdi Özarutan gibi organizatörlerin sayısını arttırsın. Ne diyelim.