Yıllar evvel Ferizli E tipi ceza evine vaaz programı için gitmiştim. Daha önceden beni tanıyan bir genç yanıma geldi ve kısa bir selamlaşma olmuştu. Mahkûma iki soruyu sormak şık olmazmış. Suçun nedir ve cezandan ne kadar kaldı? Evet, bazı söylemlere göre “Hapishane de suçlu yoktur, herkes haklıdır” Tabii ki haklı gerekçe olsa da suçlular vardır. Bununla birlikte suçsuz nice insanlarda hapishanelerde çile ve sıkıntı çekmektedir. Adaletin en yaralayıcı kısmı suçsuz insanların mahkûm olmasıdır. Eski Mısır Melikinden bugüne kadar devam eden ve devam edecek büyük bir zülümdür.

Yusuf peygamberin iffetine iftira eden insanlar O’nun suçsuz olmasını anladıkları halde maalesef siyaseten Yusuf’u hapsetmişlerdir. İşte bu konuda ki ayeti Kerime:

“Sonra (Vezir ve saray görevlileri Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri görmelerine (rağmen, yine de) ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) onlarda ağır basmış (şeytani düşünceleri galip gelmişti. Böylece, güya zahiren namus ve onurlarını kurtarmak adına masum bir insana suçlu muamelesi etmekten çekinilmemişti.)” (Yûsuf, 35)

“Aziz’in ailesini temize çıkarıp zevâhiri kurtarmak ve olayı örtbas etmek, istediği anlaşılmaktadır. Ayrıca kadın da Yûsuf’un itaatsizliğini cezalandırmak istiyordu. Bu da suçu köleye yükleyerek onun belli bir süre hapse atılmasıyla mümkündü. Bu sebeple bütün delillerin Yûsuf’un günahsız, kadının ise suçlu olduğunu göstermesine rağmen Aziz ve arkadaşları, Yûsuf’un bir süre zindana atılmasını uygun gördüler.”(DİB tefsiri)

Bu ayetler bize suçsuz insanların hapsedilmemesi gerektiğini öğretmektedir. Bu görev ise halkın (şahitlerin), adliye mensuplarının ve siyasetin görevidir. Hiç kimse haksızca bir insanın mahkûm edilmesine sebep olmamalıdır.

NAMAZIN BEDEN DİLİ

Beden diliyle ilgili hususlar insanlığın varlığından itibaren konuşulur ve yazılır. Vücudun aldığı şekil insanın kalbini ve aklını gösteren önemli bir husustur. Her ne kadar kültür ve örflere göre modeller gelişse de insanın ortak bir aklı ve yaratılışı da vardır.

Namazın beden dili üzerinde düşünmeli ve bu konuda ihtisası olanlar açıklama yapmalıdırlar. Namazda önce cihetin tam anlamıyla kıbleye yönelişi muhataba verilen değeri göstermektedir. Ellere gelince tam bir edep timsali olarak tekbirde, kıyamda, rükû, secde ve tahiyyatta özel bir zorlama olmadan huzurda duruşun en önemli simgesi olarak görünmektedir.

Namazdaki bedenin kıyamda ki duruşu ve oturuşa kadar her yönüyle insana huzur verecek ve karşısındakine değer verdiğine işaret eden bir öğretici yönü vardır. Evet, namazda ki beden dili her ne kadar ilahi bir yönü olsa da insani bir öğretisinin de olduğunu unutmamak gerekir. İnsan bedeninin bu ahlaka ihtiyaç vardır. Unutmayalım beden de dil gibi bir iletişim sebebi ve aracıdır. Namazda beden dili hayanın bir göstergesidir.