Her ne hikmetse seçim havası oluşmadı, birçok etken rol oynuyor olmalı. En temel problem yurttaşın geçim derdi.
Günü nasıl geçireceğinin binbir hesabını yapar durumda, değme sihirbazlara taş çıkarır durumda.
Ekonominin genel gidişatını tarif eden bize özgü iktisadi bir hesaplama var, malum üzere çok bilindik bir hesaplama; üç çocukla bir aile ve çay simit hesabı.
Asgari ücretli yurttaşın geçinebilmesini tarif eder.
“Bu kardeşinizin her zaman bir hesabı var. Bir bardak çay kaç para? Simit kaç para? Üç tane çocuğunuz, hatun dört, siz beş. Bakın çay ve simidin dışında başka bir şey yemeyeceksiniz. Ay 30gün. Ne yapar? Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik, su parasını kim ödeyecek? Çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak?”
İktisat literatürüne giren bize özgü hesaplama yöntemi.
Çok zor günler yaşanmakta, sanırım yakın tarihimizde böylesi bir dönem yaşanmadı, ambargoya maruz kaldığımız dönemlerde dahil.
Onun içindir ki yurttaşın öncelikli sorunu geçinmek, seçimle meşgul olacak durumda değil.
06 Şubat unutulmasın, gölgede kalmasın, yaşanılan acılar biran olsun aklımızdan çıkmasın ve ne durumdayız diye kısa bir çevre kontrolü yaptım. Vardığım sonuç yukarıda anlatmaya çalıştığım şekilde seyrediyor.
Yurttaşın seçim havası yok, pekte ilgileneceğe benzemiyor.
Ancak bir ikaz var ki ezberleri bozacak ve yıllara varan ihmali göz önüne sürecek türden.
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası 34. Meslek Komitesi ve Meclis Başkan Yardımcısı Murat Ekşi şehirdeki hasarlı binalara dikkat çekti.
Ekşi, “Daha önce Müteahhitler Birliği, SATSO ve Üniversitenin yaptığı bir çalışmada acil yıkılma tehlikesinde 7 bin bina olduğu tespit edildi. Sakarya’nın büyük bir ilçesi kadar nüfus bu binalarda yaşıyor ve depremde hayatlarını kaybetme riski yüksek.
Bu bahsettiğimiz 7 bin bina bizlere utanç verici bir tablo getirecektir. Tablo çok kötü. Sakarya’da çok fazla çıkmaz sokak olan mahalle var. Kentsel dönüşümle ilgili ekonomik sıkışıklığı aşabilmemizin bir yolu ada bazında kentsel dönüşümdür.” Diyerek içinde bulunduğumuz durumu özetlemiş.
Yüzyılın felaketi olarak tarihe geçen Kahramanmaraş merkezli depremin birinci yıl dönümünde tam 11 için yeniden tek yürek aynı korku, acı ve kaygıyı yaşamaktayız.
Depremlerin etkisinin en şiddetli görüldüğü şehirler başta olmak üzere ülkenin dört bir yanında anma törenleri düzenleniyor.
“Toprak titrediğinde yüreklerimizdeki sevgi ve dayanışma da titredi. Bugün, birbirimize kenetlenerek, sevdiklerimizi anacağız.”
“UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ”
Murat Ekşi’nin hatırlatması ise oldukça vahim. Depremin üzerinde geçen 25 yıla karşın biz neleri konuşur durumdayız ve henüz çözüm adına onca geçen yıllara rağmen en ufak adım atılmış durumda değil.
Son derece çarpıcı bir tespitte bulunulmuş.
Yurttaşın seçim ilgisi ve telaşı yok, anlaşıldı. Ancak siyasetçinin de deprem kaygısı yok anlaşılan, bu sözü geçmiş dönemler için söylemek abartıda olmaz, haksızlıkta yapmış olmayız.
Yeni döneme ilişkin henüz bir söz söylemek için erken olabilir, adayların seçim bildirgelerini inceleyeceğiz.
Geçtiğimiz günlerde Zafer Partisi Büyükşehir adayı Dr. Cihan Kolip, bir tespitte bulunmuştu, “Jeoloji Mühendisleri Odasının yapmış olduğu bilimsel araştırma raporuna göre, 6.5 ve daha büyük yıkıcı depremlerin yaşanabileceği alanlarda bulunan 4 bin 159 okulun 460’ı ise Sakarya’da bulunmaktadır. Mesai saatlerinde deprem olması durumunda yaşanacakların sorumlusunu kader olarak açıklayacak zihniyete Sakarya’mızı teslim etmeyelim.”
Her iki tespitte gösteriyor ki ağır ihmaller yaşanmış.
Bundan sonrasının en önemli görev ve ödevi, DEPREM!
Yerel seçimin belki de tek gündemi olmalı…