“Bir tercih değil, mecburiyettir” depremin gündemde tutulması ve risklerin paylaşılması gerektiğine işaret eden Başkan Yusuf Alemdar, “ Her şeyden öte asıl gündemimiz kentsel dönüşüm, Sakarya’nın afetlere dirençli hale getirilmesidir. Bu şehrin baştan inşa edilmesi bir tercih değil, mecburiyettir. Bu noktada riskleri, deprem gerçeğini, bizi bekleyen acı senaryoyu medyamız da gündemde tutarsa bu hedef için büyük katkı sunmuş olursunuz. Bu ancak birliktelik ile mümkün olabilir.”

Başkan Alemdar, SGC (Sakarya Gazeteciler Cemiyeti) ziyaretinde deprem üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Alemdar, “ Her zaman söylüyorum, diğer hizmetlerin, yatırımların hepsi olur ancak bir deprem olduğunda kaybettiğimiz canları geri getiremeyiz. O yüzden ana gündemimiz şehrin dönüşümüdür. Hep birlikte bunu başaracağımıza inanıyorum” dedi.

Sözlerin ve tespitlerin tamamı doğru, katılmamak mümkün değil.

Alemdar’ın sözünü ettiği gibi medya deprem gerçeğini bir an olsun bile unutmadı, her fırsatta dile getirmekte ve bu hususta ki fikri takibi de asla bırakmadı. Bunu yaparken yalnızca deprem anma törenlerini de beklemedi.

Bu şehrin en öncelikli probleminin deprem olduğu gerçeğini bilmeyen yoktur sanırım, bu anlamda yapılacak bir çalışma ortak sonuçlar doğuracaktır. Kaygının farklı olmadığı verilerine ulaşmak mümkün.

Hasarlı binalar stokunun henüz oluşturulmadığı düşünülürse, yaşanılan sorunun boyutunu da doğru anlamış oluruz. Daha doğrusu ihmalin nerelere vardığını görürüz.

99 depremi üzerinden geçen çeyrek asır ve buna rağmen hasarlı bina stokumuzun henüz oluşturulmamış olması, meseleye olan mesafemizi de gösteriyor.

Bir başka sorun ise deprem sonrası yapılan imar düzenlemeleri. İlk önce iki kat izni verildi, ardından da üçüncü kat izni çıktı. Kısa sürede iki farklı imar uygulamaları…

Hasarlı binalar kadar önemli olan çok katlı yapılar, hemen bitişiğinde iki katlı ya da üç katlı depreme güvenli yapılar inşa edildi. Yeni inşa edilen yapılar deprem mevzuatına uygun, güvenli yapılar, bitişiğinde bulunan ve deprem öncesine dayanan çok katlı yapılar tehdit unsuru olarak orta yerde duruyor.

Onun içindir ki depreme güvenli yapılara izin verildi ve güvence altındayız diyebilme şansına sahip değiliz.

Kaybedilen zaman oldu, geçen bunca yıla karşın henüz sorunun çözümüne dair ortaya konulan irade yok ne yazık ki. Kentsel dönüşüm adı altında bir/iki girişim oldu hepsi bu…

Alemdar’ın da dediği gibi “ her geçen dakika aleyhimize işliyor.”

Zamanın aleyhimize işlediği kesinlikle doğru, sorunun çözümü içinde güçlü bir iradeye ihtiyaç var. Önce ne yapılması gerektiği hususunda bir akıl geliştirilmeli ve tarafların ortak aklını ortaya koymalı.

Yerinde kentsel dönüşüm uygulaması kaçınılmaz, kimse yaşadığı alandan ayrılmak istemiyor. Çok katlı yapılar ve kentsel dönüşüm ile kat adedi eski haline getirildi. Bu da yine çok katlı yapıların imarı izni demek. Yani iki katlı, üç katlı binaların komşusu çok katlı yapılar olacak demektir.

Korku kapıları açık olacak…

Yurttaş kaderi ile baş başa bırakılmamalı, bu haliyle de çözüm mümkün olmayacaktır. Kamu eliyle çözülecek ağırlıkta bir sorun, yerinde kentsel dönüşüm pratiğinin hayata geçirilmesi ve geliştirilecek özel mevzuatla maliyet paylaşımı yapılmalı.

Asıl gündemimiz ve hatta tek gündemimiz kentsel dönüşüm, afetlere dirençli şehir inşa etmek olmalı.

Zamanla yarıştığımız gerçeğinden uzaklaşmadan, elimizi çabuk tutmalı…