Tasarruf tedbirleri uygulanacağı yönünde ilan edilmiş bir durum var ancak uygulamaya dair işaretleri göremiyoruz. 
Kamu harcamaları ve israf almış başını gidiyor. 

Yerel yönetimler üzerinden uygulamaya sokulan tedbirler kuşkusuz var. Tasarrufu belediyeler üzerinden yapmaktalar, bununda gerekçesi bellidir sanırım…

Yeni dönem yatırımlarının önünde engel gibi duruyor. 

AFA Kültür Sitesi akıbeti ne olur diye aklıma geldi. Tasarruf tedbirlerine kurban edilir mi?

2016 yılında yıkımı gerçekleştirildi, 2018 yılında da bitirileceği müjdelendi. “Köprünün altından çok sular aktı” ancak bizim durumumuzda bir değişiklik olmadı.

O günden bu güne 2 büyükşehir belediye başkanı değişti, değişen milletvekillerimiz oldu. Değişen kaç Valimiz oldu bilemiyorum. 

Sözü verirken, anlı/şanlı törenlerle proje tanıtımı yapılırken sorun yok, “herkes oradaydı” kıvamında görsel şölenler. Sonuç; bir diğerinden ya da daha önceki taahhütlerden farklı değil. 

Ya gerçekleşmeyen proje olarak ya da taahhüt olarak raftaki yerini alıyor ya da gecikmeli hayata geçirilecek demektir.
Örneklerini birçok proje paylaşımında gördük. 

Bu şehirde doğmuş, yaşamış biri olarak deneyimlediğim benzeri örneklerim çoktur. Sebebinin ne olacağı yönünde farklı kanaatlerim hep olmuştur.

En öncelikli kanaatim ise rekabeti sağlayamamak…

Düne kadar tek kale maç niteliğinde seçimler yaşadık, siyasi rekabeti bir türlü sağlayamadık. AKP için rahat bir seçim alanıydı, her kim aday gösterilirse gösterilsin sonuç değişmiyordu. 

Hal böyle olunca da denetim mekanizması devreye girmiyordu. Seçmenin iradesinin bir yaptırımı olmuyordu. 
Üstat Cevdet Güngör (ağabey) bu durumu farklı bir bakış üzerinden değerlendirmiş. Şehre aidiyet duygusunun eksikliği olarak tarif etmiş. Yoğun göç almış ve “72,5 millet yaşıyor” olmasının aidiyet duygunun gelişmesinin de önünde ki engel olduğu vurgusunda bulunmuş. 

Haksız sayılmaz, bütünlük sağlamak ortak aklı hakim kılmak. 

Aynı kaygıyı yaşamak, farklı kültürlerden oluşan bir şehirde bunu sağlayabilmek pekte kolay değil. Dolayısıyla şehre dair eksikliklerin giderilmesinde kamuoyu baskısını da hissettirmek kolay olmuyor.

Bizde de bir türlü oluşturamadığımız baskı bu olsa gerek. 

Ortak kaygıyı inşa edemediğimiz sürece bu devran böyle işlemeye devam edecek anlaşılan. 

Cevdet ağabeyinde dediği gibi, “ İlimizde aidiyet duygusunun gelişmesi için Sakarya doğumlu olmanıza gerek yoktur. Kendinizi Sakaryalı gibi hissetmek bence yeterlidir.” 

Çok doğru, ortak gelecek kaygısı duymanın en temel eksikliği yaşadığın coğrafyaya aidiyet eksikliğin. Önce bu sorunun üstesinden geleceğiz sonra ise her bir eksikliğimiz olan ve seçim dönemlerinde önümüze servis edilen projelerin takipçisi olabilelim.

Türkiye gündeminde var olan olumsuz algımızda bu sayede düzelecektir. 

Her eksikliğin ve belki de her kötülüğün sorumlusu, sahiplenememek. Hesap sormamanın, görmezden gelmenin en büyük gerekçesi. 

Siyaseti de şekillendirecek bir sahiplenmedir aynı zamanda…
Yeni dönem yeni umutlarımız olsun, umarım…