1.Ankara? Türkiye’nin tabiî başkenti.
2.Kalecik? Ankara’nın doğusunda tek tarihî kasaba. Keskin’e kadar Kalecik.
3.Terzi Sait Doğan? Askerlik çağındaki oğlunu yitirmiş baba.
4.Safiye Hanım? Anadolu irfanının numune-i imtisali. Eski harflerle sadece okur, yeni harfleri öğrenmeye gerek görmez, hâzâ anne.
5.D. Mehmet Doğan? Bu soruya cevap verebilseydim, yazmayı bırakırdım.
6.Kardeşleriniz? İki ablam, bir küçük kardeşim var, Mahmud.
7.Kalecik ve çocukluk? Çocukluğum orada bahçeler içinde kaldı. Adak kesmek diye bir şey yapılırdı, yürümeye ilk adımlar atıldığında. Bir takım malzemeler koymuşlar, yiyecek içecek de var. Ben Kitab’ı (küçük bir mushaf) seçmişim. “Bu okuyacak” demişler.
8.İlk oyuncak? Ahşap bir beşik.
9. Kalecik sokakları? Yamaçlarda, kayalar üzerinde, dolambaçlı sokaklar. Birisinin adı Kayyol idi. “Kaya yolu” yani...
10.Kalecik ve Türkçe? Türkçenin halisi. Uludere, Kiçi (keçi) dere, Alan Talan, Aman Ağaç, Kumluyazı, Çaybağı, Şehirönü... bağlık bağçelik yer adları. Elbette “Angara” deriz!
11.Kalecik’te ramazanlar? Yaz akşamı, bahçe evinin alt katında bir takım adamlar yatıp kalkıyor. Biz de sırtlarına binmeye çalışıyoruz. Dedem yok, sakallı birini dede olarak seçiyorum. Bunun teravih olduğu sonra malûmumuz oluyor.
12.Kalecik’te bayramlar? Çocuklar o zaman bayramlıktı. Hakkıyla bayram ederlerdi.
13.Kalecik’te ilkokul ilk öğretmen? Üç yıl aynı öğretmen. Yaşlı başlı, aynı zamanda müdür. Mordernizm ilk mektepten itibaren talim edilirdi.
14. Niçin Ankara’ya taşınma? Babamın iş gailesi.
15. İlk Ankara izlenimi? Şehir bayağı büyük... Meğer o sıralar nüfusu 400 binmiş.
16.Ulus ve ilkokul? “Ulus İlkokulu” ama Hisar Kapısı’na yakın, Ulus’a tepeden bakıyor.
17.Cebeci? “Dördüncü orta.” Ankara’da açılan dördüncü ortaokul. Bir Avusturyalı mimar yapmış, bayağı büyük. Kocaman konferans salonu, spor salonu var.
18.Gazi Lisesi? Bu da bir Alman mimarın. Ankara’nın ikinci lisesi. Önce Gazi Terbiye binasında başlıyor, sonra Hergele Meydanındaki bina bitince buraya taşınıyor. Hergele Meydanı hergeleliğe gerekçe olabilir mi?
19.Mülkiye (SBF)? Yani “Basın Yayın”. Yazar, gazeteci olmayı kafaya koymuşuz. Sonradan puanlar düşüyor, tıbba bile geçmek mümkün. Basın Yayın’da kararlıyız.
20.TRT? TRT’nin bizimle işi olmazdı. Tek parti ideolojisine göre konumlandırılmış bir kurumdu. Siyasi çekişmelerin odağındaydı. Süleyman Demirel Şaban Karataş’ı genel müdür tayin etti. Şaban Hoca zirai istatistik profesörüydü. Tebrik ziyaretinde mezuniyetimi öğrenince danışmanlık teklif etti. Kurum’un bizim olmadığı hep hissettirilirdi.
21.Dergâh? Önce Dergâh, sonra TRT. İstanbul’da askerlik yaparken Hareket Dergisi idarehanesine gidip geliyordum. Hoca’nın arzusu ile dergi kapanmış, Dergâh Yayınları kurulmuştu. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi yayınlanacaktı. Kocaman bir iş. Askerlikten sonra yayın yönetmenliğini üstlendim.
22.İstanbul? İstanbul’u sevmemek mümkün mü? Her tarafı şehir, her tarafı tarih ve tabiat. Fakat yaşayanı yoruyor. Uzaktan sevmenin cazibesi başka!
23.İzmir? Yedeksubay okulu İzmir’de idi. Dört aylık İzmirlilik sonra bizi çekti galiba.
24. İstanbul’un Ankara’ya Dönüşü? TRT işi için Ankara’ya döndüm. Bir nevi yuvaya dönüştü yine de.
25.Batılılaşma İhaneti?
Hoca vefat etmişti. Dergi kapalıydı. 1966’dan sonra yayınlanan Hareketlerde genç bir nesil yetişmişti. Edebiyatçılar, yazarlar, araştırmacılar. Bunların yazılarını kitap haline getirip Hareket Kitapları dizisi hâlinde yayınlamak fikri kabul gördü. Dergide yayınlanmış, bazıları müstear imzalı yazıları toplayıp Ezel Bey’e teslim ettim. 1975 Ekiminde basıldı. Tesiri eden önceden kestirilemeyen küçük bir kitap!
26.“Büyük Türkçe Sözlük?” Ansiklopedi çalışmaları sırasında bütün üniversite hocalarının Türkçe sözlük yokluğundan şikâyet ettiğini gördüm. Ortaokulda Dil Kurumu inşaatında çalışın bir hısmımızın hediye ettiği Kurum sözlüğü ile Peyami Safa’yı, Yahya Kemal’i, Mehmed Âkif’i, Ârif Nihat’ı okumaya çalışmıştım. Boşa emek! Sırf kendi faydalanacağım bir sözlük hazırlamayı bile düşündüm. TRT’den sonra işsiz kalınca daha önce topladığım malzemeyi önüme koyup işe koyuldum. Günlük 16 saat mesai. (Sözlük’te pösteki saymanın tarifi var!)
27.Birlik Yayınları? Ankara’da genç yazarların kitaplarını da yayınlayacak bir yayınevi. Aynı zamanda Yazarlar Birliği’nin müstearı. Kimse derneklere büro kiralamıyor. Biz de yayınevi için tuttuk.
28.Niçin TYB? Sol yazarlar örgütlüydü, çok gürültü çıkarıyorlardı. Yazarlık onlara mahsus bir şey gibiydi. Bu anlayışı değiştirmek istedik.
29.Nasıl kurdunuz TYB’yi? İstişareler sonucu. Yazan çizen herkesle görüştük. Böyle bir ihtiyaç olduğunda herkes hemfikirdi.
30.Nerede kurdunuz TYB’yi? Ankara’da. Bir ağustos sabahı dernekler masasına müracaat ettik. Kuruluş tamamlandı. Bir süre Yazarlar Birliği benim çantamdaydı.
31.Kimlerle kurdunuz TYB’yi? Farklı kesimlerden 14 şair, yazar, gazeteci... Kurucularımızdan Erdem Bayazıt vefat etti sadece.
32. Otuz dokuz sene sonra, kurduğunuz ve hayal ettiğiniz TYB sizce nerede? Esasen olup olmayacağını bilmiyorduk. Oldurmaya çok emek ve gayret sarf ettik. Kendi yolunu açtı, yazı alanında herkesi kucaklama ilkesinden hiçbir zaman vazgeçmedi.
33.Hatice Halıcı? Çatlayan fakat kırılmayan sabır taşı.
34.Ahmet Emre? İlk göz ağrısı.
35.Sait Melih? Oğlum, varım.
36.Safiye Bilge? Kızım, ümidim.
37.Hacı Bayram? Şeyhürrum; yani Ankara, yani Türkiye.
38.Arslanhane Camii? Bir ahi şeyhinin yaptırdığı Ankara’nın en büyük camii. Ahşabın sıcaklığını hissettirir.
39.“Ömrüm Ankara?” En fazla haksızlığa uğrayan şehir olan Ankara’yı ideolojik kalıpları kırarak yaşanan bir yer olarak anlatan kitap.
40. Nureddin Topçu? İsyan ahlâkçısı.