Hikayeyi bilirsiniz; Satranç oyununun mucidi, zamanın kralı tarafından saraya davet edilir. Kral aşırı vergilerle halkına zulmeden ve onlara yeterli buğdayı bırakmadığı için açlık sınırında zar zor yaşamalarına aldırmayacak zalimlikte bir kraldır. Fakat çevresindeki ülkelerle devamlı savaş halinde olmasına neden olan kişiliği, satrancı da bir tür savaş oyunu olarak görmesine neden olur ve çok beğenir. Oyunu icat eden bilgeyi tebrik etmek ve şanına uygun bir şekilde ödüllendirmek ister. Bilge aldığı davetten sonra kendisinden sorunlarına bir çözüm bekleyen halka nasıl faydalı olabileceğini epeyce düşünür. Kralın karşısına çıktığında “dile benden ne dilersen” sorusuna cevap olarak “buğday” der “sadece buğday istiyorum.” “Her bir kareye bir öncekinin iki katı buğday koyun bana yeter” diye ekler. Kral bu cevaba bozulur, bu isteği şanına yakıştıramaz. Ben sana çok daha fazlasını verebilecekken sen niye bu kadar azını istiyorsun diyerek azarlar bilgeyi. Fakat bilge onu ikna eder ve sandığı kadar az olmadığı konusunda uyarır. Kralın adamları ilk kareye bir buğday tanesi ve sonrasında her kareye bir öncekinin iki katı kilo hesabı ile buğday hazırlamaya başlarlar. 63’üncü kareye geldiklerinde sarayın deposundaki buğdayın yarısının bittiğini krala haber verirler. Kral o anda bilgenin bilgelik derecesini fark eder. Fakat bu tüm ülke halkı tarafından bilinen ve takip edilen bir konu olduğu için sözünden dönemez.

Bu hikayedeki 2,4,8,16,32,64,128 şeklinde devam eden artış geometrik artış olarak adlandırılmıştır. Geometrik artış son dönemde çok önemli iki konuda gündemimize geldi.

YAPAY ZEKA’DA GEOMETRİK ARTIŞ

8.Türkiye İnovasyon haftasından izlenimlerimizi aktardığımız “Gelecek bize sesleniyor: İnovasyon olmadan asla!” başlıklı yazımızda, davetli olarak bu etkinliğe katılan RAY KURZWEIL’ den bahsetmiştik. Kendisi bir DEHA ve bir DÜŞÜNME MAKİNESİ olarak nitelendiriliyor. Son 30 yıl için yaptığı gelecek tahminlerinin büyük çoğunluğu gerçekleşen bu genç görünümlü yaşlı adam, konuşmasında GEOMETRİK HESAP’ tan bahsetmiş ve YAPAY ZEKA’ nın bu şekilde ilerlediğini ve 2030 yılında insan ve makine ayrımını ortadan kalkacağını, ışınlanmanın gerçekleşeceğini, 2040 yılında ise insan zekasının 1 milyar katına ulaşılacağını anlatmıştı. Diğer iddiaları ve gelecek tahminleri de insanın tüylerini ürperten cinsten.

2045’e kadar dişinizi sıkabilirseniz sonrasında sonsuz hayat var iddiasında bulunan KURZWEIL şu an 72 yaşında ve 2040’a kadar yaşamak için dişini sıkmakla kalmıyor, her gün 150 tane vitamin hapı alıyor. İnsan bedenini eski bir bilgisayara benzeterek, “Eski bir yazılım ve donanımla dolaşmaktan çok rahatsızım” diyor. Bizim yetersiz kemiklerimizi çelik ile değiştireceklerini, biyolojik bedenimizin yaşlanmasını durdurmak yerine tamamen yeni ve yaşlanmayan bedene transfer edeceklerini, bu sorunun insan beyninin internete bağlanmasıyla çözüleceğini belirtiyor. Kurzweil’e göre insanların bedenleri bir kaza sonucu büyük hasar görse de internet ortamındaki benlik yepyeni bir bedene yüklenerek yeniden var olmaya devam edecek. Fakat kanaatimizce insanlık da bu noktada sona erecek.

Bu konuyu işleyen ve insanoğlunu nasıl bir tehlikenin beklediğine dikkat çekmeye çalışan EVRİM-TRANSCENDENCE adlı 2014 yapımı ve başrolünde JOHNNY DEPP’ in oynadığı filmi henüz seyretmeyenlerin mutlaka izlemelerini tavsiye ediyorum. Filmin yapay zekayı mı yoksa karşıtlarını mı desteklediğine siz karar verin.

İNSAN NÜFUSUNDAKİ GEOMETRİK ARTIŞ

Nüfusumuz 1802 yılında 1 milyara ulaştıktan sonra geometrik bir artışla günümüzde 8 milyara ulaşmış 2030 yılında ise 10 milyara ulaşacağı raporlarla ortaya konmuştur.

Nüfus bilimcilere göre geometrik artış sinsi bir artış şeklidir. Mutlaka hikayedeki gibi sayıların her defasında ikiye katlanması gerekmez. Belli bir yüzdeyle artması yeter. Önemli olan bileşik bir şekilde artması. Bir süre sonra rakamlar giderek çığ gibi büyür. Dünya nüfusu da 1900'lü yıllara kadar çok yavaş artmış, fakat sonraki yıllarda nüfus artış hızı şiddetlenmiştir. Nüfusun ikiye katlanması ilk seferinde 2000 yılda gerçekleşirken 1950-1990 arasında 40 yıla inmiştir.

2045 yılında ölümsüzlüğü planlayanların bu hızla belki de o yıl 20 milyarı bulacak insan nüfusu için kemiklerimizin yerine koymayı düşündükleri çeliğin üretilmesini de planlamış olmaları gerekiyor. Ya da nüfusun epeyce azaltılması da planlanmış olabilir.

Diğer bir hikayede; Yine zalim bir kral, veziri ile birlikte kimliğini gizleyerek halkın arasına karıştığı bir gün, esnaftan çok sevilen ve sayılan bir marangoz ustasının karısı olduğu sonradan anlaşılan bir kadına göz koyar. Usulüne uydurmak için önce marangoza bir ayda 1000 tane tabut hazırlaması emrini iletir. Marangoz sebebini anlayamaz fakat bu işin 1 ayda olamayacağını bildiği için kellesinin alınmak istendiğini anlar. Yine de elinden geldiği kadar tabut yapmak için kolları sıvar. Karısı, saliha bir kadındır ve ona, bunda bir hayır olduğunu ve gün doğmadan neler olacağının bilinemeyeceğini, Allahtan ümit kesmemek gerektiğini söyleyerek onun üzüntüsünü hafifletir. Bir ay sonra uzaktan zalim kralın muhafızları göründüğünde karısı ile helalleşen adama karısı aynı şeyleri yine söyler. Muhafızlar kapıya dayandıklarında ustaya şu talimatı verirler:

-Kral bu sabah öldü. Acil olarak ona uygun bir tabut yap.