Geçtiğimiz hafta yüreklerimiz dağlayan otel yangınında 78 canımızı kaybettik. Haberin duyulmasının ardından tüm ülke Bolu Kartalkaya yangınına kilitlendi. Televizyonlar internet haber siteleri canlı yayınlar yaptı. Dakika dakika üzücü haberler birbiri ardına geldi. Her haber bir öncekine göre daha üzücüydü.

Maalesef vefat eden sayısının artışı üzerine yapılan yorumlar olayın vahametini ortaya koymaya başladı. Ancak geçen kısa zaman sonrası yaşananlar en az vefat haberleri kadar üzücü olmaya başladı. Daha cenazeler ortadayken toplumsal çürüme kendisini bir kez daha gösterdi.

Olay yeri kış tatil bölgesiydi ama yaşananlar olağandışıydı. Yanan otelin yanında konaklayanlar sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi tatillerine devam etmesi tepki çekiyordu. Yangının sabahında kayak takımını alanlar pistleri doldurmaya başlamış sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi kar keyfi yapıyorlardı. Tabi ki kimseye bunun için bir şey söylenemezdi. Çünkü ruhen ölü olan “Parasını verdik herkes kendi hayatını yaşar” zihniyetinde bir güruhu ölüm bile canlandırmazdı. Oysa bizler komşusu vefat ettiğinde evinde televizyon dahi açmayan, yolda karşılaştığı bir cenazeye Fatihalar okuyan bir toplumduk.

Yangının söndürülmesi, soğutma işlemleri ve arama kurtarma için gelip yorgunluktan gözünü açamayan AFAD ekibi yan otelde konaklatılmıştı. İnsani bir durum gibi gözüken konaklama için otel tarafından fatura çıkartılması ise ayrı bir garabet olarak kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Evinde rahat yataklarında değil alevlerle mücadele eden ekipler konakladıkları odaların parasını ödemek durumunda bırakılmışlardı.

Yetkililerin kendi arasında sorumlu ararken yaptıkları seviyesiz tartışmaların arasında cenazeleri koymak için getirilen soğutucu tır dorsesi ise biraz daha canımızı acıttı. Üzerinde kızarmış piliç reklamı olan bu dorseyi bir örtü ile kapatmak kimsenin aklına gelmedi mi? Vefat edenleri taşımak için cenaze nakil hizmeti verenlerin cenaze başına 100.000.- tl gibi uçuk bir bedel istemesi ise fırsatçılık ötesi iğrençlik değil mi?

Definler yapıldıktan sonra gözü yaşlı, yürekleri yanık yakınları bazı kendini bilmezlerce aranmış ve ağza alınmayacak küfürler yağdırılmış. Yine birkaç beğeni alacam diye insanlıktan çıkıp kısa videolar paylaşan insan müsveddelerine ne demeli?

Bir musibet bin nasihatten evladır derler ama yukarıda yaşadıklarımız bir musibetin hâlâ nasihat alınmadığını maalesef gösteriyor. Ben kurallardan, kanunlardan, nizamnamelerden bahsetmiyorum, yüreklerden bahsediyorum. Yaşananlara, vefat edelere biraz saygılı olmak bizi küçültmez ama insan yapar. Yozlaştık, düzelmek yerine hızla yozlaşmaya devam ediyoruz vesselam.