İnsan, tarih boyunca özgürlüğe duyduğu özlemle var olmuştur. Ancak bu arayış, çoğu zaman içsel ve dışsal engellerle karşılaşır. İnsanın kendini hapsettiği üç temel zindandan bahsetmek istiyorum; kendi zindanımız, toplum zindanı ve aile zindanı. Bu zindanlar, bizlerin özgür iradesini sınırlar, potansiyelini kısmen ortaya çıkarmasına engel olur ve mutsuzluğa yol açabilir.
Bu arada bahsettiğimiz özgürlük anlayışı sınırsız bir yaşam değildir. Kuralları, çerçevesi, ahlak anlayışı, inanç kültürü olan bir anlayıştır. Batı hukukundaki gibibaşkalarına zarar vermeyecek şeyleri yapabilmek özgürlük değildir. İslam hukukunun gereği kişinin kendisine ve başkasına zarar vermeyecek şeyleri yapabilmesi özgürlüktür. Dolasıyla yaptığımız her hareket bizi, ailemizi, karşımızdakini ve toplumu özgürleştirmelidir. Burada bahsettiğimiz zindan ise düşünce dünyamızda yaşadığımız kendimizi kapama ve içe bağlanarak gerçek karakterimizi orrtayaçıkaramama zindanıdır.
Yukarıda bahsettiğimiz üç zindandan kast ettiklerimi ise kısaca ifade etmek isterim. Kendi Zindanı: İnsanın en büyük dostu da düşmanı da. Kendi koyduğumuzsınırlarımız, korkularımız bizi bir kafese hapseder. Bu zindan, düşük benlik saygısı, başarısızlık korkusu, geçmişteki hatalara takılıp kalma gibi durumlarla kendini gösterir. İnsan, kendi potansiyelini küçümser, yeni şeyler denemekten çekinir ve böylece kişisel gelişimini engeller. Kendi zindanından kurtulmak için, öncelikle kendiyle yüzleşmek, korkularını tanımak ve zayıflıklarını kabul etmek gerekir.
Toplum Zindanı: İnsan, sosyal bir varlık olduğu için toplumun kurallarına, değerlerine ve beklentilerine uyum sağlamak ister. Ancak bu uyum bazen bizlerin özgünlüğünü ve farklılığını yok eder. Toplumun dayattığı kalıplar, insanın kendi düşüncelerini ve duygularını ifade etmekten alıkoyar. Aile, okul, iş hayatı gibi kurumlar, insanın üzerinde belirli bir baskı oluşturur ve onun özgürce hareket etmesini sınırlar. Yakın geçmişte çokça duyduğumuz mahalle baskısı bir anlamda kısıtlamalar getirerek sınırlar. Kültürel olarak yaşanan bazı yanlış davranışlar sessiz kalmamıza neden olabilir. Kötü alışkanlıkların toplumda normal görülmesi ve bizim bu tavır ve davranışlara karşı çıkmamız baskılanabilir. Bu tavırlara karşı çıkma çabamız toplumda karşılık bulmayabilir. Bazen toplum kişisel olarak doğruları yapmamızın da önüne geçebilir. Güzel ahlaklı yaşam için yapılan Mahalle baskısı bizim karakterli özgürleşmemize destek olacaktır. Zafiyet içerisindeki bir toplumda ahlaklı İnsan, bu zindanından kurtulmak için, güzel ahlak ve değerlerini, toplumun baskısından bağımsız düşünmesi ve kendi yolunu çizmesi gerekir.
Aile Zindanı: Toplumun en temel unsuru ailedir ve insan ailesinden aldığı terbiye ile toplumda karşılık bulur. Ayrıca Aile, insanın ilk sosyalleştiği ve kimliğini oluşturduğu yerdir. Aile içinde öğrendiğimiz değerler, inançlar ve davranış biçimleri, hayatımız boyunca bizi etkiler. Ancak bazen aile, insanın kendi kararlarını almasını engeller, onun üzerinde aşırı bir kontrol kurar ve bağımsız olmasını zorlaştırır. Aile eğer fikri anlamda insanı geliştirmez ise bir zindana dönüşür. İnançları açısından ailesi ile aynı düşünce içerisinde olmayan kişi aile fertlerine isyan etmeden doğru yaşam tarzını oluşturmalıdır. Kendi ailesinden bağımsız olarak karakter ortaya koymalı, onlarınbeklentilerine göre değil, düşünce dünyasına göre yaşamını kabul ettirmelidir.
İnsanın üç zindanı, birbirini etkileyen ve güçlendiren bir yapı oluşturur. Bu zindanlardan kurtulmak kolay değildir. Ancak sürekli bir çaba ve farkındalıkla bu mümkündür. Kendimizi tanımak, inançlarımıza sıkı sıkıya sahip çıkmak, sınırlarımızı zorlamak, toplumun baskısından bağımsız düşünmek ve ailemizle sağlıklı ilişkiler kurmak, dünya ve ahiret hayatımızda bizi özgürleştirecektir. İnanç düzleminde hayatımıza çeki düzen vermek kaliteli yaşama giden yolda atılacak önemli adımdır. Unutmayalım ki iç dünyamızın zindanından kurtulmak, dışarıda aranacak bir şey değil, içimizde yetiştireceğimiz bir çiçektir.
Bu üç zindan, bizlerin potansiyelini sınırlayarak mutsuzluğa da yol açabilir mücadele ederek huzura da kavuşturabilir. İçimize hapis olduğumuz zindanlardan kurtulmak ve gerektiğinde mücadele etmek, kendimizi daha iyi tanımamıza, hayata karşı daha güçlü bir duruş sergilememize ve daha mutlu bir yaşam sürmesine yardımcı olur.Gelecek nesillerin daha adil, daha özgüvenli, inançlarına sahip çıkan nesiller olması için bizlerin bugünden gayretle çalışmamız zorunluluğumuzdur.