Ey iman edenler! Eğer imana karşı küfrü sevip tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin! Sizden kim onları dost edinirse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. Tevbe, 13

“İlham Aliyev’in “Türkiye ile müttefikiz, İsrail ile de dostuz!” sözü, Azerbaycan’ın dış politikasındaki pragmatizmin ve çelişkilerin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Ancak bu ifade, aynı zamanda derin bir ahlaki sorgulamayı hak eden bir ikiyüzlülüğün de göstergesi.

Türkiye ile ittifak ve İsrail ile dostluk, jeopolitik çıkarlar adına kurulmuş bir denge oyunu olabilir; fakat bu denge, masum çocukların kanı üzerinden inşa ediliyorsa, ne dostluk ne de müttefiklik bu lekeyi temizleyebilir.

Aliyev’in bu sözleri, sadece bir siyasi manevra değil, aynı zamanda vicdanların sustuğu bir teslimiyetin ilanıdır.

Filistin’de yıllardır süren işgal, çocuk ölümleri ve sistematik insan hakları ihlalleri ortadayken, Aliyev’in “dostuz” demesi, bu acılara göz yummak değil midir?

Dostluk, katliamların ortağı olmakla mı tanımlanır?

Eğer öyleyse, bu dostluk, insanlık onurunun yüzüne atılmış bir tükürükten farksızdır.

Aliyev’in bu açıklaması, Azerbaycan halkının duygularını ne kadar yansıtıyor, bu da ayrı bir soru işareti.

Kendi topraklarını geri almak için mücadele vermiş bir ulusun lideri, başka bir halkın topraklarını gasp eden bir rejimle nasıl böylesine rahat bir ilişki kurabilir?

Bu, sadece pragmatizmle açıklanamaz; bu, ahlaki bir çöküştür.

İsrail’in Gazzeli çocuklara yönelik bombardımanları, uluslararası raporlarla defalarca belgelenmişken, Aliyev’in “dostluk” kelimesini bu bağlamda kullanması, ya derin bir cehaletin ya da kasıtlı bir körlüğün ürünüdür.

Her iki durumda da, bu tavır, liderlik makamının gerektirdiği sorumlulukla bağdaşmaz.

İkiyüzlü bir diplomasi, ne dostluğu ne de ittifakı kurtarabilir. Aliyev’in sözleri, sadece kendi yönetiminin değil, bu kirli çarkın parçası olan herkesin maskesini düşürüyor.

Dost görünümlü çocuk katili aşıkları, dedikleri gibi, yüzlerine tükürülmeyi hak ediyorlar; çünkü bu sözler, ne kadar cilalanırsa cilalansın, kanla yazılmış bir gerçekliği örtbas edemez.

Sonuç olarak, İlham Aliyev’in bu çıkışı, ne Azerbaycan halkının ne de insanlığın vicdanında aklanabilir.

Dostluk ve müttefiklik, çıkarlar uğruna kirletilecek kavramlar değildir.

Eğer bu ilişkiler, masumların gözyaşları pahasına sürüyorsa, o zaman bu ne dostluktur ne de müttefiklik; bu körlüğün ta kendisidir.

Aliyev ve onun gibi düşünenler, tarih önünde hesap vermekten kaçamayacak.

Çünkü kan, ne kadar gizlenirse gizlensin, kokusuyla kendini ele verir.” –İktibas-

TELEVİZYONLAR BİZİM NEYİMİZ OLUR?

Basının önemi ve etkisi büyüktür. Üzücü olan ise basın, sosyal medya ve televizyonların bazı programlarının vesilesiyle adaletin ters yüz edildiği, ailenin rezilliklerinin ifşa edildiği, intihar ve iftiraların çoğaldığı ve birçok olumsuzluğun ifşa edildiği bir gerçektir.

Kadın ve aile gibi özellikle gündüz programlarının kötü örneğini bilmeyen yoktur. Zinanın, hırsızlığın, öldürmenin âdeta öğretilip teşvik edildiği günleri yaşıyoruz. Birçok günah ve suçun ifşasına rağmen iktidarların sus pus olması akıl alır bir şey değildir.

Siyaseten muhafazakâr görünen TV kanalları film ve kadın programlarıyla toplumu ne denli yaraladığını görmeyen yoktur. Kötü örnekler suçların makul ve meşru olmasının yolunu açmaktadır.

Dindar nesil isteyenler din dışı hayatı özendiren kötü örneklerle toplumu meşgul etmektedirler. Siyaseten iktidarı desteklediğini söyleyen TV’ler, ahlaken sadece iktidara değil aynı zamanda topluma da zarar vermektedirler.

İnananlar arasında kötü söz ve davranışın yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da, ahirette de acı veren bir azab vardır. (Her şeyi) Allah bilir; siz bilmezsiniz.” Nur, 19