TDK Sözlüğünde, gösterme ve sergileme olarak açıklanmıştır. İnsan bedeniyle ilgili hususlar tarihin başlangıcından itibaren konu olmuştur. Cennet gibi ulvi mekanda dahi insanoğlu erkeği ve kadınıyla örtüye sahiptirler. Bu hadise Araf suresindeki ayetlerde şöyle anlatılmaktadır: şöyle anlatılmaktadır.
“Derken şeytan, kapalı olan avret yerlerini birbirine göstermek için onlara fısıldayıp kafalarını karıştırdı ve “Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî yaşayanlardan olursunuz diye yasakladı” dedi. Onlara, “Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” diye de yemin etti. Böylece ikisini de ayartmış oldu. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi?” diye seslendi. Dediler ki: “Ey rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!”
İnsanın dünya hayatında ki yolculuğuyla ilgi ayetlerden ise şu bilgiye öğrenmekteyiz.
Ey Âdem oğulları! Size hem edep yerlerinizi örtecek bir elbise, hem de giyinip süsleneceğiniz bir elbise indirdik. Takvâ elbisesine gelince, en güzel ve en hayırlı elbise işte odur. Bunlar, insanlar düşünüp öğüt alsınlar diye Allah’ın indirdiği âyetlerdendir.
Ey Âdem oğulları! Şeytan nasıl anne-babanızın üzerinden elbiselerini soyup edep yerlerini birbirlerine göstermiş ve onları cennetten çıkarmışsa, sakın aynı şekilde sizi de dünyada tâbi tutulduğunuz imtihanlarda kaybetmenize sebep olarak benzer bir belânın içine atmasın! Çünkü şeytan ve soyu, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları iman etmeyenlere dost ve onların işbirlikçileri yaptık.
Kadın kendi bedenini keşfedip, sevilme makamında olduğunu fark edince bu özelliğini hem cinslerine hem de erkeklere karşı kullanır oldu. Seyredilmeyi ve temaşayı; sanat ve spor adına ortaya saçmaya başladı. Görsel zekaya önem verdi ve kalbin marifet ve hikmetini zayi etti. Ekrandan akrana, camdan cana, parfümden boyaya kadar tüm süslenmeler teşhirin birer parçası yapıldı.
Günümüzde bazı kadınlar sadece açık değil aynı zamanda teşhir ve çıplaklıkla maluldür. Özellikle bazı iş yerlerinde ve eğitim müesseselerinde teşhir seviyesinde çıplaklık söz konusudur. Bu mesele bazı kişileri manen ve edeben rahatsız etse de kimse ses çıkaramamaktadır, söz edenleri ise linç etmektedirler. Bu olayların bazı dini eğitim veren okullarda da görülme sayısı maalesef artmaktadır.
TCK’nın 225. maddede “… teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir. Bu manada kanunun amacı bizatihi cinsel ilişki ya da teşhircilik fiillerini cezalandırmak değil, bu fiillerin alenen işlenmesi suretiyle toplumun edep ve iffet duygularına yapılan saldırının önlenmesidir. Bununla birlikte yargıtay kararları ise açıklığın önünü açmaktadır.
Teşhircilik TDK’da “göstermecilik” şeklinde tanımlanmış TCK’nın 225. Maddesinin
gerekçesinde ise “bir kişinin cinsel organını yahut vücudunun benzer cinsel kısımlarını
aleni olarak sergilemesi” olarak ifade edilmiştir. Teşhircilik, psikiyatri biliminde ise bir cinsel bozukluk olarak ifade edilmekte olup “birinin cinsel organlarını bir yabancıya veya tahmin etmeyen bir kişiye tekrarlanan gösterme zorlanması” şeklinde tanımlanmaktadır. Teşhircilik, öğretide bir kısım yazarca belirsiz bir veya birkaç kişiye vücudunun mahrem bölgelerini göstermek olarak tanımlanmış olup madde gerekçesinde de belirtildiği üzere teşhirciliğin konusu, kişinin cinsel organlarından ibaret değildir. Örneğin Yargıtay vermiş olduğu bir kararında sanığın cadde üzerinde göğüslerini açması fiilini teşhircilik olarak kabul etmiştir.
Açıklık ve teşhir sadece sosyolojik değil, aynı zamanda psikolojik bir travmadır. Özellikle gençlerin bel ve göbek bölgelerini açma yarışı zihnin değil, zevkin boyutları açısından üzücü ve gelecekte cinsi olarak, tatminsiz gençler ve insanları oluşturacağı bir gerçektir. Cahiliye dönemini aratan bir teberruc/yıldızlaşma yarışı vardır. Örtünmek öncelikle insan olmanın, mahremiyetin, hayanın ve özellikle Müslüman olmanın bir ahlaki edebinin gereği olarak ibadettir.