Sunacağı kurban konusunda irade ve cesaret göstererek Tanrı Zeus’u aldatan Prometheus’un kutsal gayesi,  insanı sürdürmekte olduğu ilkel yaşamdan kurtarmaktı. Bu sebeple ateşi çalar. Göklerin cezalandırdığı ilk adalet kurbanı olur böylelikle. Kafkas Dağları’nda zincirlerle bağlandığı bir kaya parçasının,  insanlığın çağlar boyunca verdiği mücadelenin de simgesel zemini olacağını nereden bilebilirdi Titan oğlu Prometheus?

      Bir kartalın deştiği, deştikçe parçalanan, parçalandıkça yeniden büyüyüp oluşan ciğerine Romalı şair Ovidius övgüler düzecek, lirik şiirlerinde  “insanlığın yaratıcısı”  diyecektir kutsal ateşin meşalecisi için.

     Kafka’da, toplumunda yalnızlaşan bireyin simgesi; Camus içinse bağlanarak tutsak edildiği kayadan daha sert, ciğerini yiyen kartaldan daha sabırlıdır. Gide’in algısında,  kendi yarattığını (kartal)  kendi kanı, canı ile besleyen yaratıcı yazardır Prometheus.

       Peki ya, dönemin Prometheusları kimlerdir?  Nerededirler? Büyük bir dava uğruna çalınan ateş kimlerin elindedir?

     Akıl gücünü tekelinde bulunduran ve bu gücün Prometheus’ da da var olduğunu görmekten duyduğu hınçla, gerçekte  “bilinç ve özgürlüğü” cezalandıran Zeus halen daha aramızdadır, bizlerledir. Erk’ tir. Eksilmez ve güya(!) itibarından kaybetmez. Duyduğumuza  göre bu itibardan tasarruf  da  etmez.

    Prometheus’a sorulsaydı eğer, tertemiz amacından hareketle, insanlık için gerçekleştirdiği çalma eyleminin haklı gururunu taşır ve en az Suç ve Ceza’nın Raskolnikov ‘u kadar inandırabilirdi bizi suçunun aklığına. Oysaki günün dünyasında emeği ve adaleti çalanlar, sade eylem yoldaşlığından hareketle birer Prometheus olabilirler mi kimileri için?

     Geçmişin kucağından çıkararak kanımca değerinden ve anlamından ettiğimiz büyük büyük mitoslar, çağın dünyasında büyük karşılıklar bulabiliyor mu?  Merakım budur.