Bazı bilgiler kulaktan dolma ulaşır bize, bazıları eksik. Bazılarını da biliriz; buna rağmen tekrarında fayda olur.
Yetişkinlerin en büyük eksiği çocukluklarını unutmalarıdır. Birkaç anıyı hatırlamak değil de bu evreyi unutmamaktır aslolan; o günlere ait heveslerimizi, hayallerimizi, hüzünlerimizin sebebini, mutluluğa kapı komşusu hallerimizi hatırlamaktır. Ancak böylelikle çocukla çocuk olabilir, onları anlayabiliriz.
Çocukluk; Narinlerin, Leylaların, Ceylanların, Berkinlerin, Erenlerin… evresidir. Çocukluk; yükü az, neşesi bol, geleceğine yorgun olmayanların güven içinde uyuyup uyanmayı koşulsuz hak ettikleri hassas dönemdir.
Sözlerimde varmak istediğim yere doğru ilerlerken biraz istatistik, biraz ansiklopedik veri paylaşacağım sizlerle.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989’da kabul edilen “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”sini bilenlerimiz vardır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bağlamında bir sözleşme. Çocukların yüksek yararını, yaşama ve gelişme haklarını temel ilke olarak kabul eden 54 maddeden oluşuyor. Türkiye Cumhuriyeti, 17,29,30.maddeleri hükümlerini, T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama hakkını saklı tutarak imzalamış bu sözleşmeyi. Merak edenlerimiz, söz konusu maddelerin içeriğini ve çekince oluşturan halleri araştırıp öğrenebilirler.
Bizler, sade vatandaş, ebeveyn vb. kimliğimizle çocuklarımızın hakları nelerdir, diye merak ettiğimizde bu defa karşımıza 1946 yılında kurulan UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) çıkıyor. Tam da burada aklıma, “El, elin eşeğini türkü çağırarak arar.” sözü geldi. Merkezi Amerika olan bu kuruluşun 1951’den bu güne “UNICEF Türkiye” komitesi de mevcut. Komite, Türkiye’de yaşayan en zor durumdaki çocukların eğitim, sağlık, sosyo-politik, ergenlik, gençlik alanlarındaki ihtiyaçlarına odaklandığını savunuyor. Yine merek edenler, bu kurumun neler yaptıklarını da araştırıp öğrenebilirler.
UNICEF, çocukların en temel haklarını özetle şöyle maddeleştiriyor:
1.Eğitime Erişim Hakkı
2.Ailesiyle Bir Arada Olma Hakkı
3.Oyun Oynama Hakkı
4.Ayrımcılıktan Korunma Hakkı
5.Düşünce ve Din Özgürlüğü Hakkı
6.Besleyici Gıdaya Erişim Hakkı
7.Kültürel ve Yaratıcı Faaliyetlere Katılım Hakkı
8.Temiz Suya v e Güvenli Çevreye Erişim Hakkı
9.Şiddetten Korunma Hakkı
Bu maddeler, ”analarının ak sütü” ne ise, çocuklarımız için olmazsa olmazlardır değerli okurlar; bilirsek söz hakkımız da olur. Buraya kadar yazdıklarım, mevzunun insanı mutsuz etmeyen kısmı idi; en azından çocukluk evresinin sahipsiz olmadığını düşündürdü bize.
Evlerimize, sokaklarımıza, iş yerlerine, kırsala –kente baktığımızda ise durumu, yorumlamadan aktarmaya gayret edeceğim.
FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin sadece medyada yer alan haberleri tarayarak elde etiği bilgilere göre 2022yılından bu yana en az 133 çocuk ev içi şiddetten, çocuk cinayetlerinden ve ya şüpheli ölümler nedeniyle hayatını kaybetmiş. Yalnızca 2024yılının ilk 6 ayında 343 çocuk “önlenebilir sebeplerle” ölmüş. “Önlenebilir sebepler ve Yaşam hakkı”… Yani 343 çocuk, yeterli önlemler alınsaydı, çocuklar korunabilseydi, doğru politikalar yürütülebilseydi, hayatta olabilirdi.
Rapor detaylandırıldığında; 34 çocuk devletin sorumluluğundaki yaşam hakkı ihlali ile hayatını kaybetmiş: 1 çocuk zırhlı araç çarpması, 1 çocuk mayın patlaması, 2 çocuk bakım hizmeti alırken, 7 çocuk eğitim hakkı alırken, 2 çocuk orman yangınlarında, 13 çocuk sağlık hizmeti alırken, 7 çocuk sınır geçişi sırasında ölmüş.
Aynı rapora göre 2024 yılının ilk 6 ayında 32 çocuk intihar etmiş. “Çocuk ve İntihar”… Bireysel silahlanma sonucu 8 çocuk, karşıt gruplar arasında çıkan çatışma sonucu 1 çocuk ölmüş. 17 çocuk için de şüpheli ölüm kaydı düşülmüş.
Yine aynı dönemde 23 çocuk, şiddete kurban gitmiş: 6 cinayet, 4 ev içi şiddet, 9 toplumsal cinayet temelli şiddet, 4 akran cinayeti.
Keşke bitse! Rapor devam ediyor sayılarla:
195 çocuk için ihmal sonucu ölüm değerlendirmesi var: 28 ev içi fiziksel güvenlik, 44 kentsel –kırsal açık alan kaybı, 95 trafik kazası, 15 yangın ölümü.
Raporun çarpıcı başka başlığı ise iş cinayeti: Yalnızca 6 ayda 33 çocuk çalışırken ölmüş. 22’si çocuk işçi ölümü, 11’i iş yeri kazası olarak sınıflandırılmış.
Gelelim, toplumsal buhranın (ekonomik ve sosyal-kültürel sebepli) çocuklar üzerindeki tahribatına:
TÜİK diyor ki: 2022 yılındaki 4,146 intihar vakasının 81’i 15 yaş altı, 410’u ise 15-19 yaş aralığındaki çocuklar. Özellikle çatışma, savaş ve deprem gibi olguların yaşandığı dönemlerde artış gösteren sayıları raporluyor benzer kaynaklar. Çocuk güvenliği, psiko-sosyal destek, sistematik değişikliklerin gereği dikkat çekilmesi elzem durumlar olarak yineleniyor her birinde.
Evet, sürekli aile odaklı politikaların gündeme getirildiği ülkemizde durum yukarıdaki gibi. Eksiği vardır sadece. Bazı gerçekleri bırakın yorumlamak, onları bilmek dahi insana ağır gelir. Yazıyı bitiren iki cümlemden bir yorum, diğeri temenni kabul edilsin isterim:
Talan ettiğin topraktan verim beklemek, yersiz ve boşunadır.
2025 yılı “AİLE YILI” ilan edilmiş, hayırlı uğurlu olsun…