Akıl kadar kendini ispata hevesli başka bir hazinemiz yoktur. Sanırız ki bize yardımcıdır, hizmeti bizedir; oysaki tek gayesi hayranlık uyandırmaktır. En zor meseleyi çözerken insanlık yararına en büyük icatları gerçekleştirirken sadece kutsanmayı arzular. Bildiğini hemen söyleyen, yerinde duramayan, evin şımarık çocuğudur o. Buldukça ve bildikçe daha çok sevileceğini sanan bu haylaz çocuğun yanılgısı, düşünceyi arkasında bilmesidir.

        Yaşamın en kuytu yerlerine kadar ulaşabilen hisler…

        Aklın gerisinde değildir; öne çıkmayı, gösterişi sevmez. Varsın akıl icat etsin, bilinmeyeni çözümlesin, gizli olanı keşfetsin. Ortalarda dolaşmak yerine, kibirsiz parmakları ile çiçekler toplayarak hayata hâkim bir kutsallığın çocuğu olmayı yeğler hislerimiz; güneşten devşirdiği ışığı, gözlerine katar da kâinatı öyle görür. Derinler, sarp kayalıklar ve yollar, aşılmazlıklarını onun sezgilerine teslim eder;  akıl, talan ederken hisler yüceltir çünkü.

       Tabiatın dostu hislerdir ve sanatın. Notalara dokunurken, renklere bürünürken böbürlenmez akıl gibi. Sözcükler, ak köpükler olur hislerin kıyıya vuruşunda, eriştiği kuma zerreleriyle tutunur; öylesine yumuşak ve geçişken…  Sadece vesile olur hisler; oluşturur ve geriye çekilir, kendinden iz bırakmayı da bilir böylelikle.

     Akıl, düşünceyi arkasına aldığına inançla zafer sarhoşluğu yaşayadursun; hisler, düşünce ile çoktan yatağa girmiş; aşkla kusursuz kıldıkları çocuklar, âleme karışmıştır bile.

      Akıl ile düşünce, buluşur buluşmasına eylemler dünyasında;  düşüncenin eyleme dönüştüğü yerde aklın değeri görünür olur. Lakin eylemler nettir ve katı, fark edildikleri an akıl ile bağları kopuverir. Birlikteliğin sırrı, öğrenilen her şeyin unutulması koşulu iledir zira. Haklıdır eylem; toprağın altı, güneşe ulaşan ürünler verebilir olması ile değerlidir ve de yeterli.

         Akıl, akılla uzlaşsa da netice işteşlikten ibarettir. Hislerin uyumunu ise hangi sözcükler tanımlayabilir?

      Hisler…

     Öncesiz ve sonrasızdır, insanlığın ortak kalp atışı ile evrenin ritmine katılır bitimsiz. Ağaçların sesine doğar, zerreler üzerine müphem ürperişler bırakır. Akıl unutur; hisler en gizli, en mahrem sığınaklarımızda düşmeyelim, bitip tükenmeyelim diye kendilerini çağırmamızı bekler.

     Ve akla durgunluk veren nice söylenmezlerin tek şahidi yine onlardır.