Sözlükte “öğüt vermek, uyarmak, sakındırmak” anlamındaki va‘z “bir topluluğa dinî ve ahlâkî konularda nasihat etmek, dinleyenlerin kalplerini iyiliğe ısındıracak sözler söylemek, uhrevî mükâfat ve azaba dair bilgiler vererek teşvik ve ikazda bulunmak” şeklinde tanımlanır. Bu şekilde konuşma yapan kimseye vâiz denir.
Ramazan ayı münasebetiyle cami kürsüleri başta olmak üzere, radyo, televizyon, sosyal medya da vâizleri dinlemek mümkündür. Vaazın önemi ve vaaz dinleyenlerin özellikleri başka bir yazı konusudur.
Vaizlik bir anlamıyla bir fotoğrafı çekmek gibidir. Nerede durduğun, neyi öncelediğin, kimin için çektiğin önemlidir. İlim bir fotoğraf makinası gibidir. Onu tutan el ise vaiz konumundadır. Fotoğrafı çeken makine ise de, onu seyredilir kılan ise fotoğrafçıdır.
Gelelim konumuza, vaizin dış görünümü oldukça etkileyicidir. Vaizin sakallı olması çok önemli ve etkileyicidir. Kravat ise ne sakallı ve ne de sakalsız olana yakışmamaktadır. Gömleği, çorabı sade renkte olmalıdır. Camiye kısa gömlek, dar pantolon ve ceketsiz bir şekilde gelmemelidir. Sunumun bir sanat olduğunu bilerek camiye gelirken insanlarla selam ve göz teması ile attığı adımlar ve cami içinde ki yürüyüşü vakar ile olmalıdır.
Kürsüden cemaate sükûnet, sevgi ve merhamet ve tevazuuyla teşekkürünü ifade etmelidir. Sözü anlaşılır kılmalıdır. Sesi ve sözü kürsüye yakışır olmalıdır. Mikrofona ne dargın nede sargın olmalıdır. Ses kontrolünü unutan, kelimeleri yuvarlanan bir eşyaya dönüşür. Unutmayın ki Musa peygamber kendinden iyi konuşan kardeşi Harun’u fasih oluşu sebebiyle kendisine yardımcı yapılmasını Allah’tan istemişti.
Kürsünün yüksekliği, kendinin büyük olduğu zehabına kaptırmamalıdır. Kürsünün şanı Dinin ve cemaatin şanındandır. Kürsüye yorgun, sinirli, koşarak, aceleci ve gecikmiş olarak çıkmamalıdır. Kürsüye çıkmadan iki rekât bir nafile namaz kılarak söze başlamak en güzelidir.
Sadece bedenini ve aklını değil, kalp ve niyetini de hazır etmelidir. Vaaz notlarını ne ezberlemeli, ne de sıradan okumalıdır. Sadece hatırlatıcı olarak göz gezdirmelidir. Notları eski ve yıpranmış olanlar, buz dolaptan çıkarılmış ve ısıtılmış yemeği ikram etmiş olurlar. Asıl olan ilk pişirilmiş olanı ikram etmelidir. Hatibin hikmeti ve aklı aldığı notların arasında gizlidir. Notuna bak, ilmini anla derler.
Ayet ve hadislerin asıl metinlerini canlı ve tatlı bir ruh halinde okumalıdır. Şaşırmadan, yanılmadan ve kısaltmadan cemaatin kulağından gönlüne ulaştırılmalıdır. İbare okuyuş lezzeti ayrı bir güzellik ve özelliktir.
Kelimeleri kadar nefesi alıp vermesi de önemlidir. Cümleler arası anlamlı bir duruş, dertli bir iç çekiş, manalı bir göz gezdiriş uzun bir paragraftan daha çok tesirli olmaktadır. Ve daha çok söz var yazacak, böyle bir vaaz dinlenmeye değer değil midir? ([email protected])
“TRAFİK DE SAĞIR VE DİLSİZ”
Trafik de hayat ve yol hakkı yayanın diye güzel bir kampanyaya şahit oluyoruz. Fakat sürücüler gibi yayaların da kurallara uyması gerekmez mi? Çarşıda trafikte yayaya kırmızı ışık yanıyor. Yani durup beklemesi lazım. Işığı “gözü” olan görüyor.
Işığı göremeyen veya dalgın olan, belki de görme engelli olanlar için ise “Lütfen bekleyiniz” diye sesli anons daima uyarmaktadır. Tam kırmızı ışık işaret direğinin yanından birkaç insan yola itilircesine arabaların önüne geçip karşıya geçmek istedi. Az önce ışığı görmeyen gözleriyle de şoförlere kurşun atarcasına baktılar. Kuralı ihlal eden yayaları görünce aklıma şu ayet geldi yanılıyor muyum? Bakara suresi; 2/18. “Sağır, dilsiz ve kördürler onlar. Onun için hakka dönmezler.”