Belgesellerde görünür ki bazı hayvanlar kendilerini seyretmeye gelenlerin yanında birleşirler ve insanların görmesine aldırış etmezler ve hayvan olduklarından dolayı da onları kınamak kimsenin aklına gelmez.

İnsanı değerli kılan iki şey vardır, akıl ve hayâdır. Bu ikisi birbirini tamamlar. Hayâ kavramını Allah Teâlâ kendisi hakkında, nebisi hakkında ve bir bayanın yürüyüşü hakkında kitabında bildirmiştir. Ne büyük bir değer ki tevhitten amele ve ihlasa ulaştıran en büyük erdemlerdendir. “İman yetmiş (veya altmış) küsür özelliktir (şu’bedir). En yükseği, ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’ demek; en aşağısı ise, eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imanın bir bölümüdür.” Hadisini duymayanımız kalmamıştır. Üryan olmak diğer adıyla çıplaklık hayânın ve hayatın gayesinin kayboluşunun işaretidir. Günümüz dünyası erkeği kalp ve aklıyla, kadını beden ve arzularıyla soymuş ve çıplak bırakmıştır. İnsan sadece cinsiyet değiştirmekle kalmamış cinsiyetini nazara arz eder bir konuma düşmüştür. Hayâyı kaybedenlerin tatillerini sahillerde ve müşterek havuzlu villalarda yapmaları mahsurlu görülmemektedir.

Açık ve net söyleyelim ki bugünün sahilleri ve müdavimleri de büyük günah işlemekte ve bu hükme itiraz edenlerde küfre adım atmaktadırlar. Bilsinler ki o denizler gün gelecek “Denizler kaynatıldığında zaman” ayetini hatırlayacaktır.- Tekvir suresi, 6. ayet-

Bu konularda daha çok Müslüman kadınların yazması gerekir.  Kadın her geçen gün gücün ve servetin elinde köleleştirilmektedir. Kiralanan ve satılan bir meta olmuştur. “Onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz” ayeti mefhumu muhalifinden bakarsak her iki kesimde elbisesiz kalmıştır. Şeytanın ilk vesvesesiyle insan elbiseyi kaybetmiştir. Derken şeytan, kapalı olan avret yerlerini birbirine göstermek için onlara fısıldayıp kafalarını karıştırdı ve “Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî yaşayanlardan olursunuz diye yasakladı” dedi.  Onlara, “Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” diye de yemin etti. Böylece ikisini de ayartmış oldu. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi?” diye seslendi.”

Meşhur bir manken geçen hafta buluğ çağındaki kızından şikâyetle sosyal medyada yanardağ gibi patladı. Ailece gazeteci olan kadın, boşandıktan sonra eski kocasına karşı taarruza geçti. Hâkime kadın farklı şehevi ve parasal ilişki yaşadıklarını tehdit ile medyaya malzeme oldu. Kadın TV programları ise her türlü rezaletin ve seviyesizliğin sonuçlarına şahittir. Bunları saymakla bitmez konu sadece kadın değil erkek ve kadın beraber kirlendik. Nur suresi 26. Ayetinde, “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır” buyrulmaktadır. İçinde yaşadığımız rejim sanatçı ve sporcu denen özellikle kadınları zengin ve mutlu göstererek insanlarımızı zehirlemiştir. Filenin sultanlarının aleyhine laf söylemek vatana ihanetle eş anlamlı olmuş ve cinsi sapık olanlar milli ve değerli kutsal varlık olarak topluma devlet büyükleri tarafından taltif edilmişlerdir. Muhafazakâr rol oynayan film artistleri sarhoş ve eroinman oldukları halde temsilleri devam etmektedir. Kötülük öyle yaygınlaşmıştır ki Anadolu irfanı denen aileleri dahi TV ekranına çıkararak koca, sevgili ve çocuğun cinsiyeti aranır aile rezillikleri normalleşmiştir. Aile bakanlığı kendisi bir aile olamadığından sadece sosyal medyaya yanınızdayız tiviti atmakla yetinmektedir. Kadının sosyalleşmesi ve çalışması adına getirilen çözümler sadece para, izin ve sosyal hakların ötesine geçmemektedir. Evinde sade ve huzurlu eş olanlar devletin üvey vatandaşı konumunda cezalandırılmaktadır hiçbir hak tanınmamaktadır.

TV reklamları pornoyu aratır biçimde hız kesmeden devam etmektedir. Hiçbir ahlaki ilke tanımamaktadır. Birkaç Cuma hutbesiyle ne kadın, ne çocuk ve ne de aile korunur ey milletim. Eskiden gemi alttan delinirmiş şimdi ise gemi paramparça ediliyor kim kime nasıl mani olacak. Üniversite kapılarına gidip bakınız, okula giden bazı öğrenciler deniz kıyafetine benzer tarzda sözde eğitime ve sınıfa gelmektedirler. Hatta ilahiyatta dahi İslami tesettüre riayet etmeyen birkaç öğrenci bulmak mümkündür. Hiçbir hoca ağzını açamıyor hatta Müslüman kesim başörtüsü serbestliği adına çıplak dolaşmayı normal hak gibi görerek sukut ediyor. Örnek olması gereken kurs vs dini müesseselerde dahi İslami olmayan tarzda giysileri olan veya açık kadınların çalışmasına izin veriliyor.

Son söz hepimiz günahkârız. İşte bir ayet. “Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!” Nur, 31