Allah Resulü (sas) Hendek günü şöyle buyurdu: “Artık savaşmak için onlar bizim üzerimize gelmeyecekler; biz onların üzerine gideceğiz”
“Hendek gazvesi, Müslümanlarla Mekkeli müşrikler ve müttefikleri arasında yapılan savaş (5/627). Medine önlerinde, hicretin 5. yılı Şevval ayının 7’sinde (1 Mart 627) başlayıp Zilkade’nin 1. günü (24 Mart 627) sona eren savaşa, şehrin müdafaası çevresine kazılan hendeklerle sağlandığı için Hendek Gazvesi denilmiştir. Saldırgan tarafta yer alan Kureyşliler, Hayber yahudileri, Gatafânlılar, Fezâreliler, Esedoğulları ve Süleymoğulları gibi birçok grubu ifade etmek için Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılan “ahzâb” (hizipler, gruplar) tabirinden dolayı bu savaşa Ahzâb Gazvesi adı da verilir. 33. sûrenin 20 ve 22. âyetlerinde, Medine’yi kuşatmaya gelen müttefik düşman kuvvetlerinden “ahzâb” şeklinde bahsedilmekte, bazı âyetleri söz konusu savaş hakkında nâzil olan sûre de adını bu kelimeden almaktadır.
İslâm tarihinde bir dönüm noktası olan Hendek Gazvesi’nde altı müslüman (Sa‘d b. Muâz, Enes b. Evs, Abdullah b. Sehl, Tufeyl b. Nu‘mân, Sa‘lebe b. Ganeme ve Kâ‘b b. Zeyd) şehid oldu; sekiz düşman askeri öldürüldü. Hicretten sonra başlayan Kureyşli müşriklerin Medine’ye karşı saldırıları Hendek Gazvesi’yle son bulmuştur. Hz. Peygamber bu gazveden sonra savaş taktiğini değiştirdi ve müslümanlara saldırı hazırlığı içinde olan düşman kuvvetlerine onlardan daha erken davranıp hücum etmeye karar verdi. Nitekim Resûl-i Ekrem, Hendek Gazvesi’nden hemen sonra Benî Kurayza yahudilerinin üzerine yürümüştür.” (Muhammed Hamidullah)
Mekke de yaşayan müşrikler çevreden de topladığı güçlerle Müslümanlara şiddet ve savaş ile defalarca hücum etmişlerdir. Hendek gazvesi ise dönüm noktası olmuştur. Hicretin 5. Yılından itibaren gelişmeler Müslümanların lehine dönüşmüştür. Hudeybiye, Umre, diplomatik mektuplar, Hayber fethi, Mute savaşı, Mekke fethi, Huneyn, Tebuk, Veda haccı ile muhteşem bir dönem geçirilmiştir.
İslam tarihini üç ana döneme ayırmak mümkündür. Hicret, Hendek gazvesi, Mekke fethi ile kemale ermiştir. Bedir savaşı teslimiyet ve muvaffakiyeti gösterirken, Uhud ve Huneyn ise nefsi hataların sonucunu göstermiştir. Peygamberimiz döneminde örnek olabilecek galibiyet ve mağlubiyet safhaları da yaşanmıştır.
Benim sorum şudur: Bugünkü İslam toplumu acaba hangi dönemdedir ki müşrikler üzerimize gelmekten vazgeçsinler. Ulus devletler ümmetin ortak birliğini ve kuvvetini temsil etmemektedir. Türkiye kalbini Ortadoğu’ya, aklını ise batıya çevirmiştir. Kalp ve aklın birlikteliği yeni bir dönemi sağlamalıdır. Eğitim, iktisat ve siyaset gücü diplomasiyle beraber gücünü göstermelidir.
Hendek gazvesinde münafıkların yoğun propagandası olmuştur. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm, müttefik birliklerin gelişini ve bunun karşısında bazı Müslümanların nasıl endişeye kapıldıklarını şu ayetlerle tasvir eder: “Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi. Onlar hem yukarınızdan hem de aşağı tarafınızdan üzerinize yürüdükleri, gözler yıldığı, yürekler gırtlağa dayandığı ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman, işte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğramışlardı. O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, ‘Meğer Allah ve resulü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar’ diyorlardı” (el-Ahzâb 33/9-12); “Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleriyle geri çevirdi. Allah’ın yardımı savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir” (el-Ahzâb 33/25).
Hendek gazvesi Müslümanlara moral üstünlüğünü sağlamıştır. Özellikle Hudeybiye ile siyasi ve diplomasi zirveye taşınmıştır. İslam tarihini ve savaşlarını bir diplomatik ve siyasi tarih olarak okumak gerekir. Allah Teâlâ savaş öncesi ve sonrasında yaşanan gizli ve açık durumları ayetlerle ümmete ve insanlığa açıklamıştır. Dikkat etmemiz gereken husus sahabe döneminde yaşanan olayların Kuranda nasıl ve niçin izah edildiklerini anlamak gerekir. Buradan çıkaracağımız ders ile günümüze ışık tutmamız gerekir.
Unutmamalı ki Kuran sadece namaz ve oruç gibi ibadetleri öğretmek için indirilmemiştir. Aynı zamanda sosyal ve uluslararası ilişkileri de izah için inzal edilmiştir. Bu husus en az istifade edip kafa yorduğumuz konudur. Evet, biz tarihin neresindeyiz. Hendeği yaşamadan küfrün hilelerinden emin olamayız.