“Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.”
FRANZ KAFKA’nın “DÖNÜŞÜM” adlı romanı, bu cümle ile başlıyor. Edebiyat tarihinin en sarsıcı başlangıç cümlesi olarak kabul edilen bir cümledir bu.
Yatağının tamamını kaplayan devasa bir böceğe dönüşmüş olarak uyanan kahramanımız Gregor Samsa, gezici bir kumaş pazarlamacısıdır. Satış hedefleri ve mesai saatleri konusundaki baskılardan o kadar bunalmıştır ki, bir böceğe dönüşmüş olması bile, o sabah işe geç kalmaktan ve satışlarını yapamayacak olmaktan korkmasına engel olamaz. Çünkü şimdiye kadar yaşadığı hayatı, kendi iradesi doğrultusunda aldığı kararlarla değil hep başkalarının iradesi ve kararları ile yaşamıştır.
1915 yılında yazılan bu romanda, iradesini başkalarına teslim edip, istemediği şeyleri yapmaya ve sistemin çarkları arasında ezilmeye razı olan kahramanımızdan daha çok, çevresindeki insanlar suçlanıyor. Fakat tam da bu noktada Mevlana’nın şu sözleri akla geliyor: “İnsan kendisini -sarhoştum, kendimde değildim- diyerek savunamayacak. Çünkü o sarhoşluk ona kendiliğinden gelmedi.” Ve ekliyor: “Her şey neye layıksa ona dönüşür”.
Kafka’nın romanı ve Mevlana’nın sözleri bizi insan için hayati öneme sahip kavramlardan biri olan İRADE YÖNETİMİ’ne götürüyor. Dolayısı ile bu konuyu incelemekte fayda var. Birçok tanımı yapılmakla birlikte kanaatimizce iradenin en doğru tanımı şudur:
“Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü” ve “davranışlarını, eylemlerini akla uygun gerçekleştirebilme yetisi.”
Literatürde “Marshmallow testi” olarak yer alan, bizde daha çok “Lokum Deneyi” olarak bilinen bir deneyde, ana sınıfı çağındaki çocukları teker teker bir odaya alıyorlar. Bir masa üzerindeki tabakta yer alan, onlar için çok çekici bir Marshmallow Lokumu ile baş başa bırakıyorlar. Gözetmen, çocuğa 10 dakika sonra geleceğini, bu lokumu kendisi gelene kadar yemezse bunun gibi iki tane lokum yemeye hak kazanacağını, kendisi gelmeden yerse ikincisini ona vermeyeceğini söyleyerek odadan ayrılıyor. Bir kısmı hemen yemeyi tercih ediyor. Bir kısmı bir süre sabrediyor, eline alıyor, kokluyor, etrafında dolanıyor fakat dayanamayıp yiyor. Bir kısmı sabretmeyi başarıyor ve iki lokum kazanıyor.
Deney 1960 yılında Stanford Üniversitesi profesörü Walter Mischel tarafından geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Videoya alınan bu deneydeki çocukların 20 yıl sonra hangi konumda oldukları takip edildiğinde iki lokumu kazanan, diğer ifade ile “iradesi güçlü” çocukların önemli başarılara imza attıkları tespit ediliyor.
Diğerlerinin “zayıf iradeleri” ile sıradan bir hayat yaşadıkları ve bazılarının kötü alışkanlıklar edindikleri görülmüş. Bu deney aslında çocuklarımıza 7 yaşından önce asli değerlerin öğretilmesi gerektiğini ve bu konuda ebeveynlere çok iş düştüğünü de göstermektedir.
Büyük mütefekkirlerimizden merhum Nurettin Topçu “zamanımızın meselesi ne teknik, ne atom, ne siyaset meselesidir. Zamanımızın meselesi irade meselesidir” diyerek bu günlere de ışık tutuyor. Herkes için zor bir meseledir bu. Monte Kristo Kontu romanının yazarı Aleksandre Dumas, ne zaman yazmak için odasına çekilse içinden bir ses -biraz daha gez sonra yazarsın- demektedir. O da gezmeyi çok sevdiğinden bu sese karşı koyacak iradeyi gösteremez. Çareyi hizmetçisine odasını kilitletmekte ve 12 saat açmaması emrini vermekte bulur.
Uzmanlar, iradeyi arttırmak için en iyi yolun, insanın her gün kendisine zor gelen bir şeyi yapması olduğunu söylüyorlar. Çünkü irade kullanıldıkça güçlenmekte, kullanılmadıkça körelmektedir. Bizim kültürümüzde ise başta oruç ve namaz gibi ibadetler olmak üzere, güne güneşle birlikte başlamak, az konuşmak, az yemek, az uyumak gibi nefis terbiyesine yönelik ve iradeyi güçlendiren birçok uygulama yer almaktadır.
Gregor Samsa’nın bir böceğe dönüşmesinin üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçti. Günümüzde ise sık sık mutasyona uğrayan malum virüsümüzü de bahane ederek insanın iradesini elinden tamamen almak üzereler. Bunu, zevk kavramında hiçbir sınırın olmayacağı, günah, ahlak ve inanç kavramlarına ise yer verilmeyeceği öngörülen sahte cennetlerinde dijital bir köleye dönüştüğümüzde başarmış olacaklar.
Ne dersiniz; Şimdiye kadar kaç adet sabır testinden başarı ile geçtik?
2 günlük sokağa çıkma yasağı biraz geç açıklanınca, “içinde nefis Marsmallow olan” keklerden almak için markete mi koştuk yoksa? .