Namaz vakitlerinin girdiğini ilan için okunan ayet ve sünnetle hükmü baki olan, tekbir, şehadet ve tehlil ile müminleri ibadete davettir. Medine-i Münevvere de bazı sahabe-i Kiramın rüyası ve Allah resulünün onayı ile meşruiyet kazanmıştır.
Ezan sünnet yoluyla meşrû kılınmakla birlikte Kur’ân-ı Kerîm’deki, “Namaza çağırdığınızda onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu davranışları onların düşünemeyen bir toplum olmasından dolayıdır” (el-Mâide 5/58), meâlindeki âyetle de teyit edilmiştir.
Namaz ı İslam’ın ilk dönemlerinde alaya alanlar olduğu gibi, günümüze de aynı yanlış davranışı sürdürüp alaya alanlar ve ıslıklayanlar maalesef vardır. Ezanın sözleri tamamen dinin ilkelerini esas almaktadır. Ezana yapılan hakaret aslında dine ve inanca yapılan hakarettir.
Ezanın itikadı ve fıkhı yönleri vardır. Ezanın sünnetleri ve duasıyla ezan edebi öğretilmiştir. Duası; Ey bu mükemmel davetin ve daimî çağrının [veya kılınacak namazın] rabbi olan Allahım! Muhammed’e sana yaklaştırıcı her türlü vesileyi ihsan et, onu faziletlerle donat. Onu -Kur’ân-ı Kerîm’inde vaad ettiğin övgü makamına yücelt [Buhârî, “Eẕân”, 8]).
EZANIN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ
Türkçe ezan dayatması ülke genelinde 18 yıl sürdü
Ezanın Türkçeleştirilmesi fikri muhtemelen ilk defa Ziya Gökalp tarafından 1918’de ortaya atılmıştır. Selânik’e yerleşmesinin ardından başlayan Türkçülük-Turancılık döneminden sonra 1918’de yazdığı Yeni Hayat kitabında yer alan “Vatan” şiirinde, “Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur / Köylü anlar mânasını namazdaki duanın... // Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’an okunur / Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hudâ’nın / Ey Türk oğlu işte senin orasıdır vatanın” diyerek Türk vatanında ezanın ve Kur’an’ın Türkçe okunması gerektiğini açık bir şekilde ifade etmiştir.
18 Temmuz 1932 de Türkçe ezan başladı. Ezanın Türkçe okunmasına ilk büyük tepki 1 Şubat 1933’te Bursa’da meydana geldi. Ulucami’de Topal Halil adında halktan birinin Arapça ezan okuduktan sonra minare dibinde bekleyen bir sivil polis tarafından tartaklanarak karakola götürülmek istenmesine tepki gösteren halk, hükümetin bu konuya müdahalesini protesto etmek üzere önce Evkaf müdürlüğüne, oradan da valiliğe yürüdü.
.Bursa müftüsüne, savcı ve sulh hâkimine işten el çektirildi. Arapça ezan okuma hadisesine karışan on dokuz kişi, Çorum Ceza Mahkemesi’nde bir yıl süren muhakemeden sonra ağır hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı. O zamana kadar konunun dışında tutulmaya çalışıldığı anlaşılan Diyanet İşleri Riyâseti, Dahiliye Vekâleti’nden gelen bir yazı üzerine 4 Şubat 1933 tarihinde bütün müftülüklere bir tamim göndererek görevlilerin ezanı ve kāmeti Türkçe okumalarını, buna uymayanların “kati ve şedid bir şekilde” cezalandırılacağını bildirdi.
1941’de kesinleşen 4055 sayılı kanun değişikliğiyle 526. maddeye, “Arapça ezan ve kāmet okuyanların üç aya kadar hapis veya on liradan iki yüz liraya kadar para cezası ile cezalandırılması” fıkrası eklenmiştir.
EZANA ÖZGÜRLÜK
Demokrat parti hükümeti tarafından 16 Haziran 1950’de Ramazan arefesinde ezanın Arapça okunması serbest bırakıldı. Bu durum, Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin imzasını taşıyan 23 Haziran 1950 tarih ve 6715 sayılı tamimle bütün müftülüklere resmen tebliğ edildi.
Ülkemizde ezana muhalif olanların tarih ve belgeseli maalesef tam anlamıyla yazılmamıştır. Ezanı korumak isteyenler lütfen cemaatle namaza koşsunlar.