“Çok üzüldük, En çok biz sevineceğiz!” son haftalarda sosyal medyanın merkezine oturmuş slogan ve herkesin de dilinde.
Sakaryaspor ve son yıllarda yaşadığımız Play Off maceraları, bir türlü aşamadığımız finaller ve yaşanılan üzüntüler tarif edilmekte. İşin aslı tam da duygularımıza rehberlik edecek bir slogan geliştirilmiş.
Şöyle bir hatırlarsak ne denmek istendiğini daha iyi anlarız.
27 MAYIS 2015 İzmir ATATÜRK Stadı Ankara Demirspor-Sakaryaspor 2-0
27 MAYIS 2018 Mersin Stadı Sakaryaspor-Afjet Afyonspor 1-2
28 MAYIS 2019 Bursa Stadı Sakaryaspor-Karagümrükspor 0-2
20 TEMMUZ 2020 Antalya Mardan Stadı Ankara Demirspor-Sakaryaspor 2-1
Her sezon sezona iddialı kadro ve teknik ekip oluşturuldu, bulunduğumuz ligin yerimiz olmadığını ve misafir olduğumuzu tüm futbol kamuoyu bilir. Hedef hep süper ligdir, futbolun ve futbolcunun kentidir.
Olmayınca da olmuyor, bir türlü final müsabakalarını aşamadık ve alt liglere demirlenmiş bir vaziyette kaldık, “şeytanın bacağını kıramadık.”
Bu sezona da aynı anlayış ile başladık, oluşan yönetim kurulu teknik ekip ve oyuncu kadrosu ile yine hedef bir üst lig. Sezon başlangıcı peş peşe gelen beraberlikler ile sallandık, bu sezonda olmayacak diye umutsuzluğu kapıldığımız anlar oldu.
Bir ara en yakın takipçimiz ile aramızda 8 puan gibi fark oldu, Play off yaşamadan direk çıktık diye umutlandığımız bir dönem ve ardından hesapsız ve anlamsız puan kayıpları fark kapandı, yine şampiyonluk kaçtı play off yollarına düşeceğiz diye endişeler yaşadık.
Duygu dalgalanması oluyordu-olmuyordu arasında gittik geldik. Anlamsız puan kayıpları ve ardından gelen Afjet Afyonspor mağlubiyeti ile teknik kadro değişikliğine gidildi. Puan farkı 1’e inmişti ki şampiyonluk kaçtı-kaçıyordu.
Böylesi dönemlerde teknik kadro değişikliği çoğu zaman olumlu sonuçlar doğuruyor, futbolun tek penceresi ve doğrusu olmadığı için mutlak sonuç alınır demek çok da mümkün değil. Ancak bilindik bir durum var ki kötü gidişi değiştirmek ve müdahalede bulunmak kaçınılmazdır. Aksi halde şampiyonluk hayaliniz elinizin altından kayıp gidiyor.
Karamsarlığın hâkim olduğu bir anda yönetim radikal bir kararla teknik kadro değişikliğine gitti ve doğru bir karar aldığını yaşayarak test ettik. Malum Tuncay Şanlı ile yeni dönem başladı, ilk maç ve deplasman farklı galibiyet ile yükselen moraller, karamsarlığımızı dağıttı.
Ardından deplasmanda alınan 1 puan ve rakibin kaybetmiş olması ile puan farkı tekrar 8’lere çıktı. Ve sezonun bitimine 4 hafta kala önemli bir avantaj yakalanmış oldu. Henüz sezon bitmedi ve şampiyon olmadık.
Yakalanan sadece avantajdır, tersi örneklere tanıklıklarımız olmuştur. Erken girilen hava ile kaybedilmiş birçok şampiyonluk hikâyeleri vardır. Bu sezon için bizim talihsiz örneğimizdir 8 puan önde iken kaybedilen puanlar ve farkın kapanması.
Demem o ki çok çileli bir sezonu daha geride bırakıyoruz, hep üzüldük kâh sezon içinde kâh sezon sonu play off müsabakalarında. Hep üzülen olduk, kilometrelerce yollar kat edildi ve bitmek bilmeyen dönüş yolculukları yaşandı.
“O sene bu sene” ve “Çok üzüldük, En çok biz sevineceğiz” diyerek girilen yolculuk ve mutlu sona bu kadar yaklaşmışken, tedbiri ve temkini elden bırakmadan son dört haftaya girilmeli.
Evet, en çok biz hak ettik, en çok da biz sevinmeliyiz. Ancak henüz bitmedi ve gevşememeli, zaten biz şampiyonduk tarzında bir dile teslim olmadan son dönemi en az kayıpla geçirerek ipi göğüslemeli.
Tuncay Şanlı futbolculuk hayatı boyunca gerilimi yüksek çok müsabaka yaşadı ve bu tecrübeye fazlası ile sahip, A Milli Takım ile geri dönüşlerin yaşandığı 2008 Avrupa Şampiyonası var ki hala hafızalarda tazeliğini korur.
Kaleci Rüştü’nün kırmızı kart sonrası kalede aldığı görev. Şanlı’da bu tecrübe fazlası ile mevcut, geriliminde meselenin de üstesinden gelir, biraz daha sabır henüz her şey bitmedi.